Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/7240 E. 2015/12157 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7240
KARAR NO : 2015/12157
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın tespiti

….. ile …. aralarındaki muhdesatın tespiti davasının kabulüne dair … Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 14.11.2013 gün ve 161/496 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Dava, muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu 36253 ada, 2 parsel sayılı 179 m² yüzölçümlü taşınmaz üzerinde ve……….. .. Mahallesi… Sokaktan .. kapı numarası alan evin mülkiyetinin davacı…………..’ a ait olduğunun tesbitine, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanıp takdir olunan 1.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp vekille temsil edilen davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından vekalet ücreti yönünden; davalı vekili tarafından ise esas yönünden temyiz edilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 718. maddesi hükmünde, arazi üzerindeki mülkiyetin, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsayacağı, bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynakların da gireceği açıklandığından, taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez.
Bu olgu gözönüne alındığında kural olarak ve aksine bir hüküm bulunmadıkça taşınmaz üzerindeki muhdesatların mülkiyetinin tespiti dava edilemeyeceği gibi mahkemelerce de muhdesatların taşınmazın arzına malik olanlar dışında başka bir kişiye ait olması sonucunu doğuracak şekilde hüküm verilemez. Ne var ki, çoğun içinde azın da bulunduğu, muhdesatların mülkiyetinin tespiti isteminin muhdesatların meydana getirildiğinin tespiti istemini de içerdiği gözönüne alındığında, mülkiyet tespiti istemiyle açılan davalarda, güncel hukuki yararın varlığı ve davanın kanıtlanması halinde davaya konu muhdesatların davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine, mülkiyet tespiti isteminin ise reddine karar verilmesi gerekir. Taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davasının derdest olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece az yukarıda açıklanan hukuksal olgu gözetilerek davanın kabulü ile anılan taşınmaz üzerindeki muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine, mülkiyet tespiti isteminin ise reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün 1. fıkrasının HUMK’un 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün 1. fıkrasındaki ”… ait olduğunun …” ibarelerinin hüküm yerinden çıkartılmasına, bunun yerine ” … meydana getirildiğinin … ” ibarelerinin yazılmasına, tarafların temyiz itirazlarının reddi ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollaması ile HMK’nın 304. maddesi (1086 sayılı HUMK’un 438/7. fıkrası) gereğince DÜZELTİLMİŞ BU ŞEKLİ İLE ONANMASINA, taraflarca HUMK’un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın davacıya, 479,75 TL peşin harcın da istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 01.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.