Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/7216 E. 2015/12159 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7216
KARAR NO : 2015/12159
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil, tazminat

……. ile ……. aralarındaki tapu iptali ve tescil, tazminat davasının reddine dair ……..Hukuk Mahkemesi’nden verilen 19.06.2013 gün ve 176/457 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, tapuda davalı adına kayıtlı 224 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binadaki dükkanı adi yazılı senetle (harici satışla) 80.000 TL bedelle satın aldığını açıklayarak, öncelikle dükkana isabet eden arsa payının tapu kaydının iptaliyle adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde ödediği 80.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, dava konusu dükkanın davacının eşi tarafından kiracı olarak kullanıldığını, 80.000 TL bedelin davalıya ödenmediğini, davacı tarafından davalıya yapılan bir kısım ödemelerin ise kira bedeline sayıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, hem tapu iptali ve tescil talebinin, hem de bedel talebinin reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından sadece reddedilen bedel yönünden temyiz edilmiştir.
Kural olarak, 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı ve 07.06.1939 tarih, 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarına göre, harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. Bilindiği üzere; geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder. Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı göz ardı edilmemelidir.
Davacının harici satış nedeniyle davalı yana bedel ödediğinin kanıtlanması halinde harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir. Bugüne kadarki Yargıtay uygulaması gözetildiğinde, sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren sözleşmede yer alan bedelin TEFE – TÜFE endekslerindeki artışlar ile altın, döviz fiyat ve kurlarındaki artışlar, işçi ve memur aylıklarındaki artışlar dikkate alınıp denkleştirici adalet kuralları uyarınca, dava tarihine kadar uyarlaması yapılarak, dava tarihinde harici satış senedindeki miktarın ulaştığı değerin (miktarın) hüküm altına alınması esası benimsenmiştir.
Davalı, 80.000 TL bedelin kendisine ödenmediğini ileri sürmüştür. Ödenen bedelin tahsili davasına yönelik olarak yeterli araştırma yapılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamıştır. Davacının kira sözleşmesinden sonra davalıya posta havalesi yoluyla 7.000 TL gönderdiği mahkemenin kabulünde olduğu gibi, davalı taraf da harici satış nedeniyle davacının parçalar halinde toplamda 26.235 TL ödediğini kabul etmiş, ancak bu bedelin davalının eşi ile davacı arasında yapılan kira sözleşmesi nedeniyle kira bedeline sayıldığını belirtmiştir. Mahkemece bu paraların hangi nedenle davalıya ödendiği irdelenmemiştir. Ayrıca satış bedeline karşılık olarak davalıya devredildiği belirtilen aracın devri konusunda resmi kurumlardan bir bilgi alınmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıda açıklanan bilgiler ışığında davalıya posta havalesi yoluyla ödendiği belirtilen 7.000 TL ile davalının parçalar halinde aldığını belirttiği 26.235 TL’nin iddia edildiği gibi kira bedeline karşılık olarak ödenip ödenmediğinin üzerinde durulması, yukarıda belirtilen miktarın (7.000 TL+26.235 TL) 12 yıllık kira bedelinden (30.000 TL) fazla olduğunun gözetilmesi, ayrıca davacının kiralanan yeri dava tarihi itibarıyla kullanıp kullanmadığının tespit edilmesi, kiracılık sıfatının sona erdiğinin belirlenmesi halinde alınan paraların kira bedeline sayıldığı iddiasına değer verilmemesi, yine davalıya satış bedeline karşılık olarak devredildiği belirtilen aracın devredilip devredilmediğinin İlgili Emniyet Müdürlüğünden sorulması, bu deliller toplandıktan sonra satış bedelinin ödenmediğinin davalı tarafından kanıtlanması halinde şimdiki gibi bu talep yönünden de davanın reddi; paranın davalıya ödendiğinin kanıtlanması halinde ise, dosyanın bir hukukçu, bir mali müşavir veya muhasebeci ve bir bankacıdan oluşturulacak üçlü bilirkişi kuruluna tevdi edilmesi, denkleştirici adalet kuralları da göz önünde bulundurularak harici satış senedindeki bedelin uyarlanma suretiyle dava tarihinde vardığı değerin belirlenmesinin istenmesi, bu konuda gerekçeli, karşılaştırmalı, tarafların ve Yargıtay’ın denetimine elverişli rapor alınması, ödenen bedelin dava tarihindeki uyarlanmış güncel değerinin davacının talebi de göz önüne alınarak davalıdan tahsiline karar vermekten ibarettir. Bu nedenlerle temyiz edilen hükmün açıklanan yönde işlem ve inceleme yapılmak üzere bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 01.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.