Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/6134 E. 2015/14127 K. 29.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6134
KARAR NO : 2015/14127
KARAR TARİHİ : 29.06.2015

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı ve tasarrufun iptali

…. ile….. ve ….. aralarındaki katkı payı alacağı ve tasarrufun iptali davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair…. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 09.07.2013 gün ve 704/312 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı… vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili dava dileçesinde özetle, davalının evlilikleri boyunca çoğu zaman geçici işler yaptığı, davacının ise 02.01.1986 yılından beri düzenli olarak çalıştığını, maaşını düzenli olarak davalı kocanın aldığını, 30.000 DM ve 40.000 DM kredi çektirerek el koyduğunu, el koyduğu geliri ve kullandığı krediler ile…. ve…..’de taşınmazlar aldığını, taşınmazların toplam bedelinin yarı hissesi olan 5.000. TL’nin liranın dava tarihinden itibaren işlecek yasal faizi ile birlikte tahsili talep etmiştir.
Davacı vekili birleşen dava dileçesinde özetle;….i’deki taşınmazları 12.03.1996 tarihinde;…’de bulunan taşınmazı 08.03.1996 tarahinde kardeşi…..’a boşanma davası açılacağını duyunca devrettiğini, tapudaki devir işlemlerinin satış olmayıp muvazaalı olduğunu, kardeşinin 23 yaşında olduğunu, belirli işi olmayıp öğrenci olduğunu, tüm taşınmazları alacak maddi gücü bulunmadığını, taşınmazların düşük bedelle satılması da muvazaanın göstergesi olduğunu, İİK bu nedenle tasarrufun iptalini talep etmiştir
Davalı …… vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalının babasının yardımlarıyla ve çalıştırdığı kahvehaneden kazandığı paralarla mülk aldığını, bu mülkler alınırken davacının çalışmasının ve aile bütçesine katkısının olmadığını, açılan davanın reddini talep etmiştir..
Davalı….. vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde özetle; davalının tapuda malik olmadığını, davalıya yöneltilecek bir husumet olmadığını, yurtdışında uğradığı zararları ve yapmış olduğu borçları karşılamak için tamemen kendi imkanlarıyla aldığı taşınmazları satarak kapatmaya çalıştığını, tapuda değerin altında satış göstermenin uygulama görünen bir işlem olduğu, muvazaalı satıştan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle açılan davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ….. birleşen davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, asıl dava yönünden, davacının dava konusu taşınmazların edinilmesine katkı payı oranı %48,75 olduğu, dava tarihi olarak ilk dava tarihi olan 1996 yılı esas alındığında davacının dava konusu taşınmazların bu tarihteki değerlerine göre katkı payı alacağı 3.228,96 TL olduğu; birleşen dava yönünden, taşınmazların gerçek değeri ile satış değerleri arasındaki aşırı fark, taşınmazların boşanma davasından çok kısa bir süre önce satılması, Kayseri’deki 3 parça taşınmazın aynı gün satışının gerçekleşmesi, satın alan kişinin kardeş olup satış tarihi itibariyle taşınmazı alacak ekonomik gücünün bulunmaması nedeniyle satışların muvazaalı olduğu davacı tarafın satışın iptalini istemesinde menfaatinin bulunduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili ve davalı…… tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, katkı payı alacağı ve İİK m. 283 uyarınca haciz ve satış isteğine ilişkindir.
1- Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, tarafların aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı ve davalı……’ın muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dava, eski BK 18.(yeni BK19.) maddesine dayalı danışıklı (muvazaalı) taşınmaz satış işleminin iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Yasası’nın 283/1. maddesi gereğince “Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir.”
Eldeki davada davacının amacı, satış iptali olmayıp alacağına kavuşmak olduğundan, davacının alacağını almasını sağlayacak biçimde karar verilmesi; bu bağlamda, İcra ve İflas Yasası’nın 283/1. maddesinde yer alan satışın iptaline gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceğine ilişkin düzenlemeye benzer biçimde karar verilmesi gerekir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeyerek, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, satışın iptali hükmedilmesi doğru olmamıştır. Ne var ki, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın (1086 s.lı HUMK m. 438/7, HMK 370/2).maddeleri uyarınca düzeltilerek onanması uygun görülmüştür
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün (2.) bentte açıklanan sebeple hüküm fıkrasının (2/a ve b) nolu bendi son satırdaki ‘iptaline’ kelimesinin devamına ”gerek olmadan davacının alacağını karşılayacak miktarda haciz ve satışını isteyebilmesine” ibaresi yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA; sair temyiz itirazlarının (1.) bentte açıklanan nedenlerle reddine ve taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 160,25 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı …..’a iadesine, 29.06.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davacı boşandığı eşi aleyhine 23.05.1996 tarihinde ” katkı payı alacağı kararı” açmış; bir süre sonra 06.02.1996 tarhinde de davalı eşinin taşınmaz devri yaptığı, eşi ve eşinin kardeşini hasım götermek suretiyle açtığı dava ile eşinin kardeşine 12.03.1996 tarihinde yaptığı (4) adet taşınmaza ilişkin satış işlemine yönelik tasarrufun iptaline karar verilmesini istemiş; mahkemece her iki davanın yargılanması birleştirilerek yürütülüp karara bağlanmıştır. Mahkemece katkı payı alacağı davasının kısmen kabulü ile davalıdan 3.228,96 TL’nin tahsiline, birleştirilen dava yönünden (4) parça taşınmaz için 12.03.1996 tarihli satış işlemine ilişkin tasarruf işlemlerinin iptaline karar verilmiş; hükmü eski eş olan taraflar temyiz etmiştir.
İİK’nun 277 ve diğer maddeleri uyarınca açılmış bir tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; a) icra takbinini varlığı, b) tasarrufun borçtan sonra yapılmış olması, c) borçlu hakkında yapılan icra takibinin semeresiz kaldığının belgelenmesi gereklidir.
eBK’nun 18. maddesi (TBK.m.19) uyarınca, muvazaa iddiası ancak hukuki işlemin tarafları için söz konusu olacağı gibi; muvazaa iddiasının da yazılı delille ispatlanması gerekir.
Somut davada, davacının davalı eşine karşı açmış olduğu bir icra takibi mevcut değildir. Bu sebeple borçlu hakkındaki takibin semeresiz kalması da söz konusu olamaz. O halde, somut davada İİK’nun 277 vd. maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davası açma koşulları yoktur. Diğer yandan davaya eBK 18. madde genel muvazaa davası kimliği de verilemez. Olayda taraf muvazaasının koşulları da mevcut değildir.
Benzer durum için daha önce Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin ( örneğin 09.04.2007 tarih, 2007/2654-4665 Esas ve Karar sayılı) ve Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.04.2014 tarih, 2013/4-1016 Esas, 2014/436 Karar sayılı kararlarında “açılmış bir icra takibi olmasa bile tasarrufun iptaline karar verilebilceği” kabul edilmişse de; bu kararların hukuki dayanaklarının yeterli olmadığını düşünüyorum. Zira, bu gibi davalarda ne TBK 19. maddesindeki (eBK m.18) taraf muvazaası koşulları ne de İİK’nun 277. maddesindeki tasarrufun iptali davası koşulları mevcut değildir. Mevcut bir icra takibi olmadan alınacak tasarrufun iptali kararın infazı bile olanaklı olmayabilecektir.
Açıklanan nedenlerle, birleştirilen davada verilen tasarrufun iptali hükmünün, davanın reddine karar verilmek üzere bozulması gerektiğini düşünüyor; değerli çoğunluğun (2) numaralı bentteki düzeltili onama kararına katılmıyorum. 29.06.2015