Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/6001 E. 2015/12443 K. 04.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6001
KARAR NO : 2015/12443
KARAR TARİHİ : 04.06.2015

MAHKEMESİ :. İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

K A R A R

Davacı 3. kişi vekili, davalı borçlu şirketin borcu sebebi ile müvekkilinin adresinde 15.11.2012 tarihinde haciz işlemi yapıldığını, borçlu şirket ile müvekkilinin ayrı tüzel kişilikler olduğunu, dosya borçlusunun adresinin belli olduğunu, ticari faaliyetine devam ettiğini, dosya borcunu da ödemeye devam ettiğini, müvekkilinin adresine yapılan bir tebligat olmadığını, haczedilen malların müvekkiline ait olduğunu iddia ederek davanın kabulü ile menkuller üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı firmanın kurucu ve yetkilisi ……’ın takip borçlusu şirketin kurucu ortağından biri olduğunu, davacı şirket yetkilisi .. ..’ın 20.02.2012 tarihinde şirket hisselerini diğer ortaklara devrettiği bilgisi ile ortaklıktan ayrıldığını,….n’ın 29.02.2012 tarihinde aynı iş kolunda iştigal eden aynı malzemeleri satan,……şirketini kurduğunu, …..ın borçlu şirketten ayrıldığını, ertesi günü takip borçlusu şirketin adresini, şube adresine kaydırdığını ve …….’ın aynı yerde yeni bir şirket kurduğunu, söz konusu şirketin alacaklılardan mal kaçırmak için kurulmuş tabela şirket olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı borçlu şirket yetkilisi, kendileri ile ilgisi olmayan, 3. kişi şirket adresinde yapılan haciz işleminin kötü niyetli olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacı şirketin adresi ile borçlu şirketin sicil adreslerinin farklı olduğu, davacı şirketin kuruluşunun borcun doğum tarihinden önce olduğu, takip borçlusu şirketin davaya konu haciz adresi dışında halen başka bir adreste faaliyette bulunduğu, dosya borcu ile ilgili takip borçlusunun ödemeler yapmaya devam ettiği, haciz tarihi itibariyle hacze konu adres ile borçlu şirketin ilgisinin bulunmadığı, hacze konu malların davacı tarafa ait olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile haczedilen menkullerin davacıya ait olduğunun tespitine, menkuller üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Kararı, davalı alacaklı vekili temyiz etmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir.
Dava dosyası içinde bulunan, borçlu şirkete ait ticaret sicil bilgilerinin incelenmesinde; şirketin 22.01.2004 tarihinde kurulduğu, adresinin, …… No:……”, ortaklarının …, …., ….olduğu, 21.02.2012 tarihli ortaklar kurulu kararıyla, “……………….” adresindeki şubenin kapatılmasına, “… cad. No.. …” adresindeki şirket merkezinin kapatılan bu şube adresine taşınmasına karar verildiği, ayrıca 20.02.2012 tarihli ortaklar kurulu kararıyla da şirket ortaklarından .. ….’ın hisselerini diğer ortaklara devrederek şirket ortaklığından ayrıldığı tespit edilmiştir. Davacı şirket…………’nin ise 22.02.2012 tarihinde … cad. No:…” de kurulduğu, ortaklarının ……. ve… … olduğu görülmektedir. 2 nolu celsede dinlenen tanık beyanına göre ise borçlu şirketin boşalttığı yerin, 15 gün sonra … … tarafından tutulduğu ifade edilmiştir. Bu bilgiler ışığında, ortaklardan …. ….’ın davalı şirketten ayrılış tarihi, davacı şirketi de kurma tarihi nazara alındığında, davacı şirket ile davalı borçlu şirket arasında adresler ve ortaklık yapıları yönünden organik bağın bulunduğunun ve buna göre somut olayda, İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar borcun dayanağı çekin keşide tarihi 30.05.2012 olarak gözükmekte ise de, uygulamada ileri tarihli çek keşide edildiğinin gözden uzak tutulmaması da gerekir. Bu sebeple borcun doğumunun davacı şirketin kuruluşundan daha önce olması ihtimali dahi bulunmaktadır.
Öte yandan, davacının sunmuş olduğu ve mahcuzlara ait olduğunu iddia ettiği faturaların tanzim tarihleri, borcun doğumundan sonraki tarihlere isabet etmekte olup, davacı sunduğu bu faturalarla da davasını ispat edememiş, davada kendisine düşen ispat külfetini karşılayamamıştır.Bu doğrultuda;
Davacının delil olarak gösterdiği faturaların borcun doğumundan sonra tanzim edilmiş olması, davacı şirket ile davalı borçlu şirket arasında organik bağın bulunması birlikte değerlendirilerek, ispat olunamayan davanın reddine karar vermek gerekirken, delillerin yanlış değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 04.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.