Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/5529 E. 2015/1852 K. 29.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5529
KARAR NO : 2015/1852
KARAR TARİHİ : 29.01.2015

Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

Hazine ve … aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 13.11.2013 gün ve 395/474 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı Hazine vekili; dava konusu 114 ada 6 parsel sayılı taşınmazın aktif …’nın taşkın kotunda yer almasına rağmen davalı adına tapuda kayıtlı olduğunu,…’nın yüksek sarfiyatlı taşkın riski bulunduğunu, Başbakanlık Genelgeleri ve diğer mevzuatlar çerçevesinde dere yataklarının tespitinde DSİ’nin görüşünün alındığını ve DSİ’nin görüşünde dava konusu taşınmazın … yatağında ve taşkın alanda olduğunun bildirildiğini açıklayarak, taşınmazın davalı adına olan tapusunun iptali ile terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazın su baskını altında bulunan yerlerden olduğuna dair bir ilanın yapılmadığını, bunun yanısıra 4373 sayılı Kanun’un mülkiyet hakkını yasaklamadığını ve bu yönde yargı kararlarının mevcut olduğunu, taşınmazda kıyı kenar çizgisinin bulunmadığını, taşınmazın kadimden beri tarım arazisi olarak kullanıldığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; 4373 sayılı Kanun’un mülkiyet hakkını sınırlamadığı, bahsi geçen Kanun’un 2. maddesinde taşkın alanda yer alan taşınmazların üzerinde bulunabilecek muhdesatlar için düzenleme getirildiği, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 4373 sayılı Kanun gereğince yapılması gerekli olan ilanların yapılmadığını, taşkın sularla ilgili bir tehlike oluştuğunda idare tarafından önlemler alınabileceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından, dava konusu 114 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 2004 yılında yapılan kadastro çalışmalarında; limon bahçesi niteliği ile 1.867,93 m2 olarak davalı adına tespit ve tescil edildiği, 30.12.2012 tarihli ziraat ve jeoloji bilirkişilerin birlikte vermiş oldukları bilirkişi raporunda, fen bilirkişi raporunda mavi renkle gösterilen ve B harfi ile belirtilen 1678,48 m2’lik kısıma ilişkin olarak, kod farkının oldukça yüksek olup dere yatağı ile bir alakasının olmadığı, kadimden beri tarım arazisi olarak kullanıldığı ve halen tarımsal faaliyetin sürdürüldüğünün açıklandığı anlaşılmaktadır. Hal böyle iken, Mahkemece yapılan yargılamada, elde edilen fen bilirkişi ve ziraat ve

jeoloji bilirkişi raporlarından, fen bilirkişi raporunda mavi renkle gösterilen ve B harfi ile belirtilen 1678,48 m2’lik kısım tarım arazisi niteliğinde olup özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olduğundan Mahkeme’nin davanın reddine ilişkin kararı doğru görülmekle Hazine vekilinin bu kısıma ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, bahsi geçen ziraat ve jeoloji mühendisi bilirkişilerin birlikte sundukları raporda, dava konusu taşınmazın kuzey doğusuna uzanan dere su debisinin yoğun olduğu dönemde veya dönemlerde yapılan incelemelerde iki ayrı kod farkının bulunduğu, bunlardan dere kenarında kalan ve fen bilirkişi raporunda kırmızı renkle boyanarak A harfi ile belirtilen toplam 189,45 m2 alanın kod farkının çok az olması nedeni ile çay yatağına terkinin gerektiği açıklanmıştır. Bununla birlikte dava konusu A harfi ile belirtilen yerin aktif dere yatağı ya da etkisi altında bulunup bulunmadığının açıklanmadığı saptanmıştır. Bilindiği üzere; aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerdir. Ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan ve dolgu yapılmayan bir yerin koşulları mevcut olduğu takdirde özel mülkiyete konu olması olanaklıdır. Hal böyle olunca, uzman jeolog bilirkişi dinlenilmek suretiyle dava konusu taşınmazın A harfi ile belirtilen bölümünün aktif dere yatağı veya derenin etkisi altında bulunup bulunmadığının, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Tüm bu yönler gözönünde tutularak, yerinde yeniden keşif yapılması, taşınmazın aktif dere yatağı veya derenin etkisi altında bulunup bulunmadığının jeolog bilirkişi aracılığı ile tam olarak belirlenmesi, jeolog bilirkişiden taşınmazın önceki ve şu an ki niteliğini kesin olarak belirleyen gerekçeli, karşılaştırmalı ve Yargıtay denetimine açık bilimsel içerikli rapor alınması, ondan sonra karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan bu hususlar yerine getirilmeden eksik araştırma ile yazılı biçimde fen bilirkişi raporunda A harfi ile beliritlen kısım yönünde de davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün dava konusu 114 ada 6 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen alana ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’nun 428. Maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine, 29.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.