Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/3924 E. 2015/9031 K. 21.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3924
KARAR NO : 2015/9031
KARAR TARİHİ : 21.04.2015

İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

K A R A R

Asıl ve birleşen davanın davacısı alacaklı ….. vekili, borçlu hakkında yapılan icra takibinde 3.şahsın istihkak iddiasında bulunduğunu, istihkak iddiasının yerinde olmadığını iddia ederek 3. şahsın istihkak iddiasının reddi ile 10.01.2012 tarihinde haczedilen malların borçluya ait olduğunun tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı borçlu, usulüne uygun davetiye ve dava dilekçesi tebliğine rağmen duruşmaya gelmemiş cevap dilekçesi de vermemiştir.
Davalı 3. şahıs vekili davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; üçüncü şahıs ile borçlu şirket yetkilisinin baba oğul olduğu, duvarda borçlunun vergi levhasının asılı olduğu, üçüncü şahsın alacaklılardan mal kaçırmak için borçluyla birlikte hareket ettiği, elektrik, su ve gaz aboneliklerinin 3. şahsın iddiasını doğrulayamadığı, tanıkların da İİK 97/a maddesindeki karinenin aksini kanıtlayamadığı, sadece faturanın tek başına mülkiyeti ispatlayamayacağı, İİK 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı lehine olduğu gerekçesiyle, asıl davanın kabulüne; ancak aynı konuda dava açılmış iken davacının aynı nedenle ikinci dava açmasının yanlış olduğu gereçesiyle de birleşen 2013/452 Esas sayılı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı 3. kişi vekili ve davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, alacaklı tarafından İİK’nun 99. maddesi uyarınca “istihkak iddiasının reddi” davası olarak açılmıştır.
1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 294 ve devamı (Mülga HUMK’nun 382 ve devamı) maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Hatta, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir.
Somut olayda mahkemece kısa kararda “davanın kabulüne” biçiminde hüküm tesis edilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda, kısa karara aykırı olacak şekilde ayrıca birleşen davayla ilgili de hüküm kurulmuştur. Bu durum karşısında, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılmaması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davalı 3. kişi vekili ve davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın İİK’nun 366 ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı 3. kişi vekilinin ve davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına ve taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene ayrı ayrı iadesine, 21.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.