Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/3687 E. 2015/10058 K. 06.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3687
KARAR NO : 2015/10058
KARAR TARİHİ : 06.05.2015

İzmir 4. Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mal rejiminden kaynaklanan alacak

…. ile … aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair İzmir 4. Aile Mahkemesi’nden verilen 21.11.2013 gün ve 503/842 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı Gülferiye vekili, evlilik birliği içinde edinilen 378 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tamamı ile 32937 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 1/5 hissenin davalı eş adına kayıtlı olduğunu açıklayarak dava konusu 32937 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 1/5 hissesinin tapu kaydının iptali ile yarısının davacı adına tesciline, mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 8.000-TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline, 378 ada 2 parsel sayılı taşınmaz için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 2.000-TLtazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline, ayrıca dava dilekçesinde belirtilen dava konusu ev eşyalarının davacıya iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Halil vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme ilk kararında, davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile 32937 ada 8 parsel açısından 8.000-TL’nin karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, tapu iptali ve tescil talebinin reddine, 378 ada 2 parsel sayılı taşınmaz açısından talebin reddine karar vermiş, hükmün davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 07.03.2013 tarih 2012/7586 Esas-2013/2873 Karar sayılı kararı ile “…..davacı mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde davalı tarafından edinilen 378 ada 2 sayılı parsele katkısını, davalı ise, edinilmiş mallara katılma rejimine tabi 32937 ada 8 parseldeki 1/5 payı kişisel malı ile edindiğini ispatlayamadığına göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazları ile davacı vekilinin 378 ada 2 sayılı parsele yönelik temyiz itirazları yerinde bulunmamıştır. Davaya konu 32937 ada 8 parseldeki binanın davalıya ait olduğu yönünde taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığına göre; taşınmazın arsa değerinin 1/5’i ile binanın değerinin toplamı üzerinden katılma alacağı hesaplanması gerekirken; inşaat mühendisinin 02.06.2011 havaleli raporundaki şekliyle bina ve arsanın toplam değerinin 1/5’i üzerinden 29.990 TL katılma alacağının yarısı olan 14.995 TL yönündeki mahkemenin kabulü doğru olmamıştır. Öte yandan; davacının dava

dilekçesinde açıkladığı ev eşyaları hakkında mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de bozmayı gerektirir….” gereğine işaret edilerek dava konusu 32937 ada 8 parsel sayılı taşınmaz ve ev eşyaları açısından bozma sevk edilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda dava konusu 32937 ada 8 parsel sayılı taşınmaz açısından 27.935-TL’lik katılma alacağının 30.04.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ev eşyaları açısından talebin feragat nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 22.02.1996 tarihinde evlenmiş, 25.02.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 23.10.2009 tarihinde kesinleşmesiyle, mal rejimi sona ermiştir (TMK’nun 225/2.m.) Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM’nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TMK’nun 202, 4722 s.Y.nın 10.m.).
1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilamında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu Dairesinde hüküm tesis edildiğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporu sonrasında davacı vekili tarafından 8.000-TL istek miktarı harcı da tamamlanarak 27.935-TL’ye yükseltilerek ıslah edilmiş, mahkemece bu miktar yönünden yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Uyuşmazlıkla doğrudan ilgisi bulunduğundan, 04.02.1948 gün ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararından kısaca bahsetmek gerekir. Karar; “…Dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen “ıslah”ın; HUMK’nun 84.maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabilip Yargıtay’ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağına…” şeklindedir. Kısaca neticesi yukarıya alınmış olan İçtihadı Birleştirme Kararının şu iki temel saptamayı içerdiği görülmektedir: 1- Islah, iyiniyetli tarafın, davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur. 2- Ne var ki, taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınması, davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olmak gibi bir sakıncayı da içermektedir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 84. maddesinde, ıslahın yalnızca tahkikat bitinceye ve hüküm verilinceye kadar yapılabileceği öngörüldüğüne ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığına göre, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla, 84. maddenin soyut iznine bakılarak, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılması, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi, davanın tamamen ıslah edildiği hallerde, işin sonuçlandırılmasını da güçleştirir.
O halde, ıslahla ilgili kuralların, yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanması; bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur. 04.02.1948 gün ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve ilgili Yargıtay Hukuk Daireleri’nin yerleşmiş inançları gereğince “bozmadan sonra ıslah yapılamaz” ilkesi geçerlidir. Hal böyle olunca, mahkemece bozmadan sonra ıslah olmayacağı dikkate alınarak toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporları karşısında davanın açıldığı tarihte talep miktarı 8.000-TL olduğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde ıslahla artırılan miktar değerlendirilerek hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.

Ne var ki; dava, tasfiyeye konu 32937 ada 8 parsel sayılı taşınmaz açısından katılma alacağı isteğine ilişkin olup, 818 sayılı BK.nun 125 (6098 sayılı BK.nun m.146) maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresi içinde ıslah ile artırılan kısım bakımından koşulların varlığı halinde ek davanın açılması mümkündür.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen nedenle 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının yukarıda 1. Bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine
ve 477,00 TL peşin harcın istek halinde davalıya iadesine 06.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.