YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/25743
KARAR NO : 2016/5811
KARAR TARİHİ : 30.03.2016
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminden Kaynaklanan Alacak
… ile … aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kısmen kabulüne ve fazlaya ilişkin istemin reddine dair … 3. Aile Mahkemesi’nden verilen … gün ve … sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı … vekili, dava dilekçesinde belirtilen banka hesabından çekilen para nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile paranın yarısı olan 63.750-TL’nin boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin davanın kısmen kabulü ile 6.965-TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine dair ilk kararı, davacı vekilinin temyizi üzerine, Dairenin … tarih, … sayılı ilamı ile “……Davaya konu, davalının, … Eskişehir Şubesi’ndeki … nolu hesabı edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olduğu 23.07.2008 tarihinde açılmıştır. Banka hesabındaki paranın 5.596,35TL’sinin 16.07.2008 tarihinde davalıya … Vakfı tarafından ödendiği, 55.108,36 TL’sinin 22.07.2008 tarihinde yine … tarafından davalıya kıdem tazminatı olarak hesaba yatırıldığı tarafların ve mahkemenin kabulündedir. Davacı vekilinin temyiz itirazı, TMK’nun 228. maddesi uyarınca belirtilen meblağların peşin sermayeye çevrilmiş değerinin bilirkişiye hesaplattırılmadan Mahkemece resen hesaplanması ve bunun yanında 55.400 TL’nin davalının ablasına ait olduğunun ispatlanamadığı noktasındadır. Mahkemece, her ne kadar 55.400 TL’nin davalının ablasına ait olduğunun davalı tanıkları ve davacı tanığı …’in beyanları ile ispatlandığı açıklanmış ise de; Mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacı tanığı …’ın anılan paranın davalının ablasına ait olduğuna yönelik herhangi bir beyanı bulunmamaktadır. Bu yöndeki savunma, sadece davalı tanığı olan davalının kardeşi … tarafından ifade edilmiş, davalı savunmasını ispatlayacak herhangi bir belge de ibraz etmemiştir. O halde, dava konusu paranın 55.400 TL’sinin edinilmiş mal olduğunun kabulüyle TMK’nun 231, 236/1. maddeleri gereğince durumun değerlendirilmesi düşünülmelidir. Davalıya kıdem tazminatı ve vakıf tarafından ödenen miktarların TMK’nun 228. maddesi gereğince peşin sermayeye çevrilmiş değerinin tarafların ve Yargıtay’ın denetimine olanak verecek şekilde özellikle destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmasında uzman bir bilirkişiye yeniden hesaplattırılarak ve ödemenin peşin yapılacağı gözetilerek doktrinde ve uygulamada benimsenen iskonto (indirim) oranının hesaplamada gözetilmesi, ondan sonra toplanacak deliller çerçevesinde sonucuna göre katılma alacağının belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır….” gereğine işaret edilerek bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 28.149,13-TL’nin dava tarihi itibariyle yasal faiziyle davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilamında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davalı vekilinin faizin başlangıç tarihine yönelen temyiz itirazlarına gelince; faiz asıl alacağın feridir. Dairemizin … tarih, … sayılı ilamında asıl alacak ile ilgili olarak bozma kararı verildiğine göre ilk kararda faizin dava tarihinden itibaren başlatılmasına ilişkin hükmün kesinleştiği ve diğer taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu söylenemez.
Davacı lehine hükmedilen 28.149,13-TL alacak TMK’nun, 219, 231, 236. maddeleri uyarınca katılma alacağı niteliğindedir. Bu tür davalarda, TMK’nun 239/3. maddesi uyarınca karar tarihinden geçerli olarak faiz yürütülmesi gerekirken, yasaya aykırı biçimde dava tarihinden geçerli olarak hükmedilmesi doğru olmamıştır. Ne var ki, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür (HUMK’nun 438/7.)
SONUÇ: Yukarıda (2.) bentte açıklanan sebeple hüküm fıkrasının 1.bendinin ilk satırındaki “…dava tarihi itibariyle…” ifadesinin hüküm fıkrasından tamamen çıkarılmasına, yerine ”…karar tarihi olan 26/06/2014 tarihinden itibaren…” rakam ve kelimelerinin yazılmasına, HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, sair temyiz itirazlarının (1.) bentte açıklanan nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 480,75 TL’nin istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
30.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.