YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22484
KARAR NO : 2015/1440
KARAR TARİHİ : 22.01.2015
Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali, yıkım ve elatmanın önlenmesi
Hazine ile .. aralarındaki tapu iptali, yıkım ve elatmanın önlenmesi davasının kabulüne dair Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 27.03.2012 gün ve 559/243 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı Hazine vekili ile davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilamında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu Dairesinde hüküm tesis edildiğine göre tarafların yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul, Kanun ve bozma gereklerine uygun bulunan hükmün ONANMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına 22.01.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı Hazine vekili, davalı adına tapuda kayıtlı… taşınmazın, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre, kıyı kenar çizgisi içinde kalan, 60 m2’lik kısma ilişkin tapu kaydının iptaline bu alan içindeki restoran binasının 5 m2’lik kısmının yıkılmasına karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 23.11.2009 tarih, 2009/1066 Esas – 2009/12220 Karar sayılı ilamı ile hükmün esasına ilişkin temyiz itirazları reddedilerek, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti yönünden bozulmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi ise reddedilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden davanın hak düşürücü süre yönünden reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davalı lehine 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce 10.02.2011 tarih, 2010/13051 Esas-2011/1101 Karar sayılı ilam ile hükmen esasına yönelik temyiz itirazları reddedilerek, yargılama masrafları yönünden 6099 sayılı Yasa’nın değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine, Dairece 27.06.2011 tarih, 2011/6852 Esas- 2011/7658 sayılı kararı ile hüküm esas yönünden de bozulmuştur. Bozma ilamında, Anayasa Mahkemesi’nin 12.05.2011 tarih, 2009/31-77 sayılı kararı ile hak düşürücü süreye ilişkin hükmün iptal edildiği, iptal hükmünün yürürlüğe girdiği, 10.03.1969 gün, 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceği, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra, Mahkemece verilen ret kararının doğru olduğunun söylenemeyeceği, işin esası hakkında 28.11.1997 tarih, 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılması gerektiğinin belirtildiği, Mahkemece bozma ilamına uyularak, davanın kabulüne, 68 m2’lik kısmın tapu kaydının iptaline karar verilmiştir.
Hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce onanmış, sadece yargılama masrafları yönünden bozulmuştur. Her ne kadar Mahkeme hükmün onanan kısmı yönünden de bozmadan sonra verdiği kararda yeniden hüküm kurmuş ise de, bu usuli bir hata olup, sonuca etkili değildir ve yok hükmündedir. Hükmün onanan kısmı kesinleşmiş artık kesin hüküm haline gelmiştir. Kesin hüküm, hükmü veren mahkeme de dahil olmak üzere bütün mahkemeleri bağlar. Kesin hüküm kamu düzenine ilişkin olduğundan, tarafların iradesine tabi değildir.
Hukuki güvenlik ve yargıya güven kesin hüküm ilkesi ile sağlanır. Hukuki güvenlik ilkesi; hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşulu olup, mevcut emredici hukuk kurallarının herkese eşit şekilde ve düzgün bir şekilde uygulanmasını da içeren bir ilkedir. T.C. Anayasa’sının 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri sayılırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır. Hukuk devleti kişilerin hukuki güvenliğini sağlayan bir devlettir.
Hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre güvenle düzene sokabilmesi anlamına gelir. Hukuk devleti hukuk kurallarının onu koyanlar da dahil olmak üzere, her kişi ve kuruluşu bağlamasını ifade eder. Hukuk devleti kavramının özünü devlet organlarının hukuka bağlılığı yani, yönetimin eylem ve işlemlerini hukukun içinde kalarak yerine getirmesi oluşturmaktadır.
T.C. Anayasası 36. maddesi; “Herkes ….. adil yargılanma hakkına sahiptir.”hükmünü içerir. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma başlığı taşıyan 6. maddesinde; “Herkes …. davasının ….. hakkaniyete uygun …… olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.” denilmektedir.
Adil yargılanma hakkının en önemli alt kavramlarından birisi, silahların eşitliği ilkesidir. Yargılamada taraflar arasında adil, hakkaniyete uygun bir denge kurulması gerekir.
Anayasa’nın 2. maddesiyle benimsenen hukuk devletinde, hukuki güvenliği sağlayan bir düzen kurulması asıldır. Böyle bir düzende devlete güven ilkesi vazgeçilmez temel unsurlardandır. Hukuk devletinde yasama, yürütme ve yargının hukuka bağlı olması gerekir. Yargısı hukuka bağlı olmayan bir devlette vatandaşların kendilerini güvencede hissedebileceklerini söylemek mümkün değildir.
Hukuk devletinde bireyler devlete güven duyabilmeli aynı şekilde devlet de bu güveni vatandaşa verebilmelidir.
Kesin hükme saygı uluslar arası hukuk düzenine özgü hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul görmektedir. . Eğer bir hukuk sistemi içerisinde yargının verdiği ve bağlayıcı olan bir kesin hüküm işlevsiz bir duruma getirilmiş ise adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden söz edemeyiz.
Somut olayda, Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce onanarak kesinleşmiştir. Kesin hüküm gücü kazanan bir kararın, bozmaya konu edilmesi, kamu düzenini bozacak bir sonuç yaratır. Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden onanıp kesinleştiğine göre, bozma ilamına konu edilip, Mahkemece de esas yönünden hüküm kurulup davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Bu durum, uluslararası hukuk düzeninde kabul görmüş ilkelere, T.C. Anayasası’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine, hukuki güvenlik ilkesine, adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil eder. Devlete ve yargıya güveni ciddi bir şekilde sarsar. Açıkladığım nedenlerden dolayı Mahkemece verilen hükmün esası ile ilgili davanın kabulüne ilişkin kararın bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun, onamaya yönelik görüşlerine katılmıyoruz. 22.01.2015