Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/2156 E. 2014/7390 K. 17.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2156
KARAR NO : 2014/7390
KARAR TARİHİ : 17.04.2014

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

… ve müşterekleri ile Hazine ve Orman İşletme Müdürlüğü aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair …. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 03.05.2011 gün ve 258/615 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar …, …, … ve … tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar muristen intikal taksim ve kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak kadastro çalışmaları sonucunda arkeolojik ve doğal sit alanı içinde kaldığından Hazine adına tespit ve tescil edilen taşınmazların tapusunun iptaliyle 113 ada 8 parselin davacı …, 113 ada 9 parselin davacı …, 113 ada 10 parselin davacı …, 113 ada 11 parselin davacı …, 113 ada 12 parselin davacı …, 113 ada 13 parselin davacı ….e ve 107 ada 15 parselin bütün mirasçılar adına tapuya tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı Hazine vekili, doğal ve arkeolojik sit, dahili davalı … İdaresi vekili ise orman sınırları içinde kalan taşınmazların zilyetlikle kazanılması mümkün olmadığından ayrı ayrı davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, Devlet’in hüküm ve tasarrufu altında olması nedeniyle red kararı daha önceden Daire tarafından onanarak kesinleşen 107 ada 15 parsel dışında kalan 113 ada 8, 9, 10, 11, 12 ve13 parsel sayılı taşınmazların tarım arazisi niteliğinde bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacılardan …, …, … ve … tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve dosya kapsamından; temyize konu 113 ada 8, 10, 11, 13 parseller, kadastro çalışmalarında, tarla vasfıyla, 24.07.1990 tarihinde, senetsizden, zilyetleri adına tespit edilmişken itiraz üzerine komisyon kararı ile arkeolojik ve doğal sit alanı içinde kaldıklarından tespitlerin iptali ile Hazine adına tespit edildikleri ve komisyon kararına itiraz edilmeksizin 08.06.1993 tarihinde kesinleşmesiyle bahçe vasfı ile Hazine adına tapuya tescil edildikleri saptanmıştır.
Mahkemece, hükmüne uyulan önceki bozma kararları doğrultusunda yapılan 31.10.2003 tarihli keşifte Orman Mühendisi bilirkişi, teknik bilirkişi ve arkeolog bilirkişi tarafından düzenlenen ortak rapor da: taşınmazların 1. derece doğal sit ve 3. derece arkeolojik sit alanı içinde kaldığı üzerinde herhangi bir kültür ve tabiat varlığı bulunmadığı bildirilmiştir. Bozma öncesi düzenlenen 22.05.2000 tarihli keşif sonucunda Arkeolog bilirkişi tarafından düzenlenen 25.09.2000 tarihli rapor ”.. köy yerleşiminin hemen dışında olan 113 ada 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 parsellerde herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır. Ayrıca, etkileyici bir doğal peyzaja sahip parselin çevresiyle olan birlikteliği, çok önemli bir flora ve fauna içeren … Vadisi ile olan yakınlığı, yörenin doğal ekolojik değerleri için önemini artırmakta olduğundan hem arkeolojik hemde doğal sit alanı içinde kalması uygundur.” şeklindedir.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK’nun 713. maddesine dayalı olarak açılan davalar kamu düzeni ağırlıklı davalar olup, bir bakıma kendiliğinden araştırma ve inceleme yöntemine tabidir. Ayrıca bu tür davalarda bozma ilamına uyulmakla taraf yararına usuli kazanılmış hak doğmaz.
Daire’nin yerleşik içtihatlarında (2011/2981 Esas, 2012/841 Karar, 2011/2979 Esas, 2012/6653 Karar, 2011/1982 Esas, 2012/6652 Karar vs.) belirtildiği üzere, 2863 sayılı Kanun’un 3. maddesinin Tanımlar başlıklı (a) bendinin ikinci fıkrasına göre; tabiat varlıkları “…ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir.” Dava konusu taşınmazlara yakın … Vadisi ve bu bölgede yaşayan Kaplan Kelebeği de bu anlamda tabiat varlığıdır. Yine aynı Kanun’un 5. maddesine göre; tabiat varlıkları Devlet malı niteliğindedir. 2863 sayılı Kanun’un 6. maddesinin son fıkrasındaki örneklemeden hareketle dava konusu taşınmazları çevresiyle birlikte bir bütün olarak ele alıp aynı kapsamda değerlendirmek mümkündür. O halde, 2863 sayılı Kanunda 22.05.2007 tarihinde 5663 sayılı Kanunla yapılan değişiklik mutlak manada birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarıyla birinci ve ikinci derece arkeolojik alanların dışındaki taşınmazların zilyetlik yoluyla kazanılacağı anlamına gelmez.
Dosya içeriğine, Daire incelemesinden geçen başka dosyalardaki “… Vadisine” ilişkin Kültür Bakanlığının değişik tarihli yazılarına ve Dairemiz’in bozma ilamından önceki bilirkişi raporlarına göre; dava konusu taşınmazlara yakın mesafede bulunan … Vadisi Ülkemiz’in jeolojik ve doğal peyzajında ender görülebilen bir yapı özelliğine sahiptir. Bu vadi, olağanüstü yapısı gereği çeşitli ve zengin bitki ve hayvan türleri için süreç içinde başka yerlerde görülmeyen eşsiz bir yaşama alanı oluşturmaktadır. Vadi, yeryüzünde … Adası dışında Kaplan Kelebeğinin son ve tek yaşama alanıdır. Çevresindeki arazi parçalarının da içinde bulunduğu bölge ekolojik zenginliğinin yanında son derece önemli peyzaj değere sahiptir. … Vadisini de içine alan bu bölgede Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nce tanımlanan nesli tükenmekte olan bitki ve hayvan türleri yaşamaktadır. Bu tür kültür ve tabiat varlıklarını barındıran alanlara verilen tahribatın hiçbir zaman geri dönüşü olmayacağından, söz konusu alanlardaki taşınmazlar tek tek değil çevresiyle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip korunarak bir sonraki kuşaklara devredilmelidir. Bu açıklamalar gereğince davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru değilse de red kararı yukarıda açıklanan gerekçelerle sonuç itibariyle doğru olduğundan hükmün, HMK’nun 304. maddesi (1086 sayılı HUMK’nun 438/7. fıkrası) gereğince DÜZELTİLMİŞ BU ŞEKLİ İLE ONANMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 17.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.