Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/20338 E. 2015/6109 K. 17.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20338
KARAR NO : 2015/6109
KARAR TARİHİ : 17.03.2015

Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesat aidiyetinin tespiti

Sağlık Bakanlığı ile …………… aralarındaki muhdesat aidiyetinin tespiti davasının kabulüne dair ………. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 27.05.2014 gün ve 780/275 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.03.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı şirket vekili Avukat…… ve karşı taraftan davacı vekili Avukat ……… geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik görülmediğine, taraflar arasında düzenlenen 2013 yılı nükleer tıp görüntüleme hizmeti alımına ait sözleşmenin 16. maddesinin 7/a bendindeki “yüklenici firma sözleşmenin imzalanmasından itibaren 60 gün içinde hastanenin kendisine göstereceği alana hizmet vereceği fiziki mekanı yaparak ve cihazları kurarak hizmet vermeye hazır hale getirecektir”, sözleşmenin eki niteliğindeki ihale teknik şartnamesinin genel şartlar (j) maddesindeki “İdare, hizmetin yapılacağı yerde yeterli büyüklükteki açık mekânı elektrik, su, iç hat telefon kulanım giderleri v.b. altyapı hizmetleri sağlayarak Yükleniciye tahsis edecek; yüklenici bu mekânı sabit ısıda tutmak dâhil, her türlü tedbiri alarak TAİK’in gerekli gördüğü yerlere kurşun zırhlama ve radyasyondan korunmak için alınacak tedbirleri yaparak “Gama Kamera sistemini” cihazını buraya kuracak, bu maksatla Prefabrik olarak binayı yapacak (hasta odalarını, ek tuvaletleri, rapor okuma odası, sıcak oda gibi) amaca uygun olarak kullanıma hazır hale getirecektir” ve özellikle teklif fiyata dahil olan giderler başlıklı 25. maddesindeki “Hastane idaresinin göstereceği alana TAEK Standartlarına uygun hizmet verilecek fiziki bir mekanın yapımı teklif fiyata dahildir” hükümleri birlikte değerlendirildiğinde 567 ada 54 parsel üzerinde bulunan muhdesat niteliğindeki nükleer tıp görüntülemeye ilişkin prefabrik fiziki mekanın, bedelinin ödenerek davalı iş ortaklığı tarafından sözleşme çerçevesinde davacı adına meydana getirildiğinin, dolayısı ile davacıya ait olduğunun kabul edilmesi gerektiğine, hizmet işleri genel şartnamesinin 22. maddesinde yazılı “…yüklenici tarafından kendi ihtiyaçları için yapılmış olan baraka, ambar, garaj, atölye vb. tesisler, işin sonunda yüklenici tarafından sökülür ve götürülür, bu işler için kendisine hiçbir bedel ödenmez. Yüklenicinin yükümlülüğü olan bu işlerin yapılmaması veya eksik yapılması halinde idarenin takdir edeceği bir bedel yüklenicinin hakedişinden, hakediş kalmamışsa teminatından kesilir…” hükmü davalı yüklenicinin kendi ihtiyaçları için yapılmadığı anlaşılan dava konusu prefabrik yapının davalı tarafa aidiyetini göstermediğine, prefabrik yapının sabit veya sökülüp götürülebilir olup olmamasının da talebin niteliği ve taraflar arasındaki sözleşme karşısında davalı tarafa hak kazandırma imkanı bulunmadığına göre, davalı iş ortaklığı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve
taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, aşağıda dökümü yazılı 2.409,30 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 7.210,72 TL’nin temyiz eden davalıdan alınmasına, 17.03.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davacı Bakanlık tarfından açılan dava ile; davalı Şirketler ile aralarında ihale soncu imzalanmış “Nükleer Tıp Görüntüleme Hizmet Alımı Sözleşmesi” bulunduğunu, sözleşmenin süresinin 31.12.2013 tarihinde sona ereceğini, davalının hizmet verdiği Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi bahçesinde bulunan prefabrik fizik mekanın aidiyeti konusunda, davalıyla aralarında uyuşmazlık çıktığını, sözleşme ve eki olan ihale şartnamesi hükümleri gereğince, fiziki mekanın teklif fiyata dahil olduğu belirtilerek; bu fiziki mekanın kendilerine aidiyetinin tespitine karar verilmesi istenilmiştir.
Davalı cevap ve beyan dilekçelerinde; gerek sözleşmede gerekse eki ihale şartnamesinde bu prefabrik yapının davacıya ait olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı, yapının bütünleyici parça niteliğinde olmadığı, aksine kolaylıkla sökülüp taşınabilir nitelikte olduğu belirterek davanın reddi istenilmiştir.
Mahkemece prefabrik fiziki mekanın davacı Bakanlığa ait olduğunun tespitine karar verilmiş; hüküküm davalı tarafca temyiz edilmiştir.
Dava bir tespit davası olmakla, öncelikle bu davayı açmakta davacının güncel hukuki yararının mevcut olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi gerekir.
“Muhtesat” deyimi ile anlatılmak istenen; taşınmazın dikey ve yatay kapsamında (TMK.md.718) kalan, bir şekilde taşınmazla bağı bulunan ve taşınmaz değerini arttırıcı nitelikteki ekonomik bir değer taşıyan sonradan meydana getirilmiş maddi unsurlardır. Bunlar taşınmazın üstünde olabileceği gibi, altında da olabilir. Yine, muhtesat eşya olarak “bütünleyici parça (TMK.md.684)” veya “eklenti (TMK.md.686)” niteliğinde de olabilir. Muhtesat tespiti davası bakımından önemli olan, bu maddi unsurların ana taşınmazla ekonomik bir bütünlük gösterip ana taşınmazla birlikte satılacak ve satış değerini arttırıcı etki yapacak nitelikte olup olmadığı hususudur. Ancak, diğer koşulları yanında bu nitelikteki muhtesatların tespit davasına konu edilmeleri mümkün olup; aksi halde tespitte hukuki yarar olmayacaktır. Bu muhtesatlar, genellikle arz üzerindeki yapı, dikili ağaçlar ve diğer bitkilerdir. Kural olarak bunlar, üst toprağa tabidir (superficies solo cedit) ilkesi gereğince; toprağın mülkiyetine ve onun akıbetine tabi olup; bağımsız biçimde mülkiyet hakkına konu edilemeyecektir. Bu nedenle, muhtesat tespitinde mülkiyet hakkının tespitine karar verilemez.
Tespit davaları konusunda önceki usul kanununda (HUMK) genel bir düzenleme bulunmamakla birlikte; öğreti ve yargısal içtihatlar oybirliği ile hukukumuzda tespit davalarının açılabileceğini kabul etmekteydi. Daha sonra 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK) ile tespit davaları hukuki düzenlemeye kavuşmuştur (HMK.md.106). Buna göre; tespit davaları bir hukuki ilişkinin (hakkın) var olup olmadığının ya da bir belgenin sahte olup olmadığının mahkemece belirlenmesini talep eden davalardır. Bir tespit davasının dinlenebilmesi için öncelikle kanunda belirtilen istisnalar dışında davayı açanın bu davayı açmakta “güncel bir yararı” bulunmalıdır. Buna “hukuki yarar” şartı denilmektedir. Hukuki yarar aynı zamanda bir dava şartıdır (HMK:m.114/1-h). Hukuki yarar şartı kapsamında kabul edilmesi gereken diğer bir husus-kanunda açıkça yer almamakla birlikte- gerek içtihatlarla gerekse öğretide kökleşmiş olan, “eda davasının mümkün olduğu hallerde kural olarak tespit davası açılmasında bir hukuki yararın bulunmadığı” hususudur (Y.HGK.nun 06.10.2004 T.2004/7-411 E. 2004/477 K. sayılı kararı; Baki Kuru-Ali Cem Budak, tespit davaları, İstanbul 2010, sh.127). Zira, çoğu zaman eda davasıyla tespit konusu da kendiliğinden çözümlenmek durumunda kalmakta; eda hükmünün içinde bir hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu da tespit edilmiş olmaktadır.
Tespit davasının koşulları yönünden muhtesat tespiti davaları için aşağıdaki değerlendirmeler yapılabilir: (1) muhtesatın tespitinin istenebilmesi için öncelikle paylı mülkiyete veya miras ortaklığına (terekeye) dahil taşınmaz veya taşınmazlar için açılmış “satış suretiyle ortaklığın giderilmesi davasının mevcut olması, (2) bu ortaklığın giderilmesi davasında satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmeden önce bir muhtesat uyuşmazlığı çıkarılmış ve bu uyuşmazlığın davanın taraflarının tamamının anlaşmasıyla giderilememiş olması, (3) ortaklığın giderilmesi davasında anlaşılamaması durumunda mahkemece muhtesat için hak iddia eden taraf(lar)a bu konuda asliye hukuk mahkemesinde dava açma konusunda süre verilmesi ve bu konunun bekletici sorun yapılması (HMK:md.165/2) gereklidir. Bu konuda Kamulaştırma Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca başkasının arazisine “haksız muhtesat meydana getiren zilyetlere istisnaen bu muhtesatın tespiti için dava açabilme hakkının kanunda açıkça tanınmış olduğunun da belirtilmesi gerekir. Nezdinde yukarıda açıklanan nitelikte bir muhtesat tespiti davası açılmış olan asliye hukuk mahkemesi; öncelikle güncel hukuki yararın bulunup bulunmadığını bir dava şartı olarak inceleyecektir. Mahkeme hukuki yararı, sadece davanın açıldığı tarih itibariyle değil, davanın devam ettiği süre içinde de devam ediyor olmasını arayacaktır. Mahkeme usul hukuku yönünden yapacağı bu incelemeden sonra, hukuki yararın mevcut olduğu sonucuna varır ise; gösterilen delilere göre maddi hukuk yönünden incelemeye girişecek, gerektiğinde keşif ve bilirkişi incelemesi de yapacaktır.
Yukarda değinilen tespit davası açmada güncel hukuki yararın varılığı yönünden somut davayı değerledirdiğimizde; davacının bu tespit davasını açmada güncel hukuki yararının mevcut olduğu söylenemez. Davacı bakanlık mülkiyet hakkına dayalı olarak açacağı bir eda davası niteliğindeki “istihkak” veya “el atamanın önlenmesi” davasıyla (TMK.m.683/2) hakkını mahkemeden talep ve ispat ederek davalının muhtesat üzerindeki zilyetliğine son verme imkanına sahiptir. Öyleyse davacının eda davası açması imkan dahilinde olup; iş bu tespit davasını açmasında bir güncel hukuki yararı mevcut değildir. Yukarda belirtildiği gibi, hukuki yarar bir dava şartıdır. O halde mahkemece bu davanın açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığı ve bu durum bir dava şartı olduğundan; HMK.115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekir. Diğer yandan bir an için bu davanın açılmasında davacının güncel hukuki yararının mevcut olduğu kabul edilse bile; sökülebilir ve taşınabilir nitelikteki fiziki prefabrik yapı unsurunun sözleşme bitiminde davacıya kalacağı konusunda, ne sözleşmede ne de eki şartnamede açık bir hüküm mevcut değildir. Devlet inşaat işleri “Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesi”ne göre yerine getirilir ve bu şartname ihale sözleşmelerinin eki niteliğindedir. Bu şartname gereğince yapının cinsi, kullanılacak malzemelerin nitelik, cins ve sayısı, bir plan ve projeye bağlı olarak iş ihale edilir. Davaya konu prefabrik yapı için bu nitelikte bir belirleme, sözleşme ve eki şartnamede mevcut değildir. Prefabrik fiziki yapım işinin teklif fiyata dahil olması; bu yapının mülkiyetinin ihale eden kuruluşa ait olacağı şeklinde yorumlanamaz. Teklif fiyata dahil olduğunun sözleşmede benimsenmiş olması; kurulum, taşıma ve söküm işinin ihaleyi alana ait olacağı ve bunların gerektirdiği giderlerin ihaleyi alan tarafından karşılanacağı şeklinde yorumlanmalı ve anlaşılmalıdır. Sonuç olarak, davanın açılmasında davacının hukuki yararı mevcut kabul edilse bile, esas yönünden de davanın reddi gerektiği düşüncesindeyim.
Yukarda açıkladığım nedenlerle; Değerli çoğunluğun temyiz edilen hükmün onanması kararına katılmıyor; açıkladığım çerçevede hüküm tesisi için kararın bozulması gerektiğini düşünüyorum. 17.03.2015