Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/1960 E. 2015/21566 K. 01.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1960
KARAR NO : 2015/21566
KARAR TARİHİ : 01.12.2015

MAHKEMESİ : Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/10/2013
NUMARASI : 2013/20-2013/333

D.. E.. ile M.. Ö.. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 04.10.2013 gün ve 20/333 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacıya vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı D.. C.. vekili, evlilik içinde tamamen davacının geliri ile alınan Bodrum’daki taşınmazın davalı adına tapu tescil edildiğini, davalının ev hanımı olduğunu, hiçbir gelirinin veya o tarihlerde bu taşınmazları alacak maddi gücünün olmadığını açıklayarak davalı adına kayıtlı Muğla ili Bodrum ilçesi .. 1453 parsele ait tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Mefkure vekili, davalının babası N.. Ö..’in son derece varlıklı birisi ve üç çocuk babası olduğunu, sağlığında mirasını eşit taksim edebilmek amacıyla bütün çocuklarına aşağı yukarı aynı değerlerde gayrimenkul aldığını ve nakdi yardımlarda bulunduğunu,1999 yılında vefat ettiğini, davalının babasından kalan taşınmazları (Armutlu ve Erenköy’deki) Bodrum’daki taşınmazı satın almak için sattığını, davanın 5 yıllık zamanaşımı süresinde de açılmadığını, davacının taşınmazların kendisine ait olduğunu resmi senetle kanıtlaması gerektiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemenin, açılan davanın reddine ilişkin ilk kararı davaya Aile mahkemesi sıfatı ile bakılmadığı gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak Aile Mahkemesi sıfatı ile verdiği kararda, taşınmazın tapuda davalı adına kayıtlı olup davacının iddiasını resmi belge ile kanıtlaması gerektiği,tanık beyanlarından taşınmazı davalının satın aldığı kanaatinin oluştuğu, satın alma tarihinde taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin bulunduğu, edinilmiş mallara katılma rejiminin ise 01.01.2002 tarihinden itibaren uygulanabileceği gerekçesi ile davayı reddetmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 11.10.1971 tarihinde evlenmiş, 26.11.2002 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 23.12.2002 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM.nin 170. m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar (4721 sayılı TMK.nun 225/2. m.) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4721 sayılı TMK.nun 202.m). Dava konusu Bodrum .. köyü 1453 parsel 11.6.1993 tarihinde satın alınarak davalı adına tapuya tescil edilmiştir.
Mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacak hakları doğar. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır (07.10.1953 gün 8/7 sayılı YİBK, 4721 sayılı TMK’nun 227/1, 231, 236/1 m). TMK’nun 239/1. fıkrasında; “katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir…” denilmektedir. 226/3.madde de ise “Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler” hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamaz, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir.
Açıklanan bu kuralın istisnaları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 226/2. maddesinde (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtilmiştir. Temyize konu davada somut olayda açıklanan istisnai durumlar mevcut değildir.
Bozma ilamında da açıklandığı üzere; davacı vekili tarafından, evlilik birliği içinde taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde alınan ve davalı adına tapuya tescil edilmiş dava konusu taşınmazın edinilmesinde davacının katkıda bulunduğu iddiası ile, mal rejiminin tasfiyesi kapsamında olarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunulmuştur. Ancak davacı vekili, bozma sonrasında 04.10.2013 tarihinde harcını da tamamladığı 05.06.2013 tarihli dilekçesi ile talebini “1453 parseldeki taşınmazın tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili veya bedelinin davacıya ödenmesi, mahkeme aksi kanaatte olursa edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında taşınmaz bedelinin 1/2’sinin davacıya verilmesi” şeklinde ıslah etmiştir.
Bu bakımdan mahkemenin davanın mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanması nedeniyle az yukarıdaki açıklamalar karşısında tasfiye alacaklısı davacının ayni hak isteğinde bulunamayacağı ve edinme tarihi itibarıyla taşınmazın mal ayrılığı rejiminin olduğu dönemde alınmış bulunması sebebiyle edinilmiş mallara katılma rejimine dayalı istekle ilgili isteğinin yerinde olmadığına ilişkin yazılı red gerekçesi bu istekler bakımından isabetlidir. Ancak usule ilişkin bozmadan sonra davacı vekili tarafından talebin ıslah edilmesine ve ıslahın bu nedenle geçerli olduğu gözetildiğinde; davacı tarafın talepleri içindeki tapu iptali ve tescil yanında “1453 parseldeki taşınmazın bedelinin davacıya ödenmesi” talebi konusunda bir inceleme yapılmaması ve bu konuda bir karar verilmemesi isabetsiz olmuştur. Davacının açıklamalarında taşınmazın tüm bedelini davacının ödediği, davalının veya babasının durumları itibarıyla o dönem 4-5 ev alacak ekonomik güçleri olmadığı ve katkıları bulunmadığı açıklamaları da dikkate alındığında davacının bedele ilişkin bu talebinin ” katkı payı alacağı ” olarak kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece birbirinden kısmen farklı oldukları anlaşılan dosyadaki ve UYAP’taki kararlarda davacının talebi tapu iptali ve tescil olarak değerlendirilmesine ve daha sonra ıslah dilekçesinde davacının “bedelinin tahsili” isteğinde de bulunduğu yazılmış ise de; sadece edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olmadığından hareketle hüküm kurulmuştur. Davacı tarafın katkı payı alacağı ile ilgili de talebi olduğu, temyiz dilekçesinde taşınmazın 1/2 bedelinin istendiğinin açıklandığı da dikkate alınarak, bu istek yönünden iddia ve savunma doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılması, olumlu olumsuz bir değerlendirme de bulunulması, Mahkeme görüşünün ortaya konulması gerekirken bu talebin gözardı edilmesi doğru olmamış; hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün katkı payı alacağı niteliğindeki talebe yönelik olarak 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 01.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.