Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/16861 E. 2015/12231 K. 02.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16861
KARAR NO : 2015/12231
KARAR TARİHİ : 02.06.2015

MAHKEMESİ : Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tevdi mahalli tayini

…. ile…. aralarındaki tevdi mahalli tayini talebinin kabulüne ilişkin kararın temyizi üzerine verilen talebin reddine dair …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nden verilen 29.01.2014 gün ve 3/3 sayılı ek kararın Yargıtay’ca incelenmesi karşı taraf vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Talep eden ……. vekilinin tevdi mahalli tayini talebi Mahkemece kabul edilmiş, karşı taraf ….. vekilinin itirazının Mahkeme tarafından 27.02.2014 tarihli ek kararla reddine karar verilmesi üzerine, ek karar, karşı taraf …. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tevdi mahallinin belirlenmesi, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 382. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin (3.) alt bendinde sayılan hallerden olup; bu kararlara karşı 387.madde uyarınca ilgililerin istinaf kanun yoluna başvurabilmeleri öngörülmektedir.
Ayrıca, HMK’nun 361. maddesinde temyiz edilebilen kararlar, 362. madedesinde ise temyiz edilemeyen kararlar duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tek tek sayılmıştır. 361. maddede, çekişmesiz yargıya ilişkin verilen kararların temyize konu edileceğine dair bir düzenlemeye yer verilmezken 362. maddenin birinci fıkrasının (ç) bendinde çekişmesiz yargı işleri hakkında verilen kararların açıkça temyiz edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, 6217 sayılı Kanunla 6100 sayılı Yasa’ya eklenen Geçici 3. maddenin birinci fıkrasındaki; “Bölge adliye mahkemelerinin. 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un Geçici 2’nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” şeklindeki düzenlemeyle bölge adliye mahkemeleri kuruluncaya kadar 1086 sayılı Yasa’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği öngörülmektedir.
Bu durumda, temyiz incelemesinin yönteminin belirlenmesinde olduğu gibi temyize tabi kararların kapsamının belirlenmesinde de anılan kanun hükümlerinin gözetilmesi
gerektiği açıktır. 1086 sayılı Yasa’nın temyize ilişkin hükümlerinin yer aldığı 427. ilâ 454. maddesi hükümleri gözetildiğinde; “çekişmesiz yargı işlerine” ilişkin kararların temyize tâbi olmadığı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Yasaya eklenen Geçici 3. maddenin üçüncü fıkrasındaki; “Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanun’un bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” şeklindeki hükmün dayanak gösterilerek 6100 sayılı Yasada Bölge Adliye Mahkemelerine verilen görevlerin Yargıtay tarafından tamamen yerine getirilmesi gibi bir sonucun çıkarılması da doğru olmayacaktır. Çünkü anılan fıkra metninde de ifade edildiği gibi bölge adliye mahkemelerine verilen görevlerden sadece 1086 sayılı Kanunda belirtilen ve yine bu Kanuna aykırı olmayan kısımlarının uygulanması öngörülmektedir.
Bu maddenin birinci fıkrasında da belirtildiği gibi 1086 sayılı Kanun’un sadece temyize ilişkin hükümlerinin geçici olarak uygulama olanağı bulunmakta olup; ayrıca 6100 sayılı Yasa’ya göre de, çekişmesiz yargı işlerinden olan “tevdi mahalli belirlenmesi kararlan” hakkında bölge adliye mahkemeleri için öngörülen Kanun yolunun, yasal bir dayanak olmadan temyiz yolu şeklinde yorumlanması yasanın amacına ve müessesenin getiriliş gerekçelerine uygun bir sonuç olmayacaktır. Kaldı ki Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı HUMK’nun 6100 sayılı HMK’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağı öngörüldüğünden, 1086 sayılı Yasa’da çekişmesiz yargı kararlarına karşı temyiz yolu da kapalı bulunduğuna göre, bu kararların temyizen incelenmesinin yasal dayanağının bulunmadığı açıktır.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle, tevdi mahalli tayini kararına itiraz üzerine verilen ek kararın temyizi kabil olmadığından karşı taraf vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden karşı tarafa iadesine, 02.06.2015 tarihinde karar sonucunda oybirliğiyle karar gerekçesinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY

Tevdi mahalli belirlenmesi (TBK.m.107; eBk.m 91) kararları Borçlar hukukuna ilişkin bir “çekişmesiz yargı işi”dir. (HMK.m.382/2-d/3). Tevdi mahalli (ödeme yeri) belirlenmesine ilişkin talepler hukuki nitelik olarak, bir eda ve inşai dava niteliğinde olmayıp; bir tespit davası (HMK.m.106/1) niteliğindedir (…Usta: Ödeme Yeri Belirlenmesi, Tevdi Mahalli Tayini, ….. 2010, sh 19). Bu tespit kararı mahkemelerin geçici nitelikteki kararlarından olup; kural olarak temyize tabi değildir (Baki Kuru: Hukuk Muhakemeleri Usulü C.V,6. baskı,…..2001, sh. 4527). Çekişmesiz yargı işlerine ilişkin kararlara karşı Kanun yolunun açık olup olmadığı konusunda HMK. 387 maddesinde “…çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlara karşı hukuki yararı bulunan ilgililer, özel kanuni düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla… bu Kanun (m.341-360) hükümleri dairesinde istinaf yoluna başvurabilirler…” hükmü getirilmiştir.

6100 saylı HMK’nun yürürlüğüne ilişkin Geçici 3/2. maddesinde; Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlamasına kadar 1086 sayılı HUMK’nun temyizle ilgili 5326 sayılı Yasay’la değişiklikten önceki 427-454. maddelerinin uygulanmaya devam olunacağı öngörülmüştür.
Kanımca, tevdi mahalli belirlenmesi kararları geçici nitelikte bir tespit kararı ise de; özellikle alacaklının temerrüdünü tespit bakımından önemli sonuçları olduğundan; ilgilisini Kanun yolunu kullanma hakkından yoksun bırakmak-özellikle tevdi mahalli belirlenmesi talebin reddi kararları bakımından-adaletsiz sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, mahkemelerin geçici nitelikteki bazı kararlarının önem ve niteliği göz önünde tutularak, kanun yolu denetimi açık tutulmalıdır. Tevdi mahalli belirlenmesi talebinin reddi kararı bu önemdeki kararlardandır. Tevdi yeri belirlemesi talep eden borçlunun ödeme yapmak ve temerrüde düşmekten kurtulmak için; tevdi yeri belirlenmesi istemesi en uygun ve kolay hukuki araçtır. Bu nedenle HMK. 387. maddesine göre tevdi mahalli belirlenmesi kararlarına karşı istinaf kanun yolu açık tutulduğuna göre; istinaf yolunu temyiz yolu olarak kabul edip, belirlemenin reddi kararlarına karşı temyiz yolunun açık olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, temyiz edilen karar tevdi mahalli belirlenmesi talebinin reddi kararı olmayıp, talebin kabulüne ilişkin karara itiraz üzerine verilen ret kararıdır. Bu karara ilişkin temyiz yolunu açık tutmakta bir hukuki yarar yoktur. Zira, alacaklı (davada aleyhine karar verilen ve itirazı reddedilen kişi) talepte bulunanın usulünce bir ödemesi olmadığını, temerrüdünün gerçekleştiğini açacağı eda veya inşai nitelikli bir davada ileri sürme ve karar altına aldırma imkanına sahiptir. Açıkladığım, sebeplerle Değerli çoğunluğun temyiz talebinin reddi kararına katılmakla birlikte, karar gerekçesine katılmıyorum. 02.06.2015