Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/16267 E. 2016/1489 K. 28.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16267
KARAR NO : 2016/1489
KARAR TARİHİ : 28.01.2016

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhtesatın Tespiti

V.. T.. ile N.. D.. ve müşterekleri aralarındaki muhdesatın tespiti davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair …. 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen …. gün ve … sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, ortaklığın giderilmesi davasına konu … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan ev, açık sera, kapalı sera, wc, sulama havuzu ve ağaçların vekil edeni tarafından meydana getirildiğini açıklayarak, belirtilen muhdesatların vekil edenine aidiyet olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı M.. T.. vekili, davalılar D.. S.., A.. K.., Şerife Üzen davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile … ada … parselde fen ve ziraat bilirkişilerin … tarihli raporlarında belirttiği 1 adet 35-40 yaşlarındaki zeytin ağacı yönünden mülkiyet tespiti davasının reddine, ahır, ev, üstü açık sera, üstü kapalı sera ve 11.02.2014 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen ağaçların (1 adet 35-40 yaşlarında zeytin ağacı hariç) davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi üzerine, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Bilindiği üzere bütünleyici parça niteliğinde olmayıp her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilen ve taşınmazdan ayrılması mümkün olan ancak asıl şeyle birlikte kullanılan eşyalar teferruat niteliğindedir. Bu nitelikteki eşyalar yönünden muhtesat aidiyeti davası açılamayacağı, iyileştirici nitelikteki giderlerden paya düşenden fazlasını ancak koşullarının varlığı halinde Borçlar Kanunu’nun 61 ve devam eden maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açılacak eda nitelikli bir alacak davası ile istenebileceği kuşkusuzdur. Eda davası açma hakkının bulunduğu hallerde bu davaya öncü olacak bir tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunduğundan söz edilemez, hukuki yarar dava koşuludur.
-//-
Öte yandan; gerek yürürlükten kaldırılan 743 sayılı eski Medeni Kanun ve gerekse halen yürürlükte bulunan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre arz üzerindeki bütünleyici parça nitelikli muhtesatların mülkiyetinin arzın mülkiyetine tabi olduğu, muhtesatların üzerinde bulunduğu taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin olamayacağı gözönünde tutulduğunda sadece davaya konu muhtesatların davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmekle yetinilmesi, mülkiyet tespiti isteminin ise reddine karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Az yukarıda açıklanan hukuki olguların ışığı altında somut olaya gelince; toplanan delillerden davacının dava dilekçesinde belirttiği muhdesatların tespitini istediği, ziraat ve inşaat bilirkişiler tarafından düzenlenen …. tarihli bilirkişi raporu ve eki foroğraflardan, kendisine aidiyetinin tespitini istediği açık seranın temelsiz, iskeleti çelik profilden oluşturulmuş yay çatılı, kapalı seranın da çelik profilden oluşturulmuş, yanları cam örülü, çatısı plastik örtülü olduğu, ve menkul eşya niteliğinde oldukları anlaşılmaktadır. Davacının muhtesat niteliğinde olmadığı belirlenen açık ve kapalı seralara yönelik isteminin hukuki yarar yokluğu nedeniyle dinlenmesi mümkün değildir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, açık ve kapalı sera yönünden hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davaların reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi hüküm yerinde kabulüne karar verilen muhdesatların kim tarafından meydana getirildiğinin tespiti ile yetinilmesi gerekirken, yasal düzenlemelere aykırı biçimde mülkiyetinin aidiyetine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının 1. bentte yazılı sebeplerle yerinde görülmediğinden reddine, taraflarca HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde davalılara iadesine 28.1.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.