Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/16214 E. 2015/6110 K. 17.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16214
KARAR NO : 2015/6110
KARAR TARİHİ : 17.03.2015

Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı

….. ile …. aralarındaki katkı payı alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen karar verilmesine yer olmadığına dair …… Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 03.04.2014 gün ve 623/229 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.03.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat …….. ve karşı taraftan davalı vekili Avukat …….. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı ….. vekili, evlilik birliği içinde davalının bir geliri olmadığını, vekil edeninin çalışması ile elde ettiği gelirlerin bir kısmının davalı adına açılan banka hesabına yatırıldığını, bir kısmı ile davalı adına araç ve taşınmazlar alındığını, tarafların boşanmaları sebebiyle davacının talep etme hakkı doğduğunu, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereği tapu iptali ve tescil isteyemediklerini açıklayarak taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiye edilerek davacı lehine alacak isteğinde bulunmuştur.
Davalı …. vekili reddi savunmuştur.
Mahkemenin, talebin sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak olduğundan hareketle dava konusu araç nedeni ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının sair iddiaları ile ilgili taleplerinin reddine ilişkin ilk kararı, taraf vekillerinin temyizi sonunda Dairenin 03.04.2012 tarih 2012/892 esas 2012/2444 karar sayılı ilamı ile davacının talebinin katkı payı alacağı niteliğinde olduğu, Mahkeme tarafından davanın nitelendirilmesinde hataya düşüldüğü açıklanarak bozulmuş, davalı tarafın temyiz itirazları da bozma sebebine göre incelenmemiş, davalı vekilinin karar düzeltme isteği de Daire tarafından reddedilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda verilen hüküm yine davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece kısa kararda; “Bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı da değerlendirilmek sureti ile dava dilekçesinde bildirilen dava yönünden davanın kısmen kabulü ile araç için 1.000,00 TL, İstanbul’daki gayrimenkul için 1.000,00 TL olmak üzere
toplam 2.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine……” şeklinde karar verilmesine karşılık gerekçeli kararda “Bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı da değerlendirilmek sureti ile dava dilekçesinde bildirilen dava yönünden davanın kısmen kabulü ile, araç için 1.000,00 TL, İstanbul’daki gayrimenkul için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bozmadan sonra ıslah mümkün olmadığından ıslah ile talep edilen miktar anlamında karar verilmesine yer olmadığına…..” şeklinde karar verilmiştir. Görüldüğü gibi her iki hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmuştur.
T.C. Anayasası’nın 141. maddesi hükmü uyarınca, duruşmaların aleniyeti kuralı gereği tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine aykırı ve çelişik olmaması gerekir. 1086 sayılı HUMK.nun 388 (6100 sayılı HMK.nun 297.) maddesinde bir kararda bulunması gereken hususlar bentler ve fıkralar halinde açık bir biçimde açıklanmıştır. Aynı maddenin son fıkrasında ise verilen kararlar ile iki tarafa yükletilecek borçlar ve tanınan hakların, numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde yazılması öngörülmüştür. Konuya ilişkin 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; 1)- Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedenidir. 2)- Yerel mahkeme bozmadan sonra önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla hakimin vicdani kanaatine göre karar verebilir.” denilmiştir.
Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki, mahkemelere ve yargıya olan güveni sarsacağı gibi infazda duraksamaya yol açacağı da açıktır. Hükümlerin kurulmasında esas olan kısa karar olup, gerekçeli karar da buna uygun olmalıdır. Hüküm, bu nedenle Kanuna, tarih ve numarası anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na aykırı olarak tesis edilmiştir.
Taraf vekillerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün, kısa kararla gerekçeli kararın birbirleriyle çelişkili olması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine ve 136,65 TL peşin harcın da istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 17.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.