YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16168
KARAR NO : 2015/1498
KARAR TARİHİ : 23.01.2015
Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mülkiyet (Tespit istemli)
… ile… aralarındaki dava hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 10.05.2013 tarih ve 456/408 sayılı hükmün Daire’nin 05.05.2014 gün ve 14041/8789 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davacı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK’nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE, anılan Kanunun 442. maddesi uyarınca (6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi gereğince 1086 sayılı HUMK’nun 427 ila 454. maddeleri yürürlükte bulunduğundan) takdiren 248,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazine’ye irad kaydına ve aşağıda dökümü yazılı 52,40 TL peşin harcın red harcına mahsubu ile kalan 5,20 TL’nin karar düzeltme isteyen davacıdan alınmasına, 23.01.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Dava, başkasının mülkiyetindeki taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatın bir bölümünün davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesine ilişkindir.
Mahkemece, davacının tespit davası açmada hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hükmün davacı tarafından temyizi üzerine, Dairemizce hükmün onanmasına karar verilmiş; bu kez yine davacı tarafından onama kararının kaldırılarak, hükmün bozulmasına karar verilmesi talep edilmektedir.
Burada “muhtesat” deyimi ile anlatılmak istenen; taşınmazın dikey ve yatay kapsamında (TMK.md.718) kalan, bir şekilde taşınmazla bağı bulunan ve taşınmaz değerini arttırıcı nitelikteki ekonomik bir değer taşıyan sonradan meydana getirilmiş maddi unsurlardır. Bunlar taşınmazın üstünde olabileceği gibi, altında da olabilir. Yine, muhtesat eşya olarak “bütünleyici parça (TMK.md.684)” veya “eklenti (TMK.md.686)” niteliğinde de olabilir. Muhtesat tespiti davası bakımından önemli olan, bu maddi unsurların ana taşınmazla ekonomik bir bütünlük gösterip ana taşınmazla birlikte satılacak ve satış değerini arttırıcı etki yapacak nitelikte olmasıdır. Ancak bu nitelikteki muhtesatların bu davaya konu edilmeleri mümkün olup; aksi halde tespitte hukuki yarar olmayacaktır. Bu muhtesatlar, genellikle arz üzerindeki yapı, dikili ağaçlar ve diğer bitkilerdir. Kural olarak bunlar, üst toprağa tabidir (superficies solo cedit) ilkesi gereğince; toprağın mülkiyetine ve onun akıbetine tabi olacak; bağımsız biçimde mülkiyet hakkına konu olmayacaktır. Bu nedenle, muhtesat tespitinde mülkiyet hakkının tespitine karar verilemez. Ancak, paylı mülkiyette hangi paydaş(lar)ın, elbirliği mülkiyetinde ise miras ortaklığı dahil terekedeki bir malın mahkemeden satışı yapılmak suretiyle paylaşılmasında, hangi mirasçı(lar)ın bunu meydana getirdiği ve sebeple satış parasında payı dışında ayrıca hak sahibi olacağının tespitine karar verilmesi gerekir.
Tespit davaları konusunda önceki usul kanununda (HUMK) genel bir düzenleme bulunmamakla birlikte; ancak öğreti ve yargısal içtihatlarda oybirliği ile hukukumuzda açılabileceği kabul edilmişken; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)nda açıkça düzenlenmiştir (HMK.md.106). Buna göre; tespit davaları bir hukuki ilişkinin (hakkın) var olup olmadığının ya da bir belgenin sahte olup olmadığının mahkemece belirlenmesini talep eden davalardır. Bir tespit davasının dinlenebilmesi için öncelikle kanunda belirtilen istisnalar dışında davayı açanın bu davayı açmakta “güncel bir yararı” bulunmalıdır. Buna “hukuki yarar” şartı denilmektedir. Hukuki yarar şartı kapsamında kabul edilmesi gereken diğer bir husus, kanunda açıkça yer almamakla birlikte, gerek içtihatlarla gerekse öğretide kökleşmiş olan, “eda davasının mümkün olduğu hallerde kural olarak tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı” hususudur(Y.HGK.nun 06.10.2004 T.2004/7-411 E. 2004/477 K.sayılı kararı; ..,Tespit davaları, İstanbul 2010,sh.127). Tespit davasının koşulları yönünden muhtesat tespiti davaları için aşağıdaki değerlendirmeler yapılabilir: (1) Muhtesatın tespitinin istenebilmesi için öncelikle paylı mülkiyete veya miras ortaklığına (terekeye) dahil taşınmaz veya taşınmazlar için açılmış “satış suretiyle ortaklığın giderilmesi davasının mevcut olması, (2) bu ortaklığın giderilmesi davasında satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmeden önce bir muhtesat uyuşmazlığı çıkarılmış ve bu uyuşmazlığın davanın taraflarının tamamının anlaşmasıyla giderilememiş olması, (3) ortaklığın giderilmesi davasında anlaşılamaması durumunda mahkemece muhtesat için hak iddia eden taraf(lar)a bu konuda asliye hukuk mahkemesinde dava açma konusunda süre verilmesi ve bu konunun bekletici sorun yapılması (HMK:md.165/2) gereklidir. Öyleyse, ortaklığın giderilmesi davasında satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmiş ise-satış henüz yapılmamış olsa bile-muhtesat tespiti
davasının artık dinlenmesinde hukuki yarar kalmayacaktır. Zira, artık hak iddia edenin genel hükümlere dayalı (sebepsiz zeginleşme, TBK.md.77 vd.) bir eda davası açma imkanı devreye girecektir. Ayrıca, paydaş veya miras ortağı olmayanın (üçüncü kişilerin) ortaklığın giderilmesi davasında taraf sıfatı olmayacağından; muhtesat tespiti davası açma hakkının da bulunmadığının da kabulü gerekir. Bu konuda Kamulaştırma Kanunu’nun 19.maddesi uyarınca başkasının arazisine “haksız inşaat (TMK.md.722 vd.) yapanın istisnaen bu muhtesatın tespiti için dava açabileceğinin açıkça düzenlenmiş olduğunu da belirtmek gerekir. Nezdinde yukarda açıklanan nitelikte bir muhtesat tespiti davası açılmış olan asliye hukuk mahkemesi; yukarda açıklanan şekilde güncel hukuki yararın bulunup bulunmadığını bir dava şartı olarak inceleyecektir. Mahkeme hukuki yararın davanın devam ettiği süre içinde de mevcut olmasını arayacaktır. Mahkeme usul hukuku yönünden yapacağı bu incelemeden sonra, hukuki yararın mevcut olduğu sonucuna varır ise, gösterilen delilere göre maddi hukuk yönünden incelemeye girişecek, keşif ve bilirkişi incelemesi de yapacaktır.
Somut olayda, dava açıldığı sırada taşınmaz tapuda davalı adına kayıtlı olup sonradan davalı tarafından dava dışı diğer oğlu …’e satış suretiyle devir ve temlik edilmiştir. Taşınmazın ortaklığının giderilmesini gerektirecek bir mülkiyet dağılımı söz konusu değildir. O halde muhtesat tespiti davası açılmasında güncel bir hukuki yarar da mavcut değildir. Davacının yaptığı bir imalat var ise, koşullarının gerçekleşmesi durumunda sebepsiz zenginleşme(TBK.m.77 vd.) hükümleridir. Mahkemenin hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddi kararı ve bu hükmü onayan Dairemiz kararı isabetlidir. Ne var ki; Dairemiz kararındaki “davacının böyle bir davayı açmada her zaman hukuki yararının bulunduğu, ancak davacının bağımsız bir muhtesat meydana getirmediği, yaptığının iyileştirme/zenginleştirme imalatları olduğu, bunu da sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde isteyebileceği, bu sebeple mahkemenin ret hükmünün sonucu itibariyle doğru olduğu” şeklindeki gerekçesine katılmıyorum. Yukarda açıklandığı gibi, davacının muhtesat tespiti davası açmada güncel bir hukuki yararı mevcut değildir. Yerel mahkemenin ret kararı da bu çerçevede verilmiş ve isabetlidir. Temyiz edilen hükmün onama sırasında gerekçesinin değiştirilmesi gerekmez. Açıklanan nedenlerle; karar düzeltme talebinin reddi kararına katılmakla birlikte, mahkemenin gerekçesi doğrultusunda karar düzeltme talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini düşünüyorum. 23.01.2015