Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/15454 E. 2015/23128 K. 24.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15454
KARAR NO : 2015/23128
KARAR TARİHİ : 24.12.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma alacağı

… ile … aralarındaki katılma alacağı davasının kabulüne dair … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 08.04.2014 gün ve 199/112 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili evlilik birliği içerisinde edinilen 82 ada 1 parselde kayıtlı taşınmaz ve … plakalı aracın edinilmesine ailesinin katkısı ve ziynet eşyalarının bozdurularak bedelinin eklenmesi ile katkı yaptığını açıklayarak belirtilen malların tasfiye edilmek suretiyle yarı oranındaki mülkiyetlerinin iptali ile vekil eden adına tesciline, bunun mümkün bulunmama halinde ise yarı oranındaki değerlerinin dava tarihinden faizleri ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 13.03.2014 tarihli ıslah dilekçesinde talebin 79.273,13 TL’sı olduğunu ve bu miktarın faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, boşanma davası sırasında tarafların anlaştıklarını buna rağmen dava açıldığını ve hukuka aykırı bir talep olduğunu, taşınmazın edinilirken davacının katkısının bulunmadığını, malların banka kredisi kullanılarak alındığını, boşanma davası açıldıktan sonrada devam eden borçlarının olduğunu, ayrıca evlilik sona erdiği sırada kredi kartlarının borçlarını da kendisinin ödediğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 79.273,13 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece 1/2 oranında iptal ve tescil isteği konusunda olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru değil ise de bu hususta davacı temyiz isteğinde bulunmadığından, davalı da temyiz dilekçesinde bu hususu ileri sürmediğinden eleştirmekle yetinilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
-//-
Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri, diğer deyişle tasfiyeye yönelik açılan davanın karar tarihine en yakın sürüm değeri esas alınır (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK 222. m).
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 16.11.1997 tarihinde evlenmiş, 13.02.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 82 ada 1 parselde kayıtlı mesken 3.kişi adına kayıtlı iken davalı eş 29.06.2009 tarihinde, … plakalı araç ise 21.01.2011 tarihinde davalı eş tarafından satın alınmıştır. Şu durumda mallar eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu tarihlerde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m).
Davalı vekili her ne kadar tarafların boşanma davası sırasında her konuda anlaştıklarını, karşılıklı eşya taleplerinin bulunmadığını ve bu hususlara ilişkin aralarında protokol düzenlediklerini bu bakımdan davanın reddi gerektiğini bildirmiş ise de; ileri sürülen ve boşanma hükmünde de onaylanan 08.02.2012 tarihli protokolün 5. bendinde tarafların karşılıklı olarak eşya ve ziynet taleplerinin bulunmadığı kabul edilmiştir. Protokolün bunun dışındaki maddeleri boşanmanın fer’i (eki) niteliğindeki konulara ilişkindir. Gerek protokol içeriği gerekse hükme geçirilen mali hususlara ilişkin hüküm fıkrası ile tarafların karşılıklı anlaşmalarını bildirdikleri imzalarını taşıyan kararın verildiği son oturumdaki beyanları birlikte değerlendirildiğinde; mal rejiminin tasfiyesi konusunda bir düzenleme yapmadıkları, bu kapsamda davaya konu edilen 82 ada 2 parselde bulunan 1 nolu bağımsız bölüm niteliğindeki davalı adına tapuya kayıtlı taşınmaz için de bir düzenleme bulunmadığı görülmektedir. TMK.166/3.maddesi uyarınca anlaşmalı boşanma kararı için; eşlerin boşanma ve boşanmanın eki niteliğindeki hususlarda anlaşmış olmaları gerekir. Mal rejiminin tasfiyesi boşanmanın eki niteliğinde olmadığından, anlaşma gerekli değildir. Ancak anlaşma olduğu takdirde boşanmayla birlikte hüküm altına alınmasına da yasal bir engel yoktur. Bu bakımdan boşanma kararında kadın eş lehine kararlaştırılan maddi ve manevi tazminatın ödenmesi bakımından anılan taşınmazın satışının öngörüldüğü yoksa mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bir anlaşma yapılmadığı görülmektedir. Bu nedenle boşanma kararı kapsamı davacı tarafından eldeki davanın açılmasına engel oluşturmamaktadır.
Mahkemece, dava konusu taşınmaz ve araç yönünden 13.01.2014 tarihli bilirkişi raporunun hüküm vermeye yeterli ve elverişle bulunduğu görüşü ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Hükme esas alının bilirkişi raporu Dairemiz uygulama ve içtihatlarına uygun olmadığı gibi ayrıca davacının ailesi tarafından verilerek bağışlandığı iddia edilen, ancak ispat edilemeyen 52.000 TL’nin de yapılan hesapta davacı lehine değerlendirilmiş olması doğru olmamıştır. Davalı eşin taşınmazın edinilmesi sırasında Yapı Kredi Bankası … Şubesi’nden 100.000 TL kredi kullandığı, kredinin toplam geri ödemesinin 197.144,45 TL olduğu, yine aracın da alımı sırasında … dan 32.500 TL kredi alınıldığı, kredinin toplam geri ödemesinin -//-

42.623,83 TL’sı olduğu getirtilen dosya arasındaki banka kayıtlarından anlaşılmaktadır. Taraflar arasında bu kredi işlemleri konusunda bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Yapılacak hesapta banka kredilerinin toplam borcu üzerinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ödenen taksit sayısının toplam taksit sayısına oranı bulunarak, bu oran esas alınmak suretiyle artık değere katılma alacağının hesaplanması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla kredilerin boşanma dava tarihine kadar ödenmiş miktarları edinilmiş mallardan karşılandığından, yapılacak hesapta bu şekildeki ödemeler edinilmiş mal olarak tasfiyeye tabi tutulacaktır.
Şu halde mahkemece yapılması gereken; “edinilmiş mal” niteliğinde olan malların edinilmesi sırasında banka kredilerinin kullanıldığı, davacının ziynet ve aile katkısının ispat edilemediği, mal rejiminin sona erdiği tarihte banka kredilerinin bir kısmının halen ödenmediği, ödenmeyen bu bölümlerin malların her birinin ayrı ayrı borcu olarak kabul edilmesinin gerektiği ve hesapta davalı lehine denkleştirmeye esas alınacağı, buna göre; davacı eşin artık değere katılma alacağının yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde usulüne uygun bir biçimde hesaplanması için daha önce rapor alınan bilirkişi dışında, konusunda uzman başka bir bilirkişiden denetime elverişli rapor alınması, gerçekleşecek duruma göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre artık değere katılma alacağı konusunda bir karar verilmesi olmalıdır. Durum böyleyken; dosya kapsamı ve maddi delillerle örtüşmeyen bilirkişi raporu esas alınarak eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan sebeplerle, yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 1.354,00 TL peşin harcın istek halinde davalıya iadesine 24.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.