Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/14942 E. 2015/22887 K. 21.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14942
KARAR NO : 2015/22887
KARAR TARİHİ : 21.12.2015

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVACI-K.DAVALI:…
DAVALI-K.DAVACI:… (velayeten annesi …)
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı

Davacı-karşı davalı … ile davalı-karşı davacı … aralarındaki katılma alacağı davasının reddine dair … 7. Aile Mahkemesi’nden verilen … gün ve … sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı-karşı davacı ve davacı-karşı davalı vekili taraflarından süresinde duruşmalı olarak istenilmiş olmakla; duruşma isteminin pul yokluğundan reddine karar verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı/karşı davalı vekili, evlilik birliği içinde edinilen taşınmaz, banka hesabındaki mevduat, bireysel emeklilik fonundaki para ve kıdem tazminatı nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL katılma alacağının davalı/karşı davacıdan alınarak davacı/karşı davalıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı/karşı davacı vekili, malların edinilmesinde davacı/karşı davalının katkısı bulunmadığından asıl davanın reddini savunmuş, evlilik birliği içinde alınan araç nedeniyle 5.000,00 TL katılma alacağının davacı/karşı davalıdan alınarak davalı/karşı davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, asıl davaya konu edinilen, taşınmazın evlilikten önce edinildiği, banka hesabındaki mevduatın murisin kişisel malı olduğu, kıdem tazminatının ise miras payları oranında ihtirazı kayıt konulmadan davacı/karşı davalı tarafından alındığı, karşı dava yönünden de davalı/karşı davacının aracın alınmasındaki kredi borcunu ödeyebilecek durumda olduğu, murisin katkısı varsa da bu katkının hediye kapsamında olduğu gerekçesiyle her iki davanın da reddine karar verilmiş, asıl davada konusu bireysel emeklilik fonunda bulunan para ile ilgili talebin neden reddedildiğine ilişkin bir gerekçeye yer verilmemiştir.
Hüküm, davacı/karşı davalı vekili ve katılma yoluyla davalı/karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre asıl ve karşı dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.

-//-

Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK m.229) ve denkleştirmeden (TMK m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK m.236/1). Katılma alacağı Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerleri esas alınır (TMK m. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK m. 222).
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, … tarihinde evlenmiş, … tarihinde eşlerden … vefat etmiştir. Mal rejimi miras bırakan eşin ölüm tarihi itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/1). Sözleşmeyle başka bir mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden; taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesinin edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine ilişkin hükümler (TMK.m.225 vd.) uyarınca yapılacaktır. Tasfiyeye konu taşınmazın, evlilik tarihinden önce 26.10.2006 tarihinde satın alınarak eş/miras bırakan … adına tescil edildiği; … adına Yapıkredi Bankası A.Ş.’nde bulunan vadeli mevduat hesabında eş/miras bırakanın ölüm tarihinde 337.092,37 TL bulunduğu; eş/miras bırakanın ölümü ile eşin çalıştığı şirket tarafından davacı-karşı davalı eş dahil mirasçılarına toplam 13.723,82 TL kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı; eş/miras bırakanın Ziraat Hayat ve Emeklilik A.Ş. bireysel emeklilik fonundaki katılım payının 20.295,40 TL olduğu; yine tasfiye talebine konu aracın da 27.08.2009 tarihinde satın alınarak davacı/karşı davalı eş adına tescil edildiği görülmektedir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179).
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
I-Davacı/karşı davalı Gamze’nin temyiz itirazlarının incelemesinde;
a)Davacı-karşı davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul ve Kanuna uygun olan hükmün reddi gerekmiştir.
b)Eş/miras bırakanın … Bankası vadeli mevduat hesabında bulunan 337.092,37 TL paranın 120.000,00 TL’sinin eş/miras bırakanın kişisel malı olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kalan 217.092,37 TL’nin de eş/miras bırakanın kişisel malı olduğu mirasçı davacı/karşı davalı tarafından iddia edilmiş ise de; bu husus gösterilen delillerle ispatlanamamıştır. Bu durumda, kalan 217.092,37 TL’lik bölümün edinilmiş mal niteliğinde olduğunun kabulü ile artık değere katılma alacağı hesabına dahil edilmesi gerekirken hatalı nitelendirme ile talebin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
c)Eş/miras bırakanın ölümü nedeniyle mirasçılara ödendiği anlaşılan 13.723,82 TL kıdem tazminatına esas çalışmanın, bir bölümünün eşlerin evlenme tarihinden önce, ağırlıklı bölümünün ise evlilik dönemi içerisinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu kıdem tazminatının -//-

davanın açılmasından sonra mirasçılara yapılan ödeme kapsamında davacı/karşı davalı eşe de çekince kaydı konulmadan ödenmiş olması, katılma alacağı hakkının düşmesine yol açmaz. Zira, katılma alacağı miras alacağının feri niteliğinde olmadığı gibi, terekenin tasfiye edilmesi mal rejiminin tasfiyesi sonucunu doğurmaz.
743 sayılı TKM’nin 170.maddesi uyarınca, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu döneme ilişkin çalışmanın karşılığı olarak elde edilen gelir ve dolayısıyla hak edilen kıdem tazminatı kişisel mal (TMK m.189), 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonraki çalışma karşılığında elde edilen gelir ve hak edilen kıdem tazminatı ise edinilmiş mal grubuna girer (TMK m. 219/1). Eşin çalışma süresinin hem mal ayrılığı hem de edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemlere yayılması durumunda ise, her bir döneme isabet eden çalışma süresi ve gelir durumu esas alınarak oranlama yapılmak suretiyle, kıdem tazminatının kişisel ve edinilmiş olan miktarları belirlenmelidir. Bu durumda gerektiğinde konunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden rapor alınarak kıdem tazminatının edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu döneme isabet eden bölümün yarısının da davacı-karşı davalı eşin artık değere katılma alacağı aktifine eklenmemiş olması da doğru olmamıştır.
d) Miras bırakan eşin ölümü üzerine bireysel emeklilik fonunda bulunan paranın hangi mal grubundan sayılacağı, bireysel emeklilik için ödenen primlerin ait olduğu, mal grubuna göre belirlenir. Bireysel emeklilik fonunda biriken para; primler edinilmiş mal grubundan karşılanmışsa edinilmiş mal, kişisel mal grubundan karşılanmışsa da kişisel mal sayılacaktır. Primlerin hangi eş tarafından veya hangi mal grubundan ödendiğinin kanıtlanamaması durumunda ise, TMK’nun 222. Maddesinin 2 ve 3. Fıkraları gözönünde bulundurularak mal rejiminin tasfiyesi gerçekleştirilmelidir. Durum böyleyken herhangi bir gerekçe gösterilmeden davacı/davalının bu yöndeki talebinin de yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu açıklamalar doğrultusunda tasfiyenin yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, prim ve emeklilik ödemelerine ilişkin belgeler bulunduğu yerlerden getirtilmesi gerekir.
Belirtilen ilke ve esaslara göre değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için ihtiyaç duyulması halinde konunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Miras bırakan eşin bireysel emeklilik fonundaki parayla ilgili de yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde tasfiyeye karar verilmesi gerektiği halde, gerekçe gösterilmeden bu talebin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
e)Eşin ölümü üzerine sona eren evlilikte, katılma alacağı borçlusu ve alacaklısı temyiz incelemesine konu davada, eş/miras bırakanın ilk evliliğinden olan çocuğu … olduğu halde, ergin olmayan çocuğun velayetini üstlenen annesi …’in kendisinin de davalı/karşı davacı sıfatıyla karar başlığında gösterilmiş olması da usul ve yasaya aykırı olmuştur. (HMK m. 52; 297/1,b).
II) Davalı/karşı davacı …’nın temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
Bir davada hem asıl dava, hem de karşı dava mevcut olup da, kendi davası için verilen hükmü normal temyiz aşamasında temyiz etmeyen tarafın kendi davasından verilen hükmü karşı tarafın, temyizi üzerine katılma yoluyla temyiz etmesi mümkündür.
Davacı/karşı davalı eş 21.08.2009 tarihinde evlilik birliği içerisinde satın alınan ve adına trafik siciline … plakalı aracın kişisel malı niteliğinde olduğunu iddia etmiş ise de; bu husus gösterilen delillerle ispatlanamamıştır. O halde, bu aracın edinilmiş mal olduğu kabul edilmelidir. Ne var ki, bu aracın alımında davacı/karşı davalı eşin evlilik öncesi edindiği bir başka aracın satışından elde edilen satış parasının kullanıldığı da sabit olmuştur. Bu nedenle, davacı/karşı davalı eşin kişisel malından yaptığı bu katkının denkleştirmesi yapılarak edinilmiş mal olan kalan bölüm içerisindeki davalı/karşı davacının artık değere katılma alacağının belirlenip hüküm altına alınması gerekirken; yazılı gerekçeyle karşı davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. -//-
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda I/b, c, d ve e bentlerinde gösterilen sebeplerle davacı/karşı davalı yararına; II. bentte gösterilen sebeplede davalı/karşı davacı yararına 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; davacı/karşı davalının diğer temyiz itirazlarının ise yukarıda 1/a bendinde gösterilen sebeple REDDİNE taraflarca ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın da istek halinde temyiz eden davalı-karşı davacı ve davacı-karşı davalıya ayrı ayrı iadesine, 21.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.