Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/14665 E. 2015/23028 K. 23.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14665
KARAR NO : 2015/23028
KARAR TARİHİ : 23.12.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı

… ile … aralarındaki katılma alacağı davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 11.03.2014 gün ve 373/119 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekili, dava dilekçesinde belirtmiş olduğu evlilik birliği içerisinde edinilen iki adet araç ve bir adet taşınmaz yönünden mal rejiminin tasfiyesiyle alacağın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm süresi içerisinde reddedilen taşınmaz yönünden davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye anı karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK 222. m)
Artık değere katılma alacak isteği söz konusu olduğunda, davalı eş TMK’nun 229. maddesinde belirtilen amaç doğrultusunda malı elden çıkarmışsa, başkasına devredilen malvarlığı mevcutmuş gibi tasfiye hesabına dahil edilir ve devir tarihindeki değeri esas alınır (TMK’nun 235/2.)
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Eşler, 10.05.1998 tarihinde evlenmiş, 21.01.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir ( TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 3 nolu mesken eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 02.03.2007 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş, olup; 28.12.2009 tarihinde davalının kardeşi dava dışı Derviş’e satış suretiyle devredilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m).
Yukarıdaki yasal düzenleme ile Dairemiz ilke uygulamaları uyarınca yapılan incelemede;
Mahkemece, taşınmaza yönelik alacağın ispat edilemediğinden reddine karar verilmiş ise de; gerekçe dosyada mevcut belge ve delillerle örtüşmemektedir. Davalı tarafın borçlar nedeniyle taşınmazın satıldığı yönündeki savunması inandırıcı delillerle ortaya konmamıştır. Bu yöndeki davalı tanık beyanları ise, soyut ve inandırıcı nitelikte değildir. Hayatın olağan akışına göre boşanmadan kısa bir süre önceki devrin katılma alacağını azaltmaya yönelik olduğunun kabulü gerekir. Boşanma davasının açılmasından kısa süre önce taşınmazın davalı tarafça kardeşine tapuda devredilmesi karşısında, bu satışın TMK 229/2 maddesi uyarınca diğer eşin katılma alacağını azaltmak maksadıyla yapıldığının kabulü ile, mal rejiminin tasfiyesinde eklenecek değer niteliğinde olduğunun kabul edilerek, yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek davacı lehine artık değere katılma alacağının hesaplanması gerekirken; yazılı gerekçe ile talebin reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 99,25 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine 23.12.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.