Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/14176 E. 2015/23312 K. 25.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14176
KARAR NO : 2015/23312
KARAR TARİHİ : 25.12.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mülkiyetin Tespiti

… ile … aralarındaki mülkiyetin tespiti davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 05.11.2013 gün ve 222/398 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili, davalı adına kayıtlı 2237 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan inşaat halindeki fırın binasını ve tatlı satış binasını alt kiracı olarak kiraladığını, her iki binaya toplamda 210.000 TL masraf yapmak suretiyle bugünkü haline getirdiğini açıklayarak, her iki binanın davacı tarafından yaptırıldığının ve inşaat değerlerinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacının 2237 parsel sayılı taşınmazda bulunan fırın ve tatlı satış binalarında toplam 195.000 TL inşaat masrafı yaptığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukuku’nda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki
yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h, 115 m.).
Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince; davacının 2237 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan inşaat halindeki fırın binasının ve tatlı satış binasının ince işçiliğini yaptırdığı, ayrıca her iki binada da faydalı ve zorunlu masraf kapsamında olan bazı iyileştirmeler yaptığı anlaşılmaktadır. İyileştirme nedeniyle yapılan masraflar sebepsiz zenginleşmeye dayalı eda davasına konu olabilecek bir talep olup, tespit davasına konu edilemez. Kaldı ki, davacı tapu maliki de değildir. Bu nedenle davacının eldeki davayı açmakta güncel hukuki yararı yoktur. Mahkemece davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi isabetli olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/III-2. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 25.12.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

KARŞI OY

Dava, satış suretiyle ortaklığın giderilmesi davasına (TMK.md.699;HMK.md.4/1-b) konu edilen paylı mülkiyete (TMK.md.688) tabi taşınmaz üzerindeki muhtesatın aidiyetinin tespitine karar verilmesine ilişkindir.
Burada “muhtesat” deyimi ile anlatılmak istenen; taşınmazın dikey ve yatay kapsamında (TMK.md.718) kalan, bir şekilde taşınmazla bağı bulunan ve taşınmaz değerini arttırıcı nitelikteki ekonomik bir değer taşıyan sonradan meydana getirilmiş maddi unsurlardır. Bunlar taşınmazın üstünde olabileceği gibi, altında da olabilir.Yine, muhtesat eşya olarak “bütünleyici parça (TMK.md.684)” veya “eklenti (TMK.md.686)” niteliğinde de olabilir. Muhtesat tespiti davası bakımından önemli olan, bu maddi unsurların ana taşınmazla ekonomik bir bütünlük gösterip ana taşınmazla birlikte satılacak ve satış değerini arttırıcı etki yapacak nitelikte olmasıdır.Ancak bu nitelikteki muhtesatların bu davaya konu edilmeleri mümkün olup; aksi halde tespitte hukuki yarar olmayacaktır. Bu muhtesatlar, genellikle arz
üzerindeki yapı, dikili ağaçlar ve diğer bitkilerdir. Kural olarak bunlar, üst toprağa tabidir (superficies solo cedit) ilkesi gereğince; toprağın mülkiyetine ve onun akıbetine tabi olacak; bağımsız biçimde mülkiyet hakkına konu olmayacaktır.Bu nedenle, muhtesat tespitinde mülkiyet hakkının tespitine karar verilemez.Ancak,paylı mülkiyette hangi paydaş(lar)ın, elbirliği mülkiyetinde ise miras ortaklığına dahil terekedeki malın mahkemeden satışı yapılmak suretiyle paylaşılmasında, hangi mirasçı(lar)ın, muhtesatı meydana getirdiği ve sebeple satış parasında payı dışında ayrıca hak sahibi olacağının tespitine karar verilmesi gerekir.
Tespit davaları konusunda önceki usul kanununda (HUMK) genel bir düzenleme bulunmamakla birlikte; ancak öğreti ve yargısal içtihatlarda oybirliği ile hukukumuzda açılabileceği kabul edilmişken; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)nda açıkça düzenlenmiştir (HMK.md.106). Buna göre; tespit davaları bir hukuki ilişkinin (hakkın) var olup olmadığının ya da bir belgenin sahte olup olmadığının mahkemece belirlenmesini talep eden davalardır. Bir tespit davasının dinlenebilmesi için öncelikle kanunda belirtilen istisnalar dışında davayı açanın bu davayı açmakta “güncel bir yararı” bulunmalıdır. Buna “hukuki yarar” şartı denilmektedir. Hukuki yarar şartı kapsamında kabul edilmesi gereken bir husus, kanunda açıkça yer almamakla birlikte, gerek içtihatlarla gerekse öğretide kökleşmiş olan, “eda davasının mümkün olduğu hallerde kural olarak tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı” hususudur (Y.HGK.nun 06.10.2004 T. 2004/7-411 E. 2004/477 ….sayılı kararı; Baki Kuru-Ali Cem Budak,Tespit davaları, … 2010,sh.127).Tespit davasının koşulları yönünden muhtesat tespiti davaları için aşağıdaki değerlendirmeler yapılabilir: (1) Muhtesatın tespitinin istenebilmesi için öncelikle paylı mülkiyete veya miras ortaklığına (terekeye) dahil taşınmaz veya taşınmazlar için açılmış “satış suretiyle ortaklığın giderilmesi davasının mevcut olması, (2) bu ortaklığın giderilmesi davasında satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmeden önce bir muhtesat uyuşmazlığı çıkarılmış ve bu uyuşmazlığın davanın taraflarının tamamının anlaşmasıyla giderilememiş olması, (3) ortaklığın giderilmesi davasında anlaşılamaması durumunda mahkemece muhtesat için hak iddia eden taraf(lar)a bu konuda Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açma konusunda süre verilmesi ve bu konunun bekletici sorun yapılması (HMK: md.165/2) gereklidir. Öyleyse, ortaklığın giderilmesi davasında satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmiş ise- satış henüz yapılmamış olsa bile- muhtesat tespiti davasının artık dinlenmesinde hukuki yarar kalmayacaktır. Zira, artık hak iddia edenin genel hükümlere dayalı (sebepsiz zeginleşme,TBK.md.77 vd.) bir eda davası açma imkanı devreye girecektir).Ayrıca, paydaş veya miras ortağı olmayanın(üçüncü kişilerin) ortaklığın giderilmesi davasında taraf sıfatı olmayacağından; muhtesat tespiti davası açma hakkının da bulunmadığının da kabulü gerekir. Bu konuda Kamulaştırma Kanunu’nun 19.maddesine 2004 yılında eklenen “… Başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında binaların asgarî levazım bedeli, ağaçların ise 11’inci madde çerçevesinde takdir olunan bedeli zilyedine ödenir…” şeklindeki 12.fıkra hükmü uyarınca başkasının arazisine “haksız inşaat(TMK.md.722 vd.) yapan zilyedin de istisnaen bu muhtesatın tespiti için dava açabileceğini de kabul etmek gerekir.
Nezdinde yukarda açıklanan nitelikte bir muhtesat tespiti davası açılmış olan asliye hukuk mahkemesi; yukarıda açıklanan şekilde güncel hukuki yararın bulunup bulunmadığını bir dava şartı olarak inceleyecektir. Mahkeme hukuki yararın davanın devam ettiği süre içinde de mevcut olmasını da arayacaktır. Mahkeme usul hukuku yönünden yapacağı bu incelemeden sonra, hukuki yararın mevcut olduğu sonucuna varır ise, gösterilen delilere göre maddi hukuk yönünden incelemeye girişecek, keşif ve bilirkişi incelemesi de yapacaktır.
Muhtesat tespiti davası ayni nitelikte, bir başka deyişle mülkiyet hakkına yönelen bir dava değildir. Bu dava kişisel hakka yönelik bir dava olup; konusu güncel hukuki yarar bulunmak koşuluyla, kişisel hakkın varlığının tespitine karar verilmesidir (HMK.m.106/1). Bu niteliğinin sonucu olarak kanımca, muhtesatın kendi başına bağımsız bir bütünlüğünün bulunması da gerekli değildir. Bu bakımdan bağımsız bir bütünlüğü olmamakla birlikte, taşınmazın bizzat kendisine veya üzerindeki yapı, bitki, ağaç gibi unsurlara yapılan ve satış parasına arttıcı etkide bulunacak nitelikteki tadilat/yenileme/zenginleştirme faaliyetlerinin de tespit edilmesi ve olası satış parası içindeki yansıma miktarının oransal olarak gösterilmesi ve bunun tespiti de mümkün olmalıdır. Bu nedenle bütün bu tadilat/yenileme/zenginleştirme faaliyetlerinin tespit edilip, satış parasına yansıma durumunun kararda oransal olarak gösterilmesi suretiyle tespit kararı verilmesi mümkün olmalıdır.
Mahkemece yapılan tahkikat sonucu davacının yenileme/tadilat/zenginleştirme şeklindeki inşaat faaliyeti sonucu 195.000 TL inşaat gideri yapıldığının tespitine karar verilmiştir. Yukarda açıklandığı gibi, davacının muhtesatlara yaptığı yenileme/tadilat/zenginleştirme şeklindeki inşaat faaliyetlerini tespit ettirmekte -muhtesatların üzerinde bulunduğu taşınmaz için taraflar arasında derdest ortaklığın giderilmesi davası mevcut olduğundan- güncel hukuki yararı mevcuttur.Temyiz denetiminde, verilen kararın haklı ve tespit talebinin niteliğine uygun olup olmadığı yönünden, işin esasına girilerek, temyiz incelenmelidir.
Açıkladığım sebeple, Değerli çoğunluğun hukuki yarar koşulunun gerçekleşmediği gerekçesine dayanan bozma kararına katılmıyor; işin esasına ilişkin temyiz denetiminin yapılması gerektiğini düşünüyorum.