YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/827
KARAR NO : 2013/12674
KARAR TARİHİ : 19.09.2013
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma alacağı
…….. Doğan ile … aralarındaki katılma payı davasının reddine kabulüne dair … …….. 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 11.09.2012 gün ve 127/529 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili 31.05.2003 tarihinde evlenen davacı ve davalının 2011 yılında boşandıklarını evlilik birliği içinde davalı adına tescil edilen …….. plaka sayılı aracın bulunduğunu açıklayarak, 7.500 TL katılma alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, tarafların …….. 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/ 307 Esas, 390 Karar sayılı dosyasında düzenlenen protokol gereğince davacının katılma alacağı isteğinin hakkın kötüye kullanımı olduğunu bildirmiş ve davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, boşanma davasında protokol düzenlendiğinden davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 30.05.2003 tarihinde evlenmişler 11.04.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 13.09.2011 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini iddia etmediğinden evlilik tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. 4721 sayılı TMK’nun 166/ 3. maddesine dayalı olarak açılan boşanma davalarında evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır. Bu halde hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek protokolü uygun bulması şarttır. Düzenlemedeki mali sonuçlar üzerinde anlaşma şartı TMK’nun 174. maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi …….., 175. maddedeki yoksulluk ……..sı ve 182. maddesindeki iştirak ……..sı talep haklarına ilişkin olup kural olarak mal varlığının tasfiyesini içermez. Ancak tarafların boşanma protokolünde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenlemeler yapması suretiyle de tasfiye mümkündür. Bu konuda yasal bir engel bulunmamaktadır.
Somut olayda; davacı … Doğan 11.04.2011 tarihli boşanma dava dilekçesinde ”… herhangi bir …….. veya …….. talebim bulunmamaktadır. …….. paylaşımı ile ilgili herhangi bir isteğim yoktur” şeklinde beyanda bulunmuş, 02.06.2011 tarihli yargılama oturumunda da, dava dilekçesini tekrar ettiğini, herhangi bir …….., …….. ve …….. talebinin olmadığını bildirmiş, Mahkemece, taraflar arasındaki protokolün uygunluğu saptanmadan boşanmaya karar verilmiş ve hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Protokole yönelik yukarıdaki açıklamalar ışığında davacının boşanmanın fer’ilerinden olan maddi, manevi manevi …….., yoksulluk ……..sı vb. açıkça feragat ettiği sabit ise de, mal rejiminin tasfiyesine konu olan evlilik birliği içinde edinilen taşınır veya taşınmazlardan kaynaklanan haklarından feragat ettiği kabul edilemez. Anlaşmalı boşanma protokolünde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenlemelerin bulunması ve bu yöndeki anlaşmanın geçerli olabilmesi için düzenlemenin mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde tek tek ve ismen sayılmak suretiyle açıkça belirlemiş olmaları gerekir. Uyuşmazlık konusu protokolün bu haliyle mal rejiminin tasfiyesini de kapsadığını söylemek güçtür. Hangi hususları içerdiği muğlak olan protokolün TMK’nun 166/3 maddesine uygunluğu kabul edilemeyeceğinden davacının boşanma davasına ilişkin dava dilekçesi ve yargılama oturumundaki beyanları esas alınarak aleyhine karar verilemez.
Bu halde mahkemece, tarafların evlenme tarihi, dava dilekçesi ve dava konusu …….. plaka sayılı aracın edinme tarihi olan 02.02.2006’ya göre, davacının isteğinin 4721 sayılı TMK’nun 202 ve devam maddeleri gereğince kabul edilen yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan ve TMK’nun 219, 229, 230, 231, 232, 235 ve 236. maddeleri gereğince açılan katılma alacağına ilişkin olduğu ve bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK.m.229) ve denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK.m.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek taşınmazın tasfiye tarihindeki değeri dikkate alınarak (TMK. m.235/1) katılma alacağı belirlenmesi gerektiği gözönünde tutularak tarafların bildirdiği deliller toplanıp sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’nun 388/4., HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine, 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.