Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2013/3181 E. 2013/6707 K. 07.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3181
KARAR NO : 2013/6707
KARAR TARİHİ : 07.05.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

… ve … ile … aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair … Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.12.2011 gün ve 246/876 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacılar vekili, kadastrodan önceki hukuki nedene dayanarak dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dairenin geri çevirmesi üzerine getirtilen dava konusu parsele ait tapulama tutanağının 14.08.1954 tarihinden 13.09.1954 tarihine kadar birlikte Kanunun 27.maddesi gereğince gerekli ilanın yapıldığı ve itiraz olmadığından 13.09.1954 ( Aslında 14.09.1954 olması lazım) kesinleşmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.fıkrasında yer alan süre hak düşürücü süre olup, mirasçılar arasında da işler. Sadece kazandırıcı zamanaşımına ilişkin kazanmayı sağlayan 20 yıllık süre elbirliği mülkiyetine tabi mirasçılar arasında açılan davalarda işlemez. Tereke elbirliği mülkiyetine tabi bulunduğundan bir veya birkaç mirasçının tereke malları üzerinde sürdürdüğü zilyetlik tüm mirasçılar adına sürdürülmüş kabul edilir. Taşınmazlar için 10 yıllık hak düşürücü süre sadece tasfiye kanunları olan tapulama ya da kadastro kanunlarında yer almış olup, uyuşmazlığın bir an evvel çözümlenmesine ve sonlandırılmasına yönelik olarak öngörülmüştür. Bu genel bir ilke olarak uygulanmaktadır. Bu nedenle yerel mahkemenin mirasçılar arasında hak düşürücü süre işlemez yönündeki görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. İncelenmekte olan bu dava ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3.maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmasından sonra 31.03.2011 tarihinde açılmıştır. Anılan maddedeki 10 yıllık süre hak düşürücü nitelikte olup, olumsuz dava koşuludur. Hak düşürücü sürenin gerçekleşmesi, işin esasının incelenmesini önler. Hak düşürücü süre tüm def’i ve itirazlardan önce nazara alınır. Bu nedenle; yargılama bitinceye dek hak düşürücü sürenin geçtiği taraflarca ileri sürülebileceği gibi, görevden ötürü hakim tarafından kendiliğinden de gözönünde tutulur. Davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar
verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması Kanuna aykırıdır.
Davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 429.maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 185,65 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 07.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.