Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2013/2633 E. 2014/1146 K. 24.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2633
KARAR NO : 2014/1146
KARAR TARİHİ : 24.01.2014

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
… ile … aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair … Mahkemesi’nden verilen 19.07.2012 gün ve 1653/912 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, 129 ada 2 sayılı parselin davalı … adına tespit ve tescil edildiğini, aynı ada 4 sayılı parselin kendi adına kadastro tespitinin yapıldığını, her iki parsele ait tapu kayıtlarının oluştuğunu ve kesinleştiğini açıklayarak 4 nolu parseli ile birlikte kullandığı taşınmazın küçük bir kısmı ile kömürlüğünün davalıya ait 129 ada 2 sayılı parsel kapsamında davalı adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak belirtilen yerler bakımından davalının tapu kaydının iptali ile 129 ada 4 sayılı parsele ilavesi suretiyle kendi adına tapuda kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, tarihsiz cevap dilekçesiyle, kendisi ile davacı … arasında 27.11.1985 tarihli anlaşma senedi düzenlendiğini, anlaşma gereğince avlu olan kısmın kendisine kalması gerektiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, teknik bilirkişi Ali Tüysüz’ün 28.02.2012 tarihli rapor ve krokisinde A harfiyle gösterilen 13.77 m2 B harfiyle işaretlenen kömürlük niteliğindeki 7,14 m2 yüzölçümlü taşınmaz bölümleri bakımından davalının tapu kaydının iptali ile bu yerlerin davacıya ait 129 ada 4 sayılı parsele ilavesi suretiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine hüküm, davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Davalı … 23.11.2012 tarihli dilekçesiyle hükmü temyiz etmiş ancak yerel mahkemece 12.12.2012 tarih ve 2011/1653 Esas, 2012/912 Karar sayılı ek kararı ile temyiz süresinin geçirildiği gerekçesiyle hükmün davalı tarafından temyiz edildiği görüşünden hareketle temyiz isteğinin reddine karar verilmiştir. Bu red kararının tebliği üzerine davalı bu sefer 28.12.2012 tarihli temyiz dilekçesiyle hükmün kendisi birlikte oturmadığı yeğeni Hayri Özçelik’e tebliğ edildiğini, yapılan tebliğatın usulsüz olduğunu belirterek ek kararın

.//..
2013/2633-2014/1146 -2-

kaldırılmasıyla hükmün esasının incelenmesi ve bozulmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Hükmün tebliğine ilişkin tebliğat parçası üzerinde yapılan incelemede; muhatabın geçici olarak adresinden ayrıldığını beyan eden ve aynı konutta ikamet ettiği anlaşılan ve tebliğ almaya ehil bulunan yeğeni Hayri Özçelik’e 07.09.2012 tarihinde tebliğ yapıldığı, temyiz dilekçesine göre, aynı çatı altında oturmadığının anlaşıldığı bu nedenle yapılan tebliğatın usulsüz olduğu ve öğrenme tarihinden itibaren temyiz süresinin başladığının kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu nedenle yerel mahkemenin temyiz isteğinin reddine ilişkin 12.12.2012 tarih ve 2011/1653 Esas, 2012/912 Karar sayılı ek kararının açıklanan nedenlerle yapılan gerekçeli hükmün tebliğine ilişkin tebliğatın usulsüz olması nedeniyle kaldırılmasına karar verilerek esasın incelenmesine geçildi;
Davalı temyiz dilekçesinde; 27.11.1985 tarihili kendisi ile davacı arasında yapılan anlaşma senediyle bu yerin avlu niteliğiyle kendisine kaldığını bildirmiş ise de yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların ağırlıklı bölümü tarafından teknik bilirkişinin krokide kırmızı ve yeşile taradığı yerlerin davacı tarafından kullanıldığını, kömürlüğün davacıya ait olduğunu bildirmişlerdir. Krokideki şekil ve biçim itibarıyla dava konusu bu yerlerin avlu niteliğinde bulunmadığı, anlaşma senedinde evin altı bostan yerinden söz edildiği, sadece davacı tarafından biriket duvarın 10 cm çekileceğinin anlaşıldığı ve su kanalının ise davacı tarafından akacağının açıklandığı anlaşılmıştır. Her ne kadar bu anlaşma senedi keşifte uygulanmamış ise de kapsamı itibarıyla dava konusu yeri tarif etmediği sonucuna varılmıştır.
Dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler teknik bilirkişi raporu ve krokisi keşif tutanağı kapsamı ile A ve B harfleriyle işaretlenen taşınmaz bölümlerinin davacıya ait olduğu dosya kapsamı ile sabit bulunduğundan davalının temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalının tüm temyiz itirazlarının reddiyle yerinde bulunan Yerel Mahkeme hükmünün ONANMASINA, HUMK’nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve aşağıda dökümü yazılı 21,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 4,05 TL’nin temyiz eden davalıdan alınmasına 24.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.