YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2415
KARAR NO : 2013/3497
KARAR TARİHİ : 12.03.2013
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
… ile … ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair… 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 20.05.2010 gün ve 55/253 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı … vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili tapu kütüğünden maliklerin kim olduğunun anlaşılamaması nedenine dayanarak 515 ada 87 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … ve Belediye Başkanlığı vekilleri davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile 515 ada 87 parsel numaralı taşınmazın … kızı Hatice adına kayıtlı 1/7 hissesinin ve … oğlu … adına kayıtlı 1/7 hissesinin tapu kayıtlarının iptali ile söz konusu hisselerin davacı İbrahim oğlu … adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
Hüküm, süresinde davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nun 713/2. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanun’un açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK’nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir. Kanun maddesinde yazılı her iki neden ayrı davaların konusudur.
Davacılar vekili “malikin tapu kütüğünden anlaşılamaması” nedenine dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Kanun’un açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK’nun 10.4.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir.
Ayrıca tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Kural olarak, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan bir kişi adına yazılı bulunan taşınmazın tamamının veya bir parçasının ya da bir payının kanunda belirtilen koşullar altında tasarruf edilmiş olması halinde tapu kaydı hukuki değerini yitireceğinden, zilyedin taşınmazın tapusunun iptali ile adına tescilini isteme hakkı vardır. Dava konusu 515 ada 87 nolu parseldeki … kızı Hatice ve … oğlu … hisseleri 27.10.1972 tarihinde yapılan tapulama çalışmalarında 30.04.1935 tarih 76 ve 77 sıra nolu tapu kayıtları ile 04.12.1968 tarih 5 sıra nolu tapu kaydına dayalı olarak kayıt malikleri adına tespit edilmiş ve tutanağın 21.12.1973 tarihinde kesinleşmesi ile aynı tarihte tapuya tescil edilmiştir. Kadastro tutanağının edinme sebebinde dava konusu taşınmaza uygulanan tapu kayıtları olan 30.04.1935 tarih 76 ve 77 sıra nolu tapu kayıtlarının malik hanesinde 7 hissede 1 hissenin maliki olarak … kızı Hatice ile … oğlu… adları ayrı ayrı yer almaktadır. TMK’nun 713/2 maddesinde ” maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan kimse ” ibaresiyle tapu kaydında yazılı bulunan kişinin başka bir anlatımla taşınmaz malikinin teşhisine yarayacak gerekli bilgilerin tapu kütüğünden çıkarılmaması, hayali ve belirlenemeyen kişiler tanımlanmıştır. Somut olayda kadastro tutanağının edinme sebebi kısmındaki açıklamada ve dayanak tapu kayıtlarına göre tapu kayıt maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan kişi olmayıp aksine tanınan ve bilinen kişilerdendir. Kayıt malikinin kimlik ve adresine ait bilgilere ulaşılmaması, malikin kim olduğu anlaşılamayan olarak nitelendirilemez. Davacılar vekili, dava dilekçesinde açıkça malikin kim olduğu tapu kütüğünden anlaşılamayan hukuki sebebine dayanmış olup ölüm sebebine dayanmadıklarına göre, yukarıdaki açıklamalar gereğince davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’nun 388/4./ HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine, 12.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.