YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/23822
KARAR NO : 2015/9565
KARAR TARİHİ : 28.04.2015
Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma alacağı
…. ile….. aralarındaki katılma alacağı davasının kabulüne dair İstanbul 3. Aile Mahkemesi’nden verilen 12.09.2013 gün ve 613/591 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.04.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Av. … ve karşı taraftan davacı vekili Av. …. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı….vekili, evlilik içinde 269 ada 34 parseldeki 11 nolu dairenin davacının katkıları ile edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken davalı adına alındığını, davacının aracının satıldığını, ailesinin yardım ettiğini, tarafların müşterek edinimlerinin kullanıldığını, artık değerin yarısı oranında katılma alacağının ödenmesi gerektiğini açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere TMK’nın 236. maddesi gereğince şimdilik 15.000 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 06.09.2013 tarihli dilekçesi ile talebini 100.000 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı … vekili, dava konusu dairenin davalının birikimleri, davalının babası ve kızkardeşinin parasal katkıları ile alındığını, davacının bir katkısı olmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının talebinin kabulüne, 100.000 TL katılma alacağının, 15.000 TL’lik kısmı için dava tarihi olan 19.09.2011, 85.000 TL’lik kısmı için ıslah tarihi olan 06.09.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine hüküm, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 27.08.1997 tarihinde evlenmiş, 07.11.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 15.05.2009 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK’nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında, eşler, başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden evlilik tarihinden, 4721 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı ve bu tarihten boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise 4722 sayılı Kanun’un 10. maddesi gereğince, TMK’nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.
Dava konusu 269 ada 34 parseldeki 11 numaralı daire taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken 18.01.2005 tarihinde davalı adına satın alınarak tapuya tescil edildiğine göre davacının talebi katılma alacağı niteliğindedir.
Evlilik içinde 01.01.2002 tarihi sonrası eşlerden biri adına edinilen mal varlığı üzerinde diğer eşin Yasa’dan kaynaklanan artık değerin yarısı oranında katılma alacağı isteme imkanı bulunmaktadır (TMK’nun 231, 236/1.m.). TMK’nun 222. maddesi gereğince, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bir eşin bütün mallarının aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerekir. Katılma alacağı bakımından talepte bulunan eşin çalışıp çalışmaması veya herhangi bir katkıda bulunup bulunmamasının bir önemi de yoktur. Katılma alacağı Yasa’dan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK.m.229) ve denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK.m.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanması gerekir.
1- Mahkemece, katılma alacağının hesaplanması bakımından 15.04.2013 tarihli değere yönelik bilirkişi raporu sonrası hesap bilirkişisinden 29.07.2013 tarihli rapor alınmış ise de, rapordaki hesaplamanın aksine, davalının babası ve kardeşi tarafından dava konusu dairenin alımında davalıya verdikleri paralarla katkıda bulundukları kabul edilmiş ama bu katkıların denkleştirmede gözönüne alınamayacağı gerekçesi ile dairenin değerinin tamamı artık değer kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Toplanan deliller, gelen banka hesap hareketleri, tanık beyanları ile sunulan satış protokolü karşısında Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, dava konusu dairenin 18.01.2005 tarihinde 155.000 TL bedelle davalı adına satın alındığı, bu bedelin 53.800 TL’sinin davalı …’e ait … Bankası … şubesindeki hesabından çekildiği, 25.000 Doların 10.01.2005 tarihinde davalının ablası ….’ün, 45.000 TL.nin ise 18.01.2005 tarihinde davalının babası …’in … Bankası … şubesindeki hesaplarından çekilen ve davalıya verilen paralar olduğu, bakiye kısmın yine davalı …’in banka hesabından çekildiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi tarafından da bu şekilde alındığı kabul edilen taşınmazla ilgili artık değer belirlenirken davalının babası ve ablasının davalıya verdiği paralar davalı lehine düşülerek bakiye miktar artık değer kabul edilmiştir. Mahkeme ise bu miktarların denkleştirmede dikkate alınamayacağını, bu katkıların ancak katkı yapanlar tarafından genel hükümlere göre açacakları davada talep edilebileceğini kabul etmiştir.
Taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken 155.000 TL’ye alındığı anlaşılan dava konusu dairenin alımında kullanılmak üzere davalının babası tarafından verilen 45.000 TL ile davalının ablası tarafından verilen 25.000 Dolar (alım tarihi itibarıyla 34.530 TL) davalıya bağışlanmış sayılır ve karşılıksız kazanma niteliğindeki bu miktarlar davalının kişisel malı niteliğindedir (TMK’nın m.220/2). Davalının kişisel malı niteliğindeki toplam 79.530 TL’nin TMK’nın 231.maddesine göre artık değer belirlenirken, TMK’nın 230.maddesi gereğince denkleştirmeden elde edilen miktar olarak re’sen tasfiyede dikkate alınması gerekir. Mahkemenin davalının babası ve ablasının davalıya verdiğini kabul ettiği toplam 79.530 TL’yi denkleştirme miktarı olarak tasfiyede dikkate alması ve artık değeri bu şekilde belirleyerek davacının katılma alacağını hesaplaması gerekirken, davanın niteliğine aykırı bir takım değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurması doğru olmamıştır.
2- Davacı vekili dava dilekçesinde katılma alacağının dava tarihinden geçerli yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş ise de 06.09.2013 tarihli ıslah dilekçesinde yasal faize tasfiye tarihinden geçerli olarak hükmedilmesini istediklerini bildirmiştir. Mahkemece yazılı şekilde dava ve ıslah tarihleri itibarıyla yasal faize hükmedildikten sonra davacı vekili verdiği 25.09.2013 tarihli dilekçesi ile, taleplerinin tasfiye tarihinden geçerli yasal faiz olduğunu, bu nedenle faize ilişkin hüküm bölümünün düzeltilmesini istemiş, bu dilekçesinde bozma sebebi yapılmaması bakımından tasfiye tarihinden önceki döneme ait faiz haklarından vazgeçtiklerini de açıklamıştır.
Kabul edilen alacak katılma alacağı niteliğinde olduğuna göre, TMK’nın 239/son maddesi gereğince bu davalarda tasfiye (karar) tarihinden geçerli olarak faize hükmedilmesi gerektiği de açıktır. Gerek davacı vekilinin talebine gerekse yasaya aykırı olacak şekilde faize dava ve ıslah tarihleri itibarıyla hükmedilmesi de doğru değildir.
Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle yerinde görülen davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, 1.707,75 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 28.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.