Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2013/21017 E. 2014/12568 K. 16.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/21017
KARAR NO : 2014/12568
KARAR TARİHİ : 16.06.2014

MAHKEMESİ : Elbistan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/04/2013
NUMARASI : 2012/77-2013/189

N.. Ç.. ile H.. G.. aralarındaki muhdesat aidiyetinin tespiti davasının reddine dair Elbistan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 17.04.2013 gün ve 77/189 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, Elbistan İlçesi, Kümbet Mahallesi, Malatya Caddesi üzeri 279 ada parsel sayılı arsa vasfındaki 360 m2’lik taşınmazı davacı ve kardeşi S.. Ç..’la birlikte ½’şer hisseli olarak satın aldıklarını, daha sonra müvekkilinin 1985 tarihinden önce kardeşi S..’in de rızasını almak sureti ile kendi hissesine düşen 180 m2’lik arsanın 128 m2’si üzerine 2 adet bitişik dükkan yaptığını ve o günden bu güne gerek kendisi işleterek gerekse kiraya vererek nizasız ve fasılasız olarak kullanıldığını, arsanın üzerindeki muhdesatın tüm yapım masraflarını ve ruhsatlarını davacının karşılayıp aldığını, bugüne kadar da kullandığını, kardeş S.. Ç..’ın arsa payının ½’sini müvekkille aralarındaki husumet nedeni ile dava konusu yeri davacının rızası hilafına davalı H.. G..’e sattığını, bu nedenlerle ilgili taşınmaz üzerindeki dükkanların mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespit edilerek yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesini istemiştir.
Davalı vekili, 12.03.2013 tarihli cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanında; açılan davayı kabul etmediklerini, dava konusu taşınmazdaki ½ payın 18.07.2008 tarihinde satın alındığını, davalının satın aldığı tarihte satıcı paydaşla birlikte dava konusu taşınmazı gezdiklerini, sınırları ve üzerindeki muhdesatların birlikte bedelinin belirlendiğini, iyi niyetli olan müvekkil tarafından uzlaşılan bedel ödenerek mülkiyet hakkının sağlandığını, müvekkilinin satın aldığı tarihte üzerinde bulunan tüm muhdesatların satıcının ½ payı nispetinde bedeli ödenerek satın alındığını, davacının mülkiyetin tespiti yönündeki iddia ve talepleri yersiz olduğundan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Elbistan İlçesi, 279 ada nolu parselde tarafların malik oldukları, davacının hissesine düşen 180 m2’lik arsanın üzerindeki 2 adet bitişik dükkanın tüm yapım masraflarının ve ruhsatlarının davacının karşıladığını bu yüzden dükkanların mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespit edilerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiş ise de; davacının açacağı dava ile, söz konusu taşınmazın kendisi tarafından yapıldığının tespitini isteyebileceği, mülkiyet ve aidiyetin tespitini isteyemeyeceği ayrıca dava konusu taşınmaz üzerindeki muhdesat meydana getirildikten sonra satın alma yolu ile davalının paydaş olduğu, bu halde sebepsiz zenginleşen tarafın taşınmazdaki payını davalıya satan kişi olduğu, bu nedenle payını satana karşı, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre dava açılabilmesi de mümkün iken, tespit davasının açılmasında herhangi bir yarar olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından resen temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 684.maddesi hükmünde, bir şeye malik olan kimsenin, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı, bütünleyici parçanın, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parça olduğu, aynı Kanun’un 718. maddesi hükmünde de, arazi üzerindeki mülkiyetin, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsayacağı, bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynakların da gireceği açıklanmıştır. Bu hükümler karşısında taşınmaz üzerinde bulunan ve bütünleyici parça niteliğindeki bina, ağaç gibi muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemeyeceğinden kural olarak ve aksine bir kanun hükmü bulunmadıkça muhdesatların mülkiyetinin tespiti dava edilemez ve mahkemelerce de anılan kanun hükümleri gözardı edilerek mülkiyet tespitine karar verilemez. Böyle bir durumda “Çoğun içinde az da vardır” kuralı gereği ve davacı vekili istemi içinde muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespiti isteminin bulunduğu gözetilerek davanın buna göre muhdesatın aidiyetinin tespiti olarak görülüp sonuçlandırılması gerekir.
Üzerinde muhdesat bulunan taşınmazın ortaklığının giderilmesinin dava edilmesi halinde, bu muhdesatların bir veya birkaç paydaşa ait olduğuna ilişkin tapu kaydında şerh varsa veya bu hususta tüm paydaşlar arasında oybirliği sağlanabiliyorsa ortaklığın giderilmesi davasına bakan mahkemece taşınmazın muhdesatsız çıplak değeri ile muhdesat değerlerinin ayrı ayrı belirlenmesi, taşınmazın muhdesatlı değerinin yüzde kaçının taşınmazın arzına, yüzde kaçının muhtesata isabet ettiğinin saptanması, üzerindeki muhtesatla birlikte satılacak olan taşınmazın satış parasının paylaştırma oranları belirlenirken taşınmazın muhdesatsız çıplak değerinin taşınmazdaki mülkiyet payları oranında tüm paydaşlara, muhdesatın değerinin ise sadece muhdesatı meydana getiren paydaş veya paydaşlara verilmesini sağlayacak şekilde oranlama yapılması, satış bedelinin belirlenecek bu oran dahilinde paydaşlara dağıtılmasına karar verilmesi zorunludur. Taraflar arasında Elbistan Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/1197 Esas sayılı Ortaklığın Giderilmesi davası olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ortaklığın giderilmesine bakan Elbistan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından muhdesatların aidiyetinin tespiti davası açılması için süre verilmiştir. İş bu dava da muhdesatın aidiyetinin tespiti olarak 10 günlük süre içinde açılmıştır. Dava sonucunda verilecek tespit hükmü, davanın tarafları açısından kesin hüküm oluşturacağı, davanın taraflarını ve ortaklığın giderilmesi davasına bakan mahkemeyi bağlayacağı, bunun sonucu olarak muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğine karşı çıkan paydaş veya paydaşların iradesi yerine geçeceği ve bu şekilde oybirliğinin sağlanmış olacağı gözönüne alındığında, daha önce ortaklığın giderilmesi davasının açılmış ve kesin hükme bağlanmamış olması koşuluyla muhdesatın kendisi tarafından meydana getirildiğini öne süren paydaş veya paydaşların buna karşı çıkan paydaş veya paydaşlar aleyhine tespit davası açmakta her zaman için hukuki yararının bulunacağı kuşkusuzdur.
Somut olayda Elbistan Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/1197 Esas sayılı dava dosyasında davaya konu muhdesatların üzerinde bulunduğu 279 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ortaklığının giderilmesi için dava açıldığı ve davanın halen derdest olduğu, Sulh Hukuk Mahkemesi’ndeki ortaklığın giderilmesi davasında parsel üzerindeki muhdesatların davacı N.. Ç..’a ait olduğu kabul edilmediğinden paydaşlar arasında oybirliği sağlanamadığından muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılmak zorunda kalınmıştır. Mahkemenin nitelendirdiği gibi mülkiyetin tespiti istemi ile açılan bir dava olmayıp muhdesatın aidiyetinin tespiti istemi olduğundan davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece davacı tarafın dava açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilerek, taraflarca gösterilen ve gösterilecek tüm delillerin toplanması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek muhdesatın aidiyetinin tespiti istemi ile açılan bu davanın esasına yönelik bir hüküm verilmesi gerekirken hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle açılan davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine 16.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.