Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2013/20334 E. 2014/13842 K. 30.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20334
KARAR NO : 2014/13842
KARAR TARİHİ : 30.06.2014

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve terkin

Hazine ile İlker Tamtarak aralarındaki tapu iptali ve terkin davasının kabulüne dair … Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 27.03.2007 gün ve 389/30 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, uzman bilirkişiler tarafından hazırlanıp dosyaya sunulan rapor ve kroki gereğince dava konusu 2 ada 16 parsel sayılı taşınmazın 138 m2’sinin kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı belirlendiğine, davalı vekili Av…’nin bu nedenle işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine, temyiz itirazları üzerinden re’sen yapılan incelemede ise 3402 sayılı Kanuna 6099 sayılı Kanunla eklenen 36/ A maddesi gereğince tüm masrafların ve harcın davacı taraf üzerinde bırakılmasına gerektiğine, davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği halde, mahkemece, hüküm fıkrasının 3 ve 4 nolu bentlerinde açıkladığı sırasıyla “.. davacı harçtan muaf olduğundan yatırılması gerekli 649,00 YTL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, Yargılama nedeni ile davacı tarafın yaptığı 18.00 YTL davetiye gieri, 2.60 YTL posta gideri, 2.049,80 YTL keşif gideri, 2.070,40 YTL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,….” ibarelerinin hüküm fıkrasından çıkartılmasına, bunun yerine Hazine harçtan muaf olduğundan eksik harcın alınmasına yer olmadığına, tüm yargılama giderlerinin davacı Hazine üzerinde bırakılmasına tümcelerinin yazılmasına, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz isteğinin kabulüne, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün HMK’nun 370/2. fıkrası gereğince düzeltilmiş bu haliyle ONANMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına 30.06.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY YAZISI

Dava konusu … İli, … İlçesi,…i Mahallesi, 2 Ada 16 Parsel sayılı 172 m2’lik taşınmaz, davalı adına mevcut 01.08.1981 T.cilt:61, sayfa:63, sıra:12 sayılı tapu kaydı revizyon görmek suretiyle kadastroca davalı adına tespit ve tescil edilmiş; kadastro tespiti 02.05.1989 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı Maliye Hazinesi 04.10.2005 tarihinde açtığı temyize konu bu dava ile taşınmazın 138 m2’lik bölümünün 3621 sayılı Kıyı Kanunu kapsamında kalan Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden kamu malı niteliğinde olduğu ve kişilerin mülkiyetinde kalamayacağını ileri sürerek; bu bölümün davalı adına mevcut tapu kaydının iptaliyle kıyı olarak tapu sicilinden terkinine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme 138 m2’lik bölüm için iptal/terkin kararı vermiş; davalı hükmü temyiz etmiştir.
Kıyılar kamu malı olup; özel mülkiyete konu olmaz (TC. Anayasası m. 43, EMK. m. 641, TMK. m. 715, 3402 s. KK. m. 16, 3621 s. Kıyı Kanunu m.5;13.03.1972 tarih ve 7/4 sayılı YİBK). Davalı 1981 yılından daha öncesinden oluşmuş tapu kayıt malikidir. Tapu kaydının oluşumundan iptal davasının açılmasına kadar uzunca bir süre geçmiştir. Kuşkusuz davacı Maliye Hazinesi 3402 S. Kadastro Kanunu’nun 12.maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi değildir. Tapu kayıt malikleri tapu kayıtlarının Devlet tarafından himaye görüp Devletçe tanınacağı konusunda meşru bir beklentiye sahiptir. Bu meşru beklentinin korunması gerekir. Ne var ki; kamuya ait olması gereken taşınmazın deniz kıyısında kalan bölümünün gerçek kişilerin tasarrufunda kalması da doğru değildir. Bu bakımdan yüksek kamu yararı gereğince Devlet, özel kişilerin mülkiyet hakkına dokunabilir. Ülkemizin de taraf olduğu “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”nin (1) numaralı Protokolünün 1. Maddesi kamu yararı gerektirdiği takdirde mülkiyet hakkından yoksun bırakılabileceğin kabul etmiştir. Bu bakımdan; Devletin davacı olarak kıyı olan bölümün tapu kaydının iptaliyle terkin kararı istemesinde kamu yararının olduğu açıktır. Ancak Devlete tanınan mülkiyet hakkından yoksun bırakmanın karşılıksız olacağı anlamını da çıkarmamak gerekir. Davalı, tapu siciline geçirilmiş ve bu şekilde uzun bir zamandır tasarrufunda bulunan taşınmazının bir bölümüne, Devletin kamu yararı gereğince el koyarak kamuya terk etmesi karşılığında, kendisine uygun bir bedelin tazminat olarak ödeneceği konusunda meşru bir beklenti hakkına sahiptir. Kuşkusuz Devlet bu konuda kamulaştırma yapma yetkisine de sahiptir. Açıklanan nedenlerle, “usul ekonomisi (HMK.md.31) gereğince; Devletin bir kamulaştırma işlemine başvurması gerekmeksizin sorunun açılmış olan bu dava içinde çözümlenerek; kıyı olan yerden tüm kamunun, bu arada davalının da yararlanacağı dikkate alındığında “fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi” uygulanmak suretiyle, taşınmazın kıyı olarak belirlenen bölümü için rayiç değere yakın ölçüdeki miktarda bir bedelin (rayiç değer belirlenip kıyıdan davalının da yararlanacağı gözetilerek hakkaniyete uygun miktarda bir indirim yapılmak suretiyle bulunacak bedel) mahkemece uygun bilirkişi veya bilirkişiler vasıtasıyla tespit ettirilmesi, davacı Maliye Hazinesine bu bedeli depo etmesi için uygun süre verilmesi, bedel depo edilmediği takdirde davanın reddi; depo edildiği takdirde ise, bu bedel davalıya ödenmek suretiyle kıyı olan bölümün tapu kaydının iptal/terkini kararı verilmesi gerekir. Açıklanan yönde işlem yapılmak üzere hükmün bozulması gerektiğini düşünüyor; Sayın çoğunluğun hükmün esasına ilişkin onama kararına katılmıyorum. 30.06.2014