Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2013/17315 E. 2014/16370 K. 18.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17315
KARAR NO : 2014/16370
KARAR TARİHİ : 18.09.2014

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma alacağı

… ile … aralarındaki katılma alacağı davasının Kısmen kabulüne, kısmen reddine dair …. Aile Hukuk Mahkemesi’nden verilen 16.05.2013 gün ve 359/437 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekilleri tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, 2003 yılında evlenen tarafların 2010 yılında anlaşmalı olarak boşandıklarını, evlilik birliği içinde edinilen 10734 ada 12 parselde bulunan meskenin boşanma protokolü dışında bırakılması nedeniyle davacının taşınmazda ½ payı bulunduğunu açıklayarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili anlaşmalı boşanma protokolünün 2. maddesinde tarafların birbirlerinden herhangi bir eşya talebinde bulunmayacaklarının kararlaştırıldığını, buna rağmen davacının hak iddia etmesinin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde bulunduğunu ve dava konusu taşınmazın banka kredisi ile satın alınıp ödemelerin 2019 yılında kadar devam edeceğini bildirmiş ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ve edinilmiş mal niteliğindeki taşınmazdan kaynaklanan 14.975,63 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi üzerine; Hükmün esası davalı vekili ve vekalat ücretine ilişkin bölümü davacı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Taraflar, 06.02.2003 tarihinde evlenmişler, 16.07.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 05.10.2010 tarihinde kesinleşmesi üzerine boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK’nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden evlilik tarihinden boşanma dava tarihine kadar yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.
Dava dilekçesinin içeriği ve dava konusu taşınmazın 18.09.2009 tarihinde edinilmiş olmasına göre dava, 4721 sayılı TKM’nin 202 ve devamı maddelerine göre edinilmiş mal üzerindeki katılma alacağı isteğine ilişkindir. Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK.m.229) ve denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK.m.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek taşınmazın tasfiye tarihindeki değeri dikkate alınarak (TMK. m.235/1) katılma alacağı belirlenmelidir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmaz satın alınma tarihi itibariyle edinilmiş mal olmakla birlikte mahkemece taraflar arasında görülen boşanma davasındaki boşanma protokolü ve davacının 16.07.2010 tarihli beyanı üzerinde durulmamıştır. -//-

2013/17315-2014/16370 -2-

TMK.nun 166/3. fıkrası gereğince hakimin anlaşmalı boşanmaya karar verebilmesi için, anılan fıkrada öngörülen tüm koşulların gerçekleşmiş bulunması gerekir. Buna göre evlilik 1 yıl sürmüş olacak, taraflar huzurda dinlenilecek, bundan ayrı nafakalar ve çocukların velayeti ile maddi ve manevi tazminat konularında anlaşmaları sağlanacaktır. Fıkrada belirtilen boşanmanın mali sonuçları ibaresiyle , “ kastedilen TMK.nun 174. maddesinde yer alan maddi ve manevi tazminat, aynı Kanun’un 175. maddesinde yer alan yoksulluk nafakası, çocuklar için bağlanacak nafaka ve boşanmanın fer’i (eki) sayılan diğer haklar kastedilmektedir”. Mal rejimlerinden kaynaklanan malların TMK.nun 166/3. fıkrasında kastedilen boşanmanın mali sonuçları arasında olduğunun kabulü mümkün değildir. Çünkü, gerek doktrinde ve gerekse uygulamada baskın görüş; mal rejimleri ile ilgili davaların boşanmanın eki niteliğinde davalar olmadığı, onlardan bağımsız bir dava oldukları yönündedir. Uygulamada bu konuda bir duraksama söz konusu değildir. Bu bakımdan tarafların anlaşmalı boşanma protokolü yaparken mal rejimi konusunda anlaşmaları zorunlu değildir.
Ancak, taraflar anlaşmalı boşanma protokolü yaparken aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan mallar bakımından anlaşmalarına engelleyen bir hükümde bulunmamaktadır. Bu nedenle, mal rejimi konusunda bir anlaşma yaparken bunu açık bir şekilde ifade etmeleri gerekmektedir. Örneğin, katılma alacağı ile değer artış payı alacağına konu mallar üzerinde herhangi bir hak talep etmiyorum, yada ev eşyalarından, taşınır ve taşınmaz mallardan kaynaklanan bir alacak isteğim yoktur veya katkı, katılma ve değer artış payı alacağı istemiyorum şeklinde açık bir biçimde genel kavramlardan hareket edilerek protokol yapmaları mümkündür. Tüm sorun katkı, katılma ve değer artış payı alacağı isteyip istemediklerini belirten genel kavramların protokolde yer alması ve bunun açık bir biçimde ifade edilmesidir. Böyle bir durumda dahi Hukuk Genel Kurulu’nun 24.02.2010 tarih ve 2010/2-96 Esas, 2010/106 Karar sayılı kararına göre, bu tür protokoller ve tutanağa geçen imzalı beyanlar mahkeme içi ikrar olarak nitelendirilmektedir. HMK’nun 188. maddesinde düzenlenen ikrar görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Mahkeme huzurunda yapılması halinde mahkeme içi ikrar olarak adlandırılan ikrar kesin delil niteliğindedir. Bu halde mahkemece, taraflar arasında görülen anlaşmalı boşanma davasındaki protokol ve özellikle davacının 16.07.2010 tarihli beyanı üzerinde durularak taşınmazın ne şekilde tasfiyeye tabi tutulacağını içeren mahkeme içi ikrar niteliğinde olup olmadığı değerlendirilip sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarını incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 404,05 TL peşin harcın davacı …’ya, 256,00 TL peşin harcın da davalı … Zeybek’e iadesine 18.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.