Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2013/14732 E. 2014/7654 K. 18.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14732
KARAR NO : 2014/7654
KARAR TARİHİ : 18.04.2014

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve terkin

Davacı-karşı davalı Hazine ile davalılar-karşı davacılar … ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve terkin davasının kısmen kabulüne kısmen reddine dair … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 18.03.2013 gün ve 145/145 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı Hazine vekili ile davalılar vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre tarafların yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul ve Kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına 18.04.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davacı … Hazinesi tarafından, davalılar aleyhine açılan dava ile, … İli, … İlçesinde deniz kenarında yer alan 623 m2 yüzölçümlü 1 pafta … parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kamu malı niteliğindeki “kıyı kapsamında” kaldığı belirtilerek; bu bölümün tapu kaydının iptali ve sicilden terkinine karar verilmesi istenilmiştir.
Davalılar cevap ve karşı dava dilekçesinde; taşınmazın çok eski yıllardan bu yana olduğu gibi kullanıldığı, kıyıda kalan bölümü olmadığını, Devletin verdiği tapuya güvenerek kullandıklarını, mülkiyet hakkının korunması gerektiğini belirterek öncelikle davanın reddini bu mümkün olmadığı takdirde kıyı kapsamında kalan bölüm var ise, iptal/terkin kararına konu edilecek bölüm için 25.000 TL bedelinin davacı-karşı davalı … Hazinesi’nden tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece keşif ve bilirkişi inceleme sonucu; taşınmazın 51,81 m2’lik bölümünün kıyı niteliğinde olduğunun belirlendiği belirtilerek; bu kısmın kaydının iptali ve sicilden terkinine; karşı davanın da kısmen kabulüyle, terkin edilen alanın bedeli olarak Hazine’den 1295 TL’nin alınıp karşı davacılara ödenmesine karar verilmiş; hükmü davalı gerçek kişiler hem asıl hem de karşı dava yönünden; Maliye Hazinesi de karşı davanın kabulü ile vekalet ücreti yönünden temyiz etmiştir.
Gerçek kişilerin tapusu 1970 yılında tapulama tespiti ile oluşmuştur. Tapulama tespitinde de bu kişilerin önceki mirasbırakanlarına ait tapu kaydının uygulanarak tespit yapıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak kamu malı niteliğindeki mer’a, orman kıyı gibi taşınmazlar yönünden Maliye Hazinesi iptal davası açmak için 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi değil ise de; gerçek kişiler uzun yıllardır tapuyla mülkiyetine sahip oldukları taşınmazlar için mülkiyet haklarının korunacağı konusunda haklı bir beklentiye sahiptir. Ancak kamu yararı gerektirdiği takdirde Devlet mülkiyet hakkına müdahale ile, kişiyi mülkünden yoksun bırakılabilir. Bunun için; “ fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi” uyarınca rayiç bedele yakın bir bedelin mülkiyet hakkı sahibine Devlet tarafından ödenmesi gereklidir. Bu husus, ayrıca hukukumuzun da bir parçası haline gelen “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”ne ek (1) nolu protokolün 1. maddesinin de gereğidir. Bu bakımdan, mutlak kamu malı niteliğinde olan ve herkesin yararlanmasına açık tutulması gereken kıyı niteliğindeki taşınmaz bölümünün mahkemece sicil kaydının iptali ile terkinine karar verilmesinde, hukuka aykırılık mevcut değildir. Aynı şekilde, mahkemece terkin edilen kıyı alanı için bir parasal bedele hükmedilmesinde de bir yanlışlık yoktur. Ne var ki; Mahkemenin bedelin saptanmasında izlediği yol isabetli olmamıştır.
Mahkemece, Kamulaştırma Kanunu kıyasen uygulanmak suretiyle, öncelikle ilgili Belediyeden taşınmazın imar durumunun arsa veya arazi niteliğine göre araştırılması, yine aynı Kanun uyarınca uygun bilirkişilerden oluşacak kurul eliyle keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması; böylece taşınmaza arsa olarak emsal satışla karşılaştırma suretiyle mi, yoksa arazi olarak gelir yöntemiyle değer biçileceğinin, yine objektif değer artışı gerektirecek bir durum olup olmadığının belirlenmesi ve buna göre bedel takdiri gerekirken; sadece ziraat mühendisi bilirkişiden alınan raporla yetinmek suretiyle bedele hükmedilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece yapılacak iş; terkin edilen alanın bedelinin belirlenmesi için açıklanan şekilde işlem ve inceleme yapmaktan ibarettir. Temyiz edilen hükmün açıkladığm gerekçeyle bozulması gerektiğini düşünüyor; değerli çoğunluğun bu yöne ilişkin onama kararına katılmıyorum.