Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2013/1199 E. 2013/6706 K. 07.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1199
KARAR NO : 2013/6706
KARAR TARİHİ : 07.05.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil

… müdahil … ile Hazine ve … Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kısmen reddine ve kısmen açılmamış sayılmasına dair …(Kapatılan) Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 30.12.2011 gün ve 3/182 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tapulama harici taşlık olarak bırakıldığını, 35 yıl kadar önce vekil edeni tarafından imar-ihya edildiğini, 15 yıl kadar önce de bir kısmına ağaçlandırma yaptığını, geri kalan kısmını tarla olarak kullandığını açıklayarak dava konusu yerin vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu yerin mera vasfı gösterdiğini, taşlık ve kayalık niteliğinde bulunduğunu, % 35-40 meyilli yer niteliğinde olup, kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilecek yerlerden olmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Tüzel Kişiliği’ne, dava dilekçesi yöntemine uygun bir biçimde tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Taşınmazın sınırları içerisinde yer aldığı … Köyü Tüzel Kişiliği’ne katılma dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, “…dava konusu yerin kadastro çalışmaları sırasında tapulama harici taşlık olarak bırakıldığı, kadastronun 1987 yılında kesinleştiği, Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesine göre 10 yıllık har düşürücü sürenin geçtiğini…” gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine, müdahil … tarafından açılan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi üzerine hüküm, yalnızca davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro öncesi zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK’nun 713, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu ve tescili istenen taşınmaz komşu parsellerin kadastro tutanaklarına göre 1987 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle taşlık niteliğiyle tapulama harici bırakıldığı anlaşılmıştır. Tespit dışı bırakılan yerler hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde yer alan 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulama olanağı bulunmamaktadır. Çünkü anılan Kanunun 12/3. maddesinde; “Tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan öneki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” denilmektedir. Bu durum karşısında anılan fıkrada belirtilen hak düşürücü sürenin uygulanabilmesi için kadastro sırasında taşınmaz hakkında kadastro tutanağının düzenlenmiş bulunması ve askı ilanından sonra kadastro tutanağının kesinleştiği tarihten ya da Kadastro Mahkemesi’nde haklarında dava açıldıktan sonra hükmün kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra kadastrodan önceki hukuki nedenlere dayanılarak dava açıldığı taktirde hak düşürücü süreden açılan davaların reddi mümkündür. Somut olayda, taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmemiş olup, tespit harici bırakılan bir yer olduğundan koşulların oluşması halinde TMK’nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi gereğince edinilmesi mümkündür. Davalı Hazine vekili, cevap dilekçesinde taşınmazın “mera, taşlık, kayalık ve bor alanlardan olduğunu % 35-40 meyile sahip bulunduğunu…” ileri sürdüğüne göre bu savunma üzerinde durularak kadim ve tahsisli mera araştırmasıyla taşlık ve kayalık yer olması nedeniyle 3402 sayılı Kanunu’nun 17. maddesinde imar ve ihya için öngörülen tüm koşulların saptanması, TMK’nun 713/4 ve 5. fıkraları gereğince gerekli yerel ve gazete ilanlarının yapılması, gerekli tüm koşulların araştırılıp belirlenmesi ondan sonra oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken uygulama yeri bulunmayan hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 07.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.