Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2013/11046 E. 2014/504 K. 16.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11046
KARAR NO : 2014/504
KARAR TARİHİ : 16.01.2014

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR

Davacı… Müdürlüğü’nün 2008/1917 sayılı Takip dosyasında yazılan talimat uyarınca, …’nün 2008/721 sayılı Talimat dosyasında yapılan 13.08.2008 günlü hacizde, borçlunun hissesini aşarak üçüncü kişiye isabet eden fındık ürününün de haczedildiğini, aralarında elbirliği halinde mülkiyet ilişkisinin söz konusu olduğunu belirterek haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı alacaklı vekili, davanın 7 günlük yasal süresi içinde açılmadığını, yedieminin kendisine teslim edilen hacze konu ürünü satarak görevini kötüye kullandığını, istihkak iddiasının yerinde olmadığını belirterek davanın reddi ile tazminata karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı borçlu, dava konusu haczin yapıldığı yerin miras yolu ile kaldığını, üzerindeki ürünlerin aileleri tarafından bakımının yapılıp yetiştirildiğini, üçüncü kişi hakkında yedieminlik görevini kötüye kullanma suçu nedeni ile verilmiş ceza kararının bulunduğunu, açılan davayı kabul etmediğini savunmuştur.
Mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda şikayetin reddine yönelik verilen karar Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’ne ait 10.10.2011 gün, 4552-8894 sayılı karar ile; davanın üçüncü kişinin açtığı istihkak davası olması nedeni ile duruşmalı inceleme yapılarak dava değeri üzerinden nispi harç alınması, taraf teşkili sağlanıp toplanacak delillerin sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozma kararı verilmiştir. Mahkemece uyma kararı verilerek yapılan yargılama sonucunda: üçüncü kişinin yediemin olarak kendisine bırakılan dava konusu fındık mahsulünün bozulabilecek türden

.//..

2013/11046-2014/504 -2-

olması nedeni ile satıldığı, istihkak davasının bunun üzerinden 2 yıl geçtikten sonra açıldığı, ortada mülkiyetin tespitine yönelik menkul malın da kalmadığı, bu koşullarda davacı üçüncü kişinin dava açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemize ait 01.04.2013 gün, 3799–4702 sayılı karar ile hükmün oyçokluğu ile onanmasına karar verilmişse de; aynı gün iki farklı yerde yapılan hacizlere yönelik istihkak davası açıldığı, 280 parsel üzerinde 1.600,00.-TL; 114 sayılı parsel üzerinde 4.800,00.-TL değerinde fındık ürünü haczedildiği anlaşılmıştır.
Bu koşullarda dava değerinin ilk hüküm tarihi itibarı ile her bir haciz açısından ayrı ayrı ele alınması gerekeceği için 280 sayılı parsel üzerindeki hacizle ilgili hükme yönelik onama kararı kaldırılarak yapılan tashihi karar incelemesi sonucunda:
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 4949 sayılı Yasa’nın 101. maddesiyle değişik 363. maddesi hükmüne göre; Yasa’nın yürürlüğe girdiği 30.07.2003 tarihinden sonra icra mahkemelerince verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyize konu dava değerinin 2.000.000.000.- TL’sını geçmesi gerekir.
İİK’na 4949 sayılı Yasa’nın 102. maddesiyle eklenen Ek 1. madde uyarınca parasal sınır, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi uyarınca Maliye Bakanlığı’nca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerlendirme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların (on milyon TL) 10,00.-TL’sını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.
Buna göre hesaplama yapıldığında 2011 yılında İcra Mahkemeleri’nce istihkak davaları sonucunda verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyiz konusu 4.420,00.-TL’sının üzerinde bulunmalıdır.
İİK’nun 363. maddesinin 1. fıkrasının 7. bendinde temyiz edilebilecek kararlar arasında sayılan istihkak davalarında ve istihkak davalarına ilişkin takibin taliki kararlarında temyiz incelemesi yapılabilmesi için aynı fıkranın son cümlesinde yer alan özel düzenlemeye göre İcra Mahkemesi kararının taalluk ettiği malın veya hakkın değerinin belirlenen bu miktarı geçmesi şarttır.
Somut olayda 280 sayılı parsel üzerinde yapılan hacizle ilgili temyiz konusu mahcuzların değeri 4.420,00.-TL’sının altındadır.
Bu durumda hüküm kesin nitelik taşıdığından temyiz dilekçesinin İİK’nun 363, 365/3, Ek 1. maddeleri uyarınca temyiz dilekçesinin reddi gerekmiştir.
114 sayılı Parsel üzerinde yapılan hacizle ilgili yapılan tashihi karar incelemesine gelince;
Dava konusu hacizde hazır bulunan üçüncü kişi istihkak iddiasında bulunmakla birlikte İİK’nun 96/3. maddesinde öngörülen 7 günlük yasal hak düşürücü süre kesintiye uğramıştır. Bundan sonra yasal prosedür işletilip takibin devamı kararı alınmamış, üçüncü kişiye de tebliğ edilmemiştir. Diğer yandan yedieminlerin teslim aldıkları mahcuzları satmaları nedeni ile İİK’nun 358. maddesi gereğince hukuki sorumlulukları söz konusu olduğundan, diğer üçüncü kişinin istihkak davası açmakta hukuki yararı vardır. Bu nedenle açılan dava yasal süresinde kabul edilmelidir.
Dava 11.01.2011’de yani, İİK’nun 106/1. maddesinde öngörülen 1 yıllık satış isteme süresi dolduktan sonra açmıştır. (İİK’nun 97/8. maddesi). Her ne kadar İİK’nun 106/1.

.//..
2013/11046-2014/504 -3-

maddesinde 6352 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik uyarınca, taşınır mallarda satış isteme süresi hacizden itibaren 6 ay olarak değiştirilmiş ise de; bu yeni düzenlemenin 05.07.2012’den itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği kararlaştırıldığına göre takip ve haciz tarihi itibarı ile ilgili yasal düzenlemenin eski hali ile yürürlükte olduğunun kabulü gerekir.
Bu koşullarda 1 yıllık satış isteme süresi dolduktan sonra dava açıldığına göre dava tarihi itibarı geçerli bir haciz de bulunmamaktadır.
İstihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması ise dava şartı olup, hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir.
Dava şartı yokluğu yerine hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Bununla birlikte yapılan bu yanlışlık hükmün sonuçlarına etki etmeyeceği için, vekâlet ücreti ile ilgili hata ise açıkça temyiz ve tashihi karar konusu yapılmadığından hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanması uygun görülmüştür.
Davacı üçüncü kişi vekilinin tashihi karar itirazlarının yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kabulüyle 1.600,00.-TL değerindeki mahcuza yönelik onama kararının kaldırılarak buna yönelik temyiz dilekçesinin İİK’nun 363, 365/3, Ek 1. maddeleri uyarınca maddeleri gereğince reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kabulüyle 4.800,00.-TL değerindeki mahcuza yönelik hüküm sonucu itibarı ile doğru bulunduğundan gerekçesinin değiştirilerek ONANMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 50,45 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.