Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/9806 E. 2012/11335 K. 29.11.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/9806
KARAR NO : 2012/11335
KARAR TARİHİ : 29.11.2012

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Şikayet

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR

Davacı borçlu vekili; alacaklılar tarafından Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kamulaştırmasız el atma ilamında hükmedilen tazminata ilişkin asıl alacaklarının, Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2012/9095 Esas sayılı dosyasında, vekalet ücreti ve yargı giderlerine ilişin alacak kısmının ise, aynı icra dairesinin 2012/9096 Esas sayılı dosyasında takibe konduğunu, bu işlemin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, yine ilamda vekalet ücretinin davanın tarafı olmayan Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhinde hükmedildiğini, bu kısma ilişkin bir tavzih kararı bulunmadığını, kendilerinden ilamdaki vekalet ücretinin istenemeyeceğini, vekalet ücretine icra vekalet ücreti talep edilemeyececeğinden bahisle, 2012/9096 Esas sayılı icra takibinin tamamen iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; ilamda vekalet ücreti alacağının TEİŞ A.Ş.’den alınacağına ilişkin hüküm bulunmadığı ve kararın tavzih de edilmediğinden, takibin tümden iptaline karar verilmiştir. Davacı borçlu vekili tarafından diğer itiraz nedenlerinin de incelenerek, bu yönünden de hüküm kurulması talebiyle karar temyiz edilmiştir.
4721 sayılı TMK.nun Hukukun Uygulanması Ve Kaynakları başlıklı 1. maddesinde “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hâkim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.”, Dürüst Davranma başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”, Hâkimin Takdir Yetkisi başlıklı 4.maddesinde “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.”, Hukukun Uygulanması başlıklı 33. maddesinde ise; “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.”denilmiştir.
2709 sayılı 1982 Anayasasının Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36.maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 61. maddesini sadeleştiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri başlıklı 77. maddesinde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” denilmiştir.
Somut olayda; alacaklılar vekili tarafından borçlu TEİŞ A.Ş. aleyhine, Ankara /Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.06.2012 tarih 2011/606 Esas ve 2012/560 Karar sayılı ilamına dayanılarak Ankara 15.İcra Müdürlüğünün 2012/9096 esas sayılı dosyada; Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine hükmedilen 33.942,00 TL vekalet ücreti ile TEİŞ A.Ş. aleyhinde hükmedilen 9.773,45 TL’nin faizi, icra vekalet ücreti ve masrafıyla tahsilini talep ettiği, yine aynı icra müdürlüğünün 2012 /9096 Esas numaralı dosyasında da, TEİŞ A.Ş. aleyhinde hükmedilen 557.812,00 TL tazminat alacağının işlemiş faizi, icra vekalet ücreti ve masraflarıyla tahsili talep edilerek, her takip dosyasında yeni takip gideri ve icra vekalet ücretinin talep edildiği görülmektedir.
Mahkemece ilamda hüküm altına vekalet ücreti alacağı kaleminde davalı TEİŞ A.Ş.’nin sorumlu olamadığı gerekçesiyle, takibin sadece ilam vekalet ücreti yönünden iptali yerine, tümden iptaline karar vermiştir. Borçlunun aynı ilamda hüküm altına alınan yargı gideri ve asıl alacak kalemlerinin ayrı ayrı takiplerle tahsil isteminin hakkın kötüye kullanımı olduğu yönündeki şikayeti konusunda ise olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir.
Bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceği ya da yapılamayacağına ilişkin hiçbir düzenleme mevcut değildir. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 1, 2, 4 ve 33. maddelerinin, Anayasanın 36.maddesinin, Borçlar Kanununun 61. ve yeni Türk Borçlar Kanununun 77. maddesinin, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 29. maddesinin göz önüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.
Genel olarak icra hukukuna ilişkin itiraz ve şikâyetlerde Türk Medeni Kanununun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak yukarıda belirtilen diğer yasa maddeleri göz önüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının göz ardı edilmemesi gerekir. Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın, yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklanabilir. Türk Medeni Kanununun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi davacı borçlu tarafa fazladan yargılama giderleri yükletilmesine neden olunması hakkın kötüye kullanılmasıdır ve hukuk düzeni tarafından korunamaz. Hakim yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorundadır. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının iki ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışının hukuk düzeni tarafından korunamayacağından, borçlunun bu yöndeki şikâyetinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken, bu yönden bir karar verilmemiş olması hatalı ise de, sonuçta ilamın ferileri için başlatılan ikinci takibin tümden iptaline karar verildiğinden, sonucu itibarıyle doğru kararın açıklanan gerekçeyle onanması gerekmiştir.
Borçlu vekilinin temyiz isteminin reddiyle mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle İİK.nun 366 ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince ONANMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK.nun 366/3.maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 29.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.