Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/8681 E. 2013/3776 K. 18.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/8681
KARAR NO : 2013/3776
KARAR TARİHİ : 18.03.2013

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma payı alacağı

… ile … aralarındaki katılma payı alacağı davasının reddine dair … 1. Aile Mahkemesi’nden verilen 19.04.2012 gün ve 912/319 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, tarafların … 2. Aile Mahkemesi’nin 2007/214 Esas – 2008/324 Karar sayılı kararı ile boşandıklarını, tarafların birlikte yaşadıkları dönemde o zaman… Bank sonrasında ise… adını alan bankadan 09.05.2006 tarihinde 50.000 TL konut kredisi çekilerek 4591 ada 5 parselde bulunan taşınmazın satın alındığını, taşınmazın davalı vekil edenini evden kovduktan sonra Eylül 2006 tarihinde vekil edeninin haberi olmadan, muvazaalı bir şekilde satıldığını, geri ödeme planına göre alınan krediyi halen davalının ödediğini, davalının satış parasından vekil edenine pay vermediğini, vekil edeninin kefilliğinin ise devam ettiğini, sözlü ve yazılı başvurulara rağmen bankanın vekil edeninin kefilliğini kaldırmadığını, taşınmazın evlilik birliği içinde alınan edinilmiş mal kapsamında olduğunu açıklayarak mal rejiminin tasfiyesi kapsamında alacak olarak nizalı taşınmazın değerinin 1/2’sinin davalıdan alınarak vekil edenine verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, eldeki davanın açılabilmesi için nizalı taşınmazın mülkiyetinin davalıda olması gerektiği halde mülkiyetin başka bir şahısta olduğunu, bu nedenle davanın konusunun bulunmadığını, dava konusu taşınmazın hiçbir zaman gerçekte vekil edeninin mülkiyetine geçmediğini, vekil edeninin mesai arkadaşı olan dava dışı …’ün borçlarını ödeyebilmesi amacıyla kredi çekmesini sağlamak amacıyla dava konusu taşınmazdaki nizalı payın tapuda satışının yapıldığını, aslında gerçekte var olan bir satış işleminin olmadığını, kredi çekildikten bir süre sonra yine …’ün taşınmazın devri hususunda … 3. Noterliği’nden 05.09.2006 tarihinde vekil edeninden yetki aldığını, taşınmazı gerçek malik olan kendisine devredemeyeceğinden, 06.09.2006 tarihinde eşi olan dava dışı …’e devrini sağladığını, …’ün de yapı kullanma izin belgesi çıktıktan sonra taşınmazı 16.04.2007 tarihinde gerçek satışla dava dışı …’e sattığını, bu taşınmazda halen üçüncü şahıs olan …’in ailesi ile birlikte oturduğunu, vekil edeninin bu
taşınmaz ile hiçbir ilgisinin olmadığını, vekil edeninin çektiği kredinin gerçekte mesai arkadaşı olan …’e yardımcı olmak için yaptığı bir işlem olduğunu, …’ün de 15.06.2006 tarihinden bu yana çekilen krediyi ödemekte olduğunu, bu ödemelerin banka kayıtlarında ve dekontlarında da anlaşıldığını, davalının maaş dışında bir kazancının olmadığını, tarafların … 2. Aile Mahkemesi’nin 2007/214 Esas – 2008/324 Karar sayılı ilamı ile 13.05.2008 tarihinde boşandıklarını, davacının davalının ekonomik durumunu bildiği halde kötü niyetli olarak eldeki davayı açtığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, 4721 sayılı TMK’nun 229/1. maddesinin 1. ve 2. bentleri kapsamında son bir yıl içinde yapılan devrin karşılıksız kazandırma ya da katılma alacağını azaltma kastı ile yapıldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından, tarafların 24.10.2002 tarihinde evlendikleri, 23.03.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulü ve hükmün 15.04.2010 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliğinin son bulduğu görülmüştür. TMK’nun 179. maddesine göre mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümlerin uygulanacağına, taraflar arasında başka bir mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğine göre, evlenme tarihinden mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar TMK’nun 202. maddesine göre yasal edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olacaklardır. Dava konusu 4591 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki nizalı bölüm edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli bulunduğu 02.05.2006 tarihinde satış suretiyle davalı eş adına tescil edilmiş ve sonrasında 06.09.2006 tarihinde yine tapu kaydında satış hukuksal sebebi gösterilerek, davalıdan önceki malik olan …’e verilen vekaletname ile eşi dava dışı …’e devredilmiştir. … tarafından da satış suretiyle 16.04.2007 tarihinde dava dışı …’e temlik edilmiştir. Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı vekili, dava dilekçesinde “her türlü yasal kanıt” demekle aynı zamanda yemin deliline de dayandığının kabulü gerekir. Bu kapsamda, öncelikle davacı tarafa iddia ve savunma kapsamında yemin teklif hakkını kullanmak isteyip istemediğinin sorulması, kullanmak istediği takdirde usulüne uygun bir biçimde davalının HMK’nun 227 ve devamı maddeleri gereğince davet edilmesi ve HMK’nun yemine ilişkin hükümleri dikkate alınarak yöntemine uygun bir biçimde davalının yeminli beyanının alınması ve elde edilecek sonuca göre ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, Mahkemece bu gerekliliğe uyulmadan karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, Usul ve Yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebeplerine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, ve 333,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 18.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.