Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/6269 E. 2012/6614 K. 02.07.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/6269
KARAR NO : 2012/6614
KARAR TARİHİ : 02.07.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

… ve müşterekleri ile Hazine ve Büyükaköz Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Zile Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 06.03.2012 gün ve 242/132 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacılar vekili sınırları gösterilen toplam 30000 m2’lik taşınmazın nizasız fasılasız olarak 60 -70 yıldan beri vekil edenlerince kullanıldığını, bu yerlerin dedelerinden babalarına, babalarından da müvekkillerine kaldığını açıklayarak dava konusu bu yerlerin vekil edenleri adına tescilini istemiştir.
Hazine temsilcisi noksan harcın tamamlanması gerektiğini ve 20 yıllık kazanım süresinin dolmadığını, ayrıca sulu ve kuru araziden kazandıkları taşınmaz miktarının araştırılması gerektiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İhbar olunan Orman İdaresi temsilcisi, dava konusu yerin dava konusu yerin orman olmadığı sonucuna ulaştıklarını ve herhangi bir taleplerinin olmadığını beyan etmiştir.
Davalı … kişiliğine dava dilekçesi yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmiş ise de, duruşmalara katılmamış ve yanıt vermemiştir.
Mahkemece; fen bilirkişinin raporunda belirttiği B, C, D ile gösterilen yerlerin tarım arazisi niteliği taşımadığı, A ile gösterilen yerin ise 860 nolu mera parseli ile B, C, D arasında kaldığını, keşif tarihi itibariyle ekilmeyip 20 yıllık zilyetlik ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm; davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Toplanan deliler, tüm dosya kapsamından; davaya konu olan taşınmazlar 29.04.1980 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında kültür arazisi olmadığından tapu dışı (tepe) olarak belirtilerek 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesi gereği tapulama harici bırakılan yerlerdendir. Dosyada mevcut belgelerden dava konusu ve fenni bilirkişi krokisinde B, C, D ile gösterilen yerlerin 40-50 yaşlarında meşe ağaçlarıyla kaplı olması ve ziraatçi bilirkişi raporuna göre orman arazisi vasfı taşıması nedeniyle bu bölümlere ilişkin davanın reddi doğru olmakla davacılar vekilinin bu kısımlara ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile ONANMASINA,
Ancak, aynı krokide A ile gösterilen yerde ziraatçi bilirkişi raporuna göre buğday anızlarının bulunması, eğiminin %5-8 olması ve kuru tarım arazisi olarak vasıflandırılması nedeniyle bu yer için ret kararı verilmesi doğru olmamıştır. Şöyle ki, nizalı yerin kuzey ve doğu sınırında 860 nolu mera parseli bulunmaktadır. Bu yerin meranın devamı olup olmadığı yöntemin uygun şekilde araştırılmamıştır. Öyle ise, taşınmaz için tahsisli ve kadim mera araştırması yapılması zorunludur. Dava konusu yerin öncesinin veya hâlihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar.
HGK’nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; taşınmazın tahsisli veya kadim mera niteliğinde olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılması olmalıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdare Genel Sekreterliğinden ve İl/İlçe Tarım Müdürlüğünden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4342 sayılı Kanunun 5.maddesine belirtilen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir.
Hal böyle olunca mahkemece yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle dava tarihine göre 20 – 30 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda üç boyutlu olarak incelemesi yaptırılarak taşınmazın niteliği, meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı, kullanım süresinin, ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Şahit ve bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmelidir.
Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve taraflarca bildirilecek tanıkların HMK. nun 243 ve 244.maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağırılmaları, aynı kanunun 259 ve 290/2.maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların mümkün olduğunca keşif yerinde dinlenmeleri, dava konusu taşınmazın kim tarafından ne şekilde imar-ihya çalışmalarına başlandığı, imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihinin, zilyetliğin dava tarihine kadar ne şekilde ve kim tarafından sürdürüldüğünün yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasındaki çelişkinin HMK. nun 261.maddesi gereğince giderilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazı açıklanan bu nedenlerle yerindedir, kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve aşağıda dökümü yazılı 21,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna
02.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.