YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/5714
KARAR NO : 2012/12543
KARAR TARİHİ : 17.12.2012
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
… ve … ile … aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 23.02.2012 gün ve 562/47 … hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar … ve … dava dilekçesinde, dava konusu 114 ada 14 ve 117 ada 33 … parsellerin kadastro çalışmaları sırasında davalı … adına tespit ve tescil edildiğini, aslında her iki taşınmazın murisleri olan …’e ait olduğunu açıklayarak anılan parsellerin tapu kaydının iptalleriyle murisleri olan … mirasçıları adına tapuya tescilini istemişlerdir.
Davalı … 27.12.2010 tarihli dilekçesinde; dava konusu olan 114 ada 14 parsel … taşınmazı annesinden satın aldığını, taşınmazın babası ile ilgisi olmadığını, 117 ada 33 parsel … taşınmazın ise kadastro çalışmaları sırasında adına tespit gördüğünü, bu tespit sırasında babasının halen sağ olduğunu ve herhangi bir itirazda bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacı …’in açmış olduğu davanın kabulü ile 117 Ada 33 parsel ve 114 ada 14 parselin tapu kayıtlarının iptali ile 117 Ada 33 Parselin 20 pay kabul edilerek, 3/20 payının davacı … adına, 17/20 payının davalı … adına, 114 Ada 14 parselin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile 3/20 Payının davacı … adına, 17/20 payının davalı … adına tapuya tesciline, davacı …’in açmış olduğu davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 … Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davacı …’in açmış olduğu davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 117 ada 33 parsel … taşınmaz, 16.03.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında belgesizden bahçeli iki katlı ev niteliğiyle davalı adına tespit ve tescil edilmiş olup, kadastro tutanağı 10.05.2007 tarihinde kesinleşmiş, 114 ada 14 parsel … taşınmaz, 15.03.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında belgesizden tarla niteliğiyle, davalı … ve dava dışı … adına ½ şer payla tespit ve tescil edilmiş olup, kadastro tutanağı 10.05.2007 tarihinde kesinleşmiştir. 01.04.2010 tarihinde tapu memuru önünde ½ pay sahibi … payını diğer paydaş davalı …’e satmıştır. Davacılar dava dilekçesinde, diğer delilleri yanında aynı zamanda tanık deliline de dayanmıştır. Yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede davacı … 25.07.2011 tarihli dilekçesiyle bir tane tanığın isim ve adresini
bildirdiği belirlenmiştir. Davalı … de beş tane tanığın isim ve adresini dosyaya sunmuştur. Yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede 21.06.2011 tarihli yargılama oturumu ara kararı uyarınca keşif günü ve saati belirlenmiş, verilen ara kararın da mahalli bilirkişilerin keşif gün ve saatinde keşif mahallinde hazır olanlar arasından seçilmesine, davacı ve davalı tanıklarının keşif mahallinde taşınmazın başında dinlenmelerine denilmiş, tanıkların ne şekilde çağrılıp dinlenecekleri konusunda bir açıklamaya yer verilmemiş, taraflara herhangi bir süre verilmemiştir. Verilen günde keşfin yapıldığı saptanmıştır.
Her şeyden önce keşif için verilecek ara kararının hak ve borçları doğuracak biçimde tek tek bentler halinde tüm isteklerin ara kararında belirtilmesi lazımdır. Kesin süre içeren ara kararlarının doğuracağı sonuçların taraflara hatırlatılması ve bu konuda uyarı yapılması gerekir. Mahalli bilirkişi tespit edilmediği gibi tanıklarla ilgili ara kararında nasıl hazır edilecekleri hususunda açıklamaya yer verilmemiştir. Bu nedenle verilen bu ara kararının HUMK.nun 163 ( HMK.nun m.94) maddesine uygun olduğu söylenemez.
Öte yandan HMK.nun 243, 244 ve 259.maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların davetiyeyle keşif yerine çağrılmaları esastır. Uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların açıklanan hükümler uyarınca keşif mahallinde dinlenmeleri gerekmektedir. Davalı bildirdiği tanıklardan vazgeçmediğine göre mahkemece, herhangi bir gerekçe gösterilmeden tanıklarının dinlenilmemesi kanuna aykırıdır.
O halde mahkemece yapılacak iş; taraflarla herhangi bir uyuşmazlığı olmayan taşınmazları bilen, yaşlı, yansız yerel bilirkişiler tespit edilerek, bu yerel bilirkişiler ve tanıkların keşif yerinde davetiyeyle çağrılmaları, davetiyeyle gelmedikleri taktirde HMK.nun 245 (HUMK.m.253). maddelesi gereğince kolluk gücü aracılığıyla getirilmelerinin düşünülmesi, HMK:nun 259.maddesi gereğince keşif yerinde dinlenmeleri, beyanları arasında çelişki bulunduğu taktirde HMK.nun 261.maddesi uyarınca aykırılığın giderilmesi, dava konusu taşınmazların öncesinde kime ait olduğu, davalıya nasıl intikal ettiği hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulması doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 … HMK.nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 … HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 148,50 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 17.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.