Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/5463 E. 2012/6949 K. 10.07.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/5463
KARAR NO : 2012/6949
KARAR TARİHİ : 10.07.2012

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı

… ile … aralarındaki katkı payı alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair …. Aile Mahkemesinden verilen 29.12.2011 gün ve 261/1364 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili duruşmasız olarak incelenmesi ise davacı vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.07.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat … ve karşı taraftan davacı vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR

Davacı … vekili, ölen eşi Hakkı üzerine alınan mal varlığının edinilmesinde davacının gelirlerinin kullanıldığını, gerek davacı adına ticari çalıştırılan minibüs geliri gerek altınları ve parası ile katkı yapıldığını açıklayarak murisi … üzerine kayıtlı olan 3124 parseldeki evin tapusunun davalıya intikal eden 1/2 oranındaki hissesinin iptali ile davacı adına tesciline, kabul edilmemesi halinde anılan taşınmaz malın tamamının takdir edilen kıymeti üzerinden bedelin davalıdan tahsiline, 29.06.2005 ölüm tarihinde … adına kayıtlı olan 35 HHT 12 plakalı aracın davalıya ödenen 1/2 oranındaki bedelinin ve bankalardaki mevduat hesaplarından davalıya ödenen 1/2 oranındaki meblağın davacıya ait olduğunun tespitine ve davalıdan tahsiline, bedele hükmedilmesi durumunda iktisap tarihinden tahsil tarihine kadar reeskont faizi yürütülmesine karar verilmesini istemiş, dava dilekçesinde değeri 38.000 TL olarak göstererek harcı da bu değer üzerinden ikmal etmiştir.
Davalı … vekili, miras bırakan Hakkı’nın çalışmadığının doğru olmadığını, çalışarak gelir elde ettiğini ve emekli olduğunu, davacının adına tescil edilen minibüs ve taşınmazlar bulunduğunu, bankadaki paraların davacının ısrarları sonunda dava öncesinde paylaşıldığını, eldeki davanın açılan izale-i şüyu davasında satışı önlemek için açıldığını, reeskont faizinin de davada yeri olmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacının dava konusu Yukarıkızılca Köyü 3124 parsel nedeniyle 9.697,50 TL katkı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davaya konu 35 HHT 12 plakalı araç nedeni ile katkı alacağı talebinin reddine, Türkiye İş Bankası A.Ş. … Şubesi, Akbank A.Ş. ve Yapı Kredi Banka…Şubesi’ndeki mevduatlar nedeni ile 12.356 TL ile 2.163,77 USD’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı … ile tarafların miras bırakanı … 4.10.1993 tarihinde evlenmişler, …’nin 29.6.2005 tarihinde ölümü ile aralarındaki mal rejim sona ermiştir. (TMK.nun 225/2.m.). Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM.nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği ölüm tarihine kadar ise yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.nun 202, 4722 s.Y.nın 10.m.).
Öncelikle davalı tarafından davanın niteliğinin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanmadığı ve genel mahkemelerde görülmesi gereken inançlı işlemden kaynaklandığı iddia edilmekte ise de, dosya arasında İzmir 2.Aile Mahkemesi ve sonrasında İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesinin verdiği davanın niteliğinden kaynaklanan görevsizlik kararı sonrasında Yüksek Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 12.2.2010 tarih 2009/10497 Esas 2010/1088 Karar sayılı ilamı ile davanın evlilik birliği içinde edinilen ve miras bırakan adına oluşan mallara yönelik alacak davası olduğu ve katkı payına dayalı açılan davada Aile Mahkemesinin görevli bulunduğu açıklanarak İzmir 2.Aile Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlendiği görülmektedir. Dosya kapsamı ve yargı yeri belirlenmesine ilişkin karar gözönünde bulundurularak mahkemece davanın ölüm sebebi ile mal rejiminin sona ermesinden kaynaklanan alacak isteği olarak nitelendirilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Her ne kadar mahkeme kararında katkı payı olarak nitelendirilmiş ise de, dosyada talep ve mahkeme gerekçesindeki açıklamalar ve dava konusu mal varlığının edinme tarihleri itibarıyla davanın katılma alacağı olduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu 35 HHT 12 plakalı araç 10.12.2002 tarihinde satın alınarak 12.12.2002 tarihinde muris Hakkı adına trafikte tescil edilmiş ise de, toplanan delillerden taşınmazın 1.1.2002 öncesinde 2001 yılında satın alındığı ancak resmi satın alma işleminin 2002 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Kural olarak, resmi işleme değer verilmesi gerekmekte ise de, her iki tarafın da aracın 2001 yılında alındığını ifade etmeleri karşısında aracın kişisel mal olarak kabulü ile araç yönünden talebin reddi doğrudur. Diğer yandan aracın 2002 yılında alındığının kabulü halinde de miras bırakan Hakkı’nın babasının 29.12.2001 tarihinde öldüğü ve Hakkı’ya bankada yüklüce para kaldığı, …’den kalan nakit paranın bir kısmının çekildiği tarih ile dava konusu aracın alım tarihinin yakın olması da gözetildiğinde aracın Hakkı’ya babasından mirasen kalan para ile alındığı ve davalının kişisel malı olduğunun kabulü de yerindedir. Bu yönden araçla ilgili red kararı bu bakımdan da doğru olmaktadır.
Dava konusu 3124 parsel 4.5.2005 tarihinde satın alma yolu ile miras bırakan Hakkı adına tapuda tescil edilmiştir. Alım tarihi itibariyle taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda 11.7.2011 tarihi itibarıyla değerin 19.395 TL olarak belirlendiği dikkate alınarak yarısı 9.697,50 TL. katılma alacağına hükmedilmiştir. Taşınmazın karar tarihine en yakın değeri belirlenerek taşınmaza ilişkin herhangi bir borç iddiası olmadığından bu değer artık değer olarak kabul edilip yazılı şekilde hüküm kurulması doğru ise de, mahkeme tarafından dava dilekçesindeki taleplerin açıklanması hususunda davacı vekiline verilen süre sonunda davacı vekilinin 2.7.2008 havale tarihli dilekçesi ile, 3124 parselin değerini 12.915 TL olarak bildirdiği, taşınmazın yarı hissesinin, olmazsa 6.457,50 TL.nin davacıya ait olduğunun ve davalıdan tahsilinin istendiği görülmektedir. HMK.nun 26 (HUMK.nun 74.) maddesine göre “…Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez….”. Bu durumda talebin yarı değer üzerinden yürütüldüğü belirtilmiş ise de, açıkça belirtilen miktar ve yarı orandaki istek gözetilerek 6.457,50 TL üzerinden davacının talebinin kabulü gerekirken davacı lehine fazla miktara hükmedilmiş olması doğru değildir. Ayrıca talebin katılma alacağı niteliğinde olması sebebiyle davacı lehine faize, karar tarihinden geçerli olmak üzere hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren hükmedilmesi de doğru olmamıştır.
Bankalarda, ölüm tarihi itibariyle miras bırakanın hesabında bulunan paralarla ilgili hesapların ilk açılanın taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 6.6.2003 tarihinde açıldığı, bu sebeple hesaplardaki miktarların edinilmiş mal olarak kabul edilerek katılma alacağı hesabı yapılması doğrudur. Talebin niteliği itibariyle davacının katkıda bulunup bulunmamasının bir önemi olmadığı, katılma alacağı yasadan kaynaklandığı gibi, davalı taraf da miras bırakanın babası Sadettin’ten kalan miras parası ile bu hesapların açıldığı savunmasını ispatlayamamıştır (TMK’nun 222/3.m.). Bu bakımdan dikkate alınan miktarlar ve yapılan hesaplama usulünde bir isabetsizlik olmadığı, bu miktar üzerinde sağ eş davacının 1/2 oranda katılma alacağının bulunduğu (TMK.nun 231, 236/l. m) sabittir. Sağ eşin, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı terekeye ait borç olup, bu borç çıktıktan sonra ölen eş Hakkı üzerinde kalan diğer yarı pay mirasçılar arasında miras hukuku hükümlerine göre paylaştırılır. Sağ eş davacının, ölen eş Hakkı’dan kalan diğer yarı pay üzerinde de miras hakkı bulunmaktadır. Ancak bankadan gelen cevabi yazılarda hesaplarda bulunan miktarlardan taraflara 1/2’şer miras payları oranında ödemeler yapıldığı bildirilmiştir. Az yukarıda açıklandığı gibi, sağ eşin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı terekeye ait ödenmesi gereken borçtur. Buna göre; öncelikle terekeye ait bu borcun sağ eşe ödenmesi, daha sonra kalan miktar üzerinden yine sağ eşin TMK.nun 499. maddesine göre oluşan miras payının belirlenerek hem mal rejiminin tasfiyesinden, hem de miras payından kaynaklanan alacak miktarlarının toplamı belirlenerek davacının isteği hakkında bir karar verilmesi gerekir. Bu durumda hesaba esas artık değerin 24.712 TL ve 4.327,54 Dolar olduğu göz önüne alınarak davacının katılma alacağının 12.356 TL ve 2.163,77 Dolar olduğu bunun yanında kalan yarı değer üzerinde 1/2 oranda miras payının da 6.178 TL ve 1.081,88 Dolar ve katılma alacağı ile miras payı toplamının 18.534 TL ve 3.245,65 Dolar olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak davacının dava konusu hesaplardan yarı oranda miktarları çektiği dikkate alındığında davacı lehine hükmedilecek miktarın 6.178 TL ve 1.081,88 Dolar olduğu dikkate alınmadan hesap yöntemi gözden kaçırılarak miras bırakandan kalan terekenin tamamının davacıya verilmesi sonucunu doğuracak şekilde yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Bu miktar yönünden de karar tarihinden geçerli olmak üzere faize hükmedilmesi gerekirken davanın nitelendirilmesinde hataya düşülerek dava tarihinden geçerli olmak üzere faize hükmedilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de; davacının harcı da yatan dava değeri 38.000 TL olup mahkemece kısmen kabul kısmen redde karar verildiğine göre kabul ve reddedilen miktarlar üzerinden yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğrudur. Ancak kabul edilen miktar üzerinden davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti doğru hesaplanmış ve 1.043,20 TL yerine 1.403,20 TL olarak hükmedilmesi doğru değil ise de, rakamların ters yazılması sebebiyle maddi hata niteliğinde olduğu kabul edilen bu hususta bozma sevk edilmemiştir.
Yukarıdaki açıklamalar karşısında davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olup, davalı vekilinin temyiz itirazları ise yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün taşınmaz ve bankadaki mevduatlar bakımından 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca davalı lehine BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine ve istek halinde 389,05 TL peşin harcın temyiz eden davacıya, 21,15 TL peşin harcında temyiz eden davalıya iadelerine 10.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.