Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/503 E. 2012/7376 K. 13.09.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/503
KARAR NO : 2012/7376
KARAR TARİHİ : 13.09.2012

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

… ile Hazine ve… Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Olur (Kapatılan) Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 26.07.2011 gün ve 54/100 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı … ve müşterekleri dava dilekçesinde; babalarına ait iken ölümü ile kendilerine intikal eden taşınmazın bir kısmının kadastro çalışmalarında 125 ada 6 ve 126 ada 42 parsel olarak adlarına tespit edilmişken bir kısmının Hazine üzerinde bırakıldığını, bu yer tarım arazisi vasfında olup üzerinde 50-60 yaşında ağaçlar bulunduğunu açıklayarak adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı Hazine temsilcisi, 17.09.2008 tarihli yargılama oturumunda dava konusu taşınmazın dere yatağı vasfında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı köy temsilcisi, usulüne uygun tebligata rağmen cevap vermemiş ve yargılama oturumlarına da iştirak etmemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 18.05.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 874,63 m2 yüzölçüme sahip taşınmazın davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hükmün buna ilişkin kısmı davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile 18.05.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 874,63 m2’lik tescil harici yer yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Dosya içinde bulunan teknik bilirkişi raporu ve komşu 125 ada 6 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tutanağına göre taşınmaz 2007 yılında yapılan kadastro çalışmalarında “dere yatağı” vasfı ile tescil harici bırakılmıştır. Kural olarak, dere yatakları Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan bir yer koşulları mevcut olduğu takdirde, niteliğine göre zilyetlik ve imar-ihya yoluyla kazanılabilir. Keşif mahallinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın tarım arazisi vasfında olup davacılara babalarından intikal ettiğini bildirmiş olmasına rağmen 26.09.2008 tarihli keşifte teknik bilgisine başvurulan jeolog …30.10.2008 tarihli raporunda ” … Sonuç olarak kendi yaptığım gözlemler, incelemeler ve DSİ ile yaptığım görüşmeler, hazırlanan raporlar neticesinde davalı arazi (125 ada 6 nolu parsel) kadastro bilirkişilerinden temin edilen krokide A harfi ile gösterilen kırmızı renkli kalem ile boyanan yerin mevsim itibariyle pasif dere yatağı olduğu fakat feyezan (nisan, mayıs ayları) mevsimlerinde karların erimesi ile birlikte çok geniş bir havzaya sahip …deresi taşkını riskinden etkilenebilecek özelliğe sahiptir…” şeklinde beyanda bulunmuş, aynı keşifte dinlenen ziraat mühendisi Y. Mesut Bakır 26.09.2008 tarihli raporunda “…taşınmazın hemen bitişiğinde ve bir bütün halindeki alan selgah diye nitelendirilen alanında mevcut haliyle bitki örtüsü biçilmiş olup bu yerde ortalama 15-20 yaşında kavak ağaçları arazinin sınırlarını çevrelemiştir. … Mevcut taşınmazın şu anki haliyle taban suyunun yüksek olmasından dolayı çukur yerlerinde su birikintileri olmaktadır. Bu alan emsal parsellerde aynı özellik gösterdiği için arazinin etrafı korunma tedbirleriyle muhafaza edilerek ve taban suyunun yüksek olmasından dolayı alandaki fazla taban suyunu araziden uzaklaştırmak için drenaj yöntemiyle arazideki fazla su toprak altı kanallar vasıtasıyla araziden uzaklaştırılarak toprakta uygun tav sağlandıktan sonra tarım yapılabilir…” açıklamasında bulunmuştur. Bu halde taşınmazın halen Tavusker Deresi’nin etki alanı içinde kaldığının kabulünün gerektiği, öte yandan ziraatçi bilirkişi raporuna göre de tarım yapılabilmesi için bir takım imar- ihya işlemlerine muhtaç olduğu açıktır.
Hal böyle iken bilimsel verilere uygun olarak düzenlenen jeolog bilirkişi ve ziraat mühendisi bilirkişinin raporuna itibar edilerek (A) ile gösterilen ve kabul edilen yer bakımından davanın reddi yerine takdiri delil niteliğindeki tanık ve yerel bilirkişi beyanları esas alınarak davanın kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilen 18.05.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 874,63 m2’lik yerin davacılar adına tesciline ilişkin kısmının 6100 sayılı …nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 440/III-2 bendi gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 13.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.