Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/4495 E. 2012/10421 K. 13.11.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/4495
KARAR NO : 2012/10421
KARAR TARİHİ : 13.11.2012

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

… ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Tuzluca Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 07.06.2011 gün ve 190/119 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı vekili, muristen intikalen kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle kadastro çalışmalarında davalı Hazine adına tespit edilen 113 ada 134 parsele ilişkin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine, yargılama oturumlarına katılmadığı gibi, davaya bir cevap da vermemiştir.
Mahkemece, zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 113 ada 134 parselin tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; muristen intikal ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Dava konusu parsel, 9435,12 m2 yüzölçümü ve ham toprak vasfıyla senetsizden, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, tarım alanına dönüştürülmesi mümkün bulunan yerlerden olduğu belirtilmek suretiyle 08.08.2006 tarihinde Hazine adına tespit edilmiş, tutanak 15.06.2010 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Şöyle ki; dosya arasında mirasçılık belgesi bulunmamakla birlikte, Nüfus Aile Kayıt örneğine göre, davacının miras bırakanı-babası Muhacir Baştemur 29.03.1991 tarihinde ölmüş olup, davacıyla birlikte davada yer olmayan bir çok mirasçısı bulunmaktadır. Davacının miras bırakanının ölüm tarihine göre TMK.nun 701. maddesi gereğince tereke elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygın bulunmaktadır. TMK.nun 640 ve 702. maddeleri hükümlerine göre elbirliği mülkiyetinde tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Yani tasarrufi işlemler tüm mirasçıların katılımıyla yapılabilir. Kural olarak, dava açmak da tasarrufi bir işlemdir. Miras bırakandan intikal ettiği iddiasıyla 3.kişilere karşı açılan davalarda, uyuşmazlık konusu taşınmazın taksim, bağış vb. şekilde mirasçılardan birine veya bir bölümüne bırakıldığının kanıtlanamaması halinde, mirasçılardan biri veya bir kısmı adına tescil isteyemeyeceğine ve dava dışı mirasçılar olması halinde tüm mirasçılar adına tescil istenilmediği için, dışarıda kalan mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci yoluyla da davanın yürütülmesi mümkün olmadığına göre işin esasına girilmeksizin davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekir. Öte yandan somut olayda; mahallinde yapılan keşif sırasında, taşınmazın muristen davacı oğluna kaldığı yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından beyan edilmiş ise de, miras bırakandan kaldığı iddia olunan taşınmazın taksim edilip edilmediği hususu üzerinde durulmamıştır. Hal böyle olunca mahkemece yapılacak iş; miras bırakana ait mirasçılık belgesinin istenilmesi, HMK.nun 288 vd.maddeleri gereğince mahallinde keşif yapılarak yerel bilirkişi ve tanıklara uyuşmazlık konusu taşınmazın öncesi itibariyle kime ait olduğu, zilyetliğin davacıya ne şekilde intikal ettiği hususlarının sorularak dava şartı üzerinde durulması, uyuşmazlık konusu taşınmazın miras bırakandan intikalen davacıya kaldığının doğrulanması halinde yargılamaya devamla iddia ve savunma doğrultusunda inceleme yapılarak davanın esası bakımından hüküm kurulması; dava konusu taşınmazın miras bırakandan intikalen davacıya kaldığının ispatlanamaması, tüm mirasçılara ait bulunduğunun anlaşılması halinde ise dava yalnız davacı adına tescil istemiyle açıldığından, tüm mirasçılar adına tescil istenilmediğinden diğer mirasçıların davaya dahil edilmesi veya temsilci atanması suretiyle de dava şartının yerine getirilmesi mümkün olmadığına göre davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir.
Bundan ayrı; dava tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin bulunduğundan, kadastro tespitinin kesinleştiği dosya kapsamından anlaşılan dava konusu 113 ada 134 parsele ait tapu kaydının Tapu Müdürlüğünden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde gözönüne alınması ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra davacı, murisi (ve uyuşmazlık konusu taşınmazın taksimen veya başka şekilde davacıya bırakıldığının belirlenmesi ve tespit tarihine kadar bağımsız 20 yıllık kazanma süresinin dolduğunun saptanamaması halinde diğer mirasçılar adına) adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış dava olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu husus da araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmiş olması isabetsizdir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, HUMK.nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 13.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.