Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/4215 E. 2012/10204 K. 09.11.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/4215
KARAR NO : 2012/10204
KARAR TARİHİ : 09.11.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

… ile … aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Doğubayazı Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 01.02.2012 gün ve 347/55 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Dava, iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu 132 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalıya satılıp teslim edildiği, davacının zilyetliğinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 132 ada 1 parsel sayılı taşınmaz, revizyon gören 20.12.1967 gün 124 sıralı tapu kaydının kapsamında kaldığı, kayıt malikinin bu yeri haricen sattığı belirtilerek 06.04.2007 tarihinde kadastro yoluyla davalı … adına tespit edilmiş, tutanağın itirazsız kesinleşmesiyle tespit gibi tescil edilmiştir. Dava konusu taşınmazın kadastro öncesinde tapulu olduğunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dosya içeriğine göre, revizyon tapu kaydının maliki … oğlu … … davacının murisidir. Davalının dayanak 02.08.2004 tarihli adi nitelikli harici satış senedine göre de, … … mirasçılarından … … dava konusu taşınmazı davalıya satmıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b maddesinde, “Zilyet, taşınmaz malı, kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunduğu takdirde zilyet adına…tespit olunur” hükmüne yer verilmiştir. Taşınmazın davalı tarafça haricen satın alındığı 02.08.2004 tarihinden, kadastro tespit tarihi olan 06.04.2007 tarihine kadar on yıllık kazanmayı sağlayan zilyetlik süresi geçmediğinden, davalı yönünden anılan kanun maddesindeki kazanma koşulları oluşmamıştır.
Ne var ki; davacı vekili, tapu kaydının iptaliyle tamamın vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Keşif yerinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın muris … …’dan kaldığını bildirmekle birlikte, intikal şekli hakkında bir açıklama yapmamışlardır. Bu husus tahkikat hakimi tarafından da sorulup belirlenmemiştir.
6100 sayılı HMK.nun 194/1.maddesinde; “…taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar…” hükmüne yer verilmiştir. Davanın doğru biçimde sonuçlandırılması için davanın ne olduğunun anlaşılması gerekir. Mahkemece, dilekçenin içeriğine göre davacının isteğini ve amacını belirleyip uyuşmazlığın ona göre çözüme kavuşturulması gerekir. Davanın niteliği anlaşılamadan hangi kanuni düzenlemeye göre sonuçlandırılacağı noktasına ulaşılamaz. HMK.nun 33(1086 sayılı HUMK.nun 76) maddesine göre, davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara, bunların nitelendirilmesi ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek hakime aittir. Hakim tarafların yargılama oturumlarında ve dilekçesinde kullandıkları nitelendirme ile bağlı değildir. HMK.nun 31(1086 sayılı HUMK.nun 75/2) maddesinde, hakimin uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceğini düzenlemiştir. Aynı kanunun 147 ve 169(1086 sayılı HUMK 213/1, 230) maddelerine göre de, tahkikat hakiminin iki tarafı veya vekillerini çağırarak davanın maddi olguları hakkında beyanlarını alabileceği belirtilmiştir.
İddianın ileri sürülüş şekline göre; davacı vekili, dava konusu taşınmazın tamamının adına tescili isteğinde bulunmuştur. Bu açıklamaya göre, davanın tereke adına açılmadığında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Eldeki dava, mirasçılık sıfatı olmayan üçüncü kişiye karşı açılmıştır.
Hal böyle olunca, öncelikle muris … …’ın mirasçılık belgesi getirtilmeli, ölüm tarihi itibarıyla terekenin elbirliği hükmüne tabi olması ve davacıdan başka davada taraf durumunu almamış mirasçıların da bulunması durumuna, uyuşmazlık konusu taşınmazın, muristen davacıya devir şekli (taksim, bağış, satış v.s.) üzerinde durulması dava şartı bakımından önemlidir. Dava şartı, kamu düzeni ile ilgili olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi taşınmazın davacıya geçiş şekli mahkemece kendiliğinden araştırılıp belirlenmelidir. Mahkemece; belirtilen usul hükümleri uyarınca tereke adına dava açmayan davacıdan bu devir hakkında açıklama istemesi, taksim, bağış, satış vs. gibi nedenlerden birine dayanması durumunda, bu hususu kanıtlaması için süre ve imkan verilmesi, bundan sonra, iddianın ileri sürülüş şekline, toplanan delillere ve getirtilecek mirasçılık belgesine göre öncelikle dava şartı üzerinde durulması, çekişme konusu taşınmazın halen elbirliği mülkiyetinde olduğunun anlaşılması durumunda, davacı tereke adına dava açmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi, aksi durumda ise dosya içeriğine ve toplanacak delillere göre uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, belirsiz olun bu durum açıklığa kavuşturulmadan, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle, davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı görülen yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun geçici 3.maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine
09.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.