Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/3401 E. 2012/10430 K. 13.11.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3401
KARAR NO : 2012/10430
KARAR TARİHİ : 13.11.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Alacak

… ile … aralarındaki alacak davasında mahkemenin yetkisizliğine dair Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 01.11.2011 gün ve 145/437 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, dava dilekçesinde; “alacak-sebepsiz zenginleşme davası, mal ortaklığının tasfiyesi” isteğinde bulunarak 1994 yılında Balıkesir-Burhaniye ilçesinde S.S. Villa Mercan Konut Yapı Kooperatifi kurulduğunu, eşi ile birlikte Aralık-1994 tarihinde üye olduklarını, kooperatif ortaklık sözleşmesinde eski eşi-davalı …’un da imzasının bulunması nedeniyle kooperatif ortaklık payının davalıyla hukuken müşterek olarak görüldüğünü, 1999 yılında yapılan kura çekilişinde A-1 Blok adresindeki evin kendilerine isabet ettiğini, Kadıköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/1581 Esas sayılı boşanma davasıyla boşandıklarını, kooperatif ödemelerinin tamamına yakınının tarafından yapıldığını, emekli ikramiyesini yazlık eve yatırdığını, üç ayrı bankadan kredi kullandığını, evin ödemelerine sarf ettiğini, emekli olmadan önceki kişisel tasarruflarını da buraya aktardığını, daha başka masraflar yaptığını açıklayarak kooperatif üyeliği nedeniyle davalının ödediği 4927.50 TL’nin davacı tarafından ödenmesine, kooperatif ortaklığının münferiden adına tesciline, aksi halde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla yaptığı ödemelere karşılık şimdilik 51000 TL’nin ödeme tarihinde işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve kooperatif ortaklık payının da davalı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davacı, “…13.04.2010 tarihli yargılama oturumunda ise daha önce delillerini bildirdiğini, boşandıklarını, kooperatife eşi ile birlikte yarı yarıya üye olduklarını, boşanıncaya kadar yapılan ödemelerin yarı yarıya olduğunu, ondan sonra ise ödemelerin tamamını kendisinin yaptığını bu nedenle yaptığı bu ödemelerin faiziyle birlikte geri istediğini, davanın buna ilişkin olduğunu…” bildirmiştir.
Davalı vekili, görevsizlik kararı veren mahkemeye sunduğu cevap dilekçesiyle; davada hak düşürücü sürenin dolduğunu, bu nedenle ortaklığın tasfiyesinin istenemeyeceğini, aksi taktirde davacının müvekkilinden alacaklı olduğunun, gerçek dışı bulunduğunu, vekil edeni kooperatifte ½ paya sahip olup, payına düşen parayı tamamen ödediğini, herhangi bir borcu bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “davacının öncelikli isteğinin tapu iptali ve tescil olduğunu, ferdi mülkiyete geçildiğini, taşınmazın bağımsız bölüm niteliğinde ve tapuda kayıtlı olduğunu, taşınmaz üzerindeki aynı hakkı ilişkin veya aynı hak sahipliği değişikliğine yol açacak davalarda taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkiye sahip bulunduğunu belirterek HUMK.nun 13 ve HMK.m.12. maddesi gereğince taşınmazın bulunduğu yer olan Burhaniye Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili bulunduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmesi” üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, dava dilekçesinin konu kısmından da anlaşılacağı üzere eşlerin boşanması nedeniyle mal ortaklığının tasfiyesi olarak açılmış ancak, nitelendirmenin tam olarak yapılmadığı bu ibarenin yanında alacak ve sebepsiz zenginleşme davası olarakta nitelendirildiği anlaşılmıştır. Eşlerin Kadıköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin Yargıtay denetiminden geçerek 27.06.2003 tarihinde kesinleşen 2002/1581 Esas ve 2002/1378 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları, daha sonra her iki eşin birlikte üyesi oldukları kooperatif yoluyla edinilen taşınmaz nedeniyle davacının alacak isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Kural olarak 01.01.2002 öncesi geçerli bulunan 743 sayılı TKM.nin 170. maddesi gereğince mal ayrılığından kaynaklanan katkı alacağı ile, 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallardan ve değer artış payından kaynaklanan alacaklar nedeniyle ayîn (mülkiyet) hakkı istenemeyeceği açıktır. Eşlerin katkı alacağı ya da katılma alacağından kaynaklanan hakkı şahsi nitelikte bulunan alacak hakkıyla sınırlıdır. Bu nedenle mülkiyet hakkının istenemeyeceği 07.10.1953 tarih 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğidir.
Ne var ki, dava dilekçesinde mal ortaklığının tasfiyesi yanında aynı zamanda alacak ve sebepsiz zenginleşme davası denilmesi nedeniyle Kadıköy 5. Aile Mahkemesinde açılan davanın yargılaması sonunda dava dilekçesinde az önce açıklanan beyan ile davacının 13.04.2010 tarihli yargılama oturum tutanağına geçen beyanı sözü edilen mahkemece de birlikte değerlendirilerek davanın sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak davası olarak nitelendirilmesi sonucu 5. Aile Mahkemesinin 01.07.2010 tarih ve 2009/801 Esas, 2010/588 Karar sayılı kararıyla mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve bu görevsizlik kararı taraflarca temyiz edilmeyerek 26.02.2011 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir. Böylece, davacı 13.04.2010 tarihli yargılama oturumundaki beyanıyla isteğini alacakla sınırlamıştır.
Belirtilen görevsizlik kararı her iki tarafça da temyiz edilmediğinden davanın sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak davası olduğu hususu bir bakıma kesinleşmiş bulunmaktadır. Dava mülkiyet hakkına ilişkin bulunmadığına ve davacının açık beyanı ile alacak davası olarak kabul edildiğine göre görevli mahkeme bu durum karşısında Asliye Hukuk Mahkemesi olmaktadır. Kaldı ki, dosya arasında bulunan 5980 sayılı parselin tapu kaydına göre malik halen kooperatif görünmektedir. Ferdi mülkiyet söz konusu olmayıp, kooperatif üyeliği kaydının iptali de istenilmediğine göre böyle bir durumda kooperatif adına bulunan tapu kaydının iptali de söz konusu olamaz. Kooperatife karşı açılmış bir dava ve istek de bulunmamaktadır.
Şu halde mahkemece, davanın sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak davası olduğu kabul edilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, isteğin gayrimenkulün aynına ilişkin bulunmadığı gerekçesiyle kesin yetki kuralının varlığı gözetilerek yetkisizlik kararı verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 13.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.