Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/3245 E. 2012/4507 K. 21.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3245
KARAR NO : 2012/4507
KARAR TARİHİ : 21.05.2012

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

… ile Hazine ve … aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Selim Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 25.01.2011 gün ve 189/23 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı, Selim İlçesi, Laloğlu Köyü 219 adada yer alan 1000 metrekarelik harman yeri olan taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında köy orta malı ve Maliye Hazinesi adına tespitinin yapıldığını, 30 – 40 yılı aşkın süredir aile mensubu kişiler ve kendisi tarafından nizasız ve fasılasız malik sıfatıyla kullanıldığını ileri sürerek, tespitin iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı köy temsilcisi, taşınmazın davacının babası tarafından harman yeri olarak kullanıldığını, kadastro çalışmaları sırasında sehven davacı adına tespit görmediğini beyan etmiş; davalı Hazine vekili ise davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı Hazine vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik sebebine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Dosya kapsamına, toplanan delillere göre; dava konusu 153 ada 219 parsel sayılı taşınmazın kadimden beri Laloğlu Köyü halkı tarafından mera olarak kullanıldığını, fiili zemin durumunun bu vasıfta olduğunun mera komisyon kararı, muhtar ve bilirkişilerin müşterek beyanlarından anlaşıldığı belirtilerek, 15.02.2006 tarihinde tespit harici orta malı olarak sınırlandırıldığını, tapu kaydında mera niteliği ile 5.894.528,87 m2 miktarlı kamu orta malı olarak tescil edildiğini, keşif tutanağında davacının taşınmazın atalarından kaldığını, 30 senedir zilyedi olduğunu söylediğini, yerel bilirkişi ve tanığının ise taşınmazın davacının babası İbrahim tarafından harman yeri olarak kullanıldığını, sonradan oğlu davacıya kaldığını bildirdikleri görülmüştür. Fen bilirkişi taşınmazın 153 ada, 259 parsel içerisinde kaldığını, hudutları gösterilerek krokide pembe renkli kalemle boyanan yerin yüzölçümünün 1313,04 m2 olarak hesaplandığını, ziraat bilirkişi ise diğer niteliklerini belirtmişlerdir. Mahkemece 253 ada, 259 parsel sayılı taşınmazdan söz edilerek hüküm kurulmuştur.
Eksikten getirtilen belgelerden, davacının babası Süleyman oğlu, 1931 doğumlu İbrahim Türkdoğan’ın kayden sağ olduğu, 153 adanın son parsel numarasının 233 parselde bittiği, dava konusu taşınmazın 153 ada 219 numaralı parsel olacağı belirlenmiştir.
Dava konusu taşınmaz, kadastro çalışmaları sırasında tespit harici mera olarak tespit dışı bırakılmıştır. Böyle bir yerin emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesine müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle ve taşınmazın genel harman yeri ya da mera olmadığının açıklığa kavuşturulmasıyla 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri hükümlerine göre kazanılması mümkündür.
Tespit dışı bırakılan böyle bir yerin kazanılabilmesi için, niteliğinin açıkça belirlenmesi, emek ve para sarfı ile imar-ihya edilmesi, dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17. maddesindeki koşullar altında tasarruf edilmiş olması ve davacı açısından imar-ihya ve kazanma koşullarının kanıtlanması gerekmektedir.
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar, ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafları olup hava fotoğraflarının Hazine adına tapu kaydının oluştuğu 2004 yılından geriye doğru yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tescil tarihine göre 20-25 yıl öncesine ait (1979 – 1984 yılları arası) stereoskopik hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığından tarihleri açıkça yazılmak suretiyle istenilmesi ve stereoskopla incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafının stereoskop altında incelenmesi halinde arazinin üç boyutlu olarak görülmesi, sınırlarının açıkça belirlenmesi ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için uygun hava fotoğraflarından gereği gibi yararlanılmamış ve hava fotoğrafları uzman bilirkişi aracılığıyla uygulanmamıştır.
Mahkemece, ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi veya fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle tescil tarihine göre 20-25 yıl öncesine ait iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle uzman bilirkişiler aracılığıyla taşınmaz başında uygulanmak suretiyle taşınmazın niteliği ve kullanım süresinin ne zaman başladığının belirlenmesine çalışılması, tanık ve bilirkişi sözlerinin bilimsel esaslara göre hazırlanan uzman bilirkişi kurulu raporlarıyla denetlenmesi, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin başladığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihinin ayrı ayrı belirlenmesi, davacının aktif dava ehliyeti yönünden kayden sağ görülen babası İbrahim’den taşınmazın satış ya da bağış yoluyla kalıp kalmadığının araştırılması, ayrıca babası İbrahim için de miktar araştırmasının yapılması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK 428. maddesine uyarınca BOZULMASINA, 21.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.