Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/3172 E. 2012/5984 K. 21.06.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3172
KARAR NO : 2012/5984
KARAR TARİHİ : 21.06.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

Hazine ile … aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 29.07.2009 gün ve 132/162 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı Hazine temsilcisi, davalı adına kayıtlı bulunan 1680 parselin kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümüne ilişkin tapu kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, 5841 sayılı Yasa ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12.maddesine eklenen hüküm ve geçici 10.madde gereğince davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
3402 sayılı Kadastro Kanununun “Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre” başlıklı 12.maddesinin 3.fıkrasında “…Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz…” denilmiştir. 14.03.2009 tarih ve 27169 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa ile Kadastro Kanununun 12.maddesinin 3. fıkrasına cümle eklenmiş, ayrıca bir de geçici madde ilave edilmiştir. Buna göre KK.nun 12 m.3.fıkrasına eklenen cümleyle “..Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzelkişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” hükmü getirilmiş; 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen geçici 10.maddeyle de “…12.maddenin 3.fıkrası hükmünün, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” düzenlemesi yapılmıştır. Temyiz incelemesine konu davanın hüküm tarihi itibariyle 5841 sayılı Yasayla değişik Kadastro Kanununun açıklanan maddeleri gereğince hak düşürücü süreden reddi doğrudur.
Ne var ki, anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih, 2009/31 Esas ve 2011/77 Karar sayılı kararıyla iptal edilmiş ve kararın 23.07.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmasıyla iptal hükmü yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33.maddesinde yer alan “Hakim, Türk hukukunu re’sen uygular” hükmü ile ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır. Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında, Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümese de ve 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin mahkeme kararı verildiği tarih itibariyle doğru ise de, 10.03.1969 tarih ve 1/3 sayılı İBK.nın gerekçe bölümünde de belirtildiği üzere, iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, ancak henüz devam eden uyuşmazlıkların iptal kapsamında bulunacağı açıktır. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer. Bu durumda davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararı nedeniyle doğru olduğu söylenemez.
Hal böyle olunca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olup, kamu malları ile ilgili davalar aynı zamanda kamu düzeni ilkesini de içermektedirler. Bu nedenle mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni yasal durum dikkate alınarak, inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
Mahkemece yapılacak iş; dava konusu taşınmaz bölümünün 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi, ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 21.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.