Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/3073 E. 2012/4050 K. 10.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3073
KARAR NO : 2012/4050
KARAR TARİHİ : 10.05.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil

… ile Hazine ve Kesmeköprü Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının reddine dair … Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 13.06.2008 gün ve 474/375 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle kadastro çalışmalarında taşlık niteliğiyle tespit dışı bırakılan 95 dönüm taşınmazın vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, uyuşmazlık konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın 25 yıldır kullanılmadığı ve davacının zilyetliği terk ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir. Uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu Kesmeköprü köyünde kadastro çalışmaları 1957 yılında yapılmıştır. Bir taşınmazın kazanmayı sağlayan zilyetlik yoluyla edinilebilmesi için taşınmazın nitelik itibariyle kazanıma elverişli olması ve zilyetlik koşullarının gerçekleşmiş olması gerekir. TMK.nun 6.maddesine göre aksine hüküm bulunmadığı sürece taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Somut olayda ispat yükü davacı taraftadır. Mahkemece, davacı tarafa iddiasını ispat bakımından delillerini bildirmek üzere süre ve imkan tanınmamıştır. Mahallinde 30.5.2008 tarihinde icra edilen keşifde dinlenen yerel bilirkişilerin beyanlarında, niza konusu taşınmazın davacıya babasından kaldığı, 40- 50 yıldan bu yana tarım arazisi olarak tasarruf edildiği, davacının taşınması sonrası icara verildiği, ancak 25 yıldır sürülmediği açıklanmıştır. Keşif zaptına yazılan gözlemde ise; hafif taşlık olduğu, 10 yıldan beri sürüldüğüne dair belirti olmadığı, taşınmaz üzerinde geven bitkileri ve tarlanın ortasında bir kısım toplanmış taşlar bulunduğu belirtilmektedir. Mahkemece keşfi takip eden 13.6.2008 tarihli celsede, keşifde hazır bulunan fen ve ziraatçı bilirkişi raporları beklenilmeksizin yazılı gerekçeyle hüküm kurulmuştur. Ziraatçı bilirkişi raporu hüküm tarihinden sonra-16.7.2008 tarihli havale ile dosya arasına konulmuş, teknik bilirkişi raporu ise halen dosyada bulunmamaktadır.
HMK.nun 27. (HUMK.m. 73.) maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı ispat hakkını ve taraf teşkilini de kapsamaktadır. Taraflara hukuki dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. T.C.Anayasasının 36.maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını da teminat altına almıştır. Hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama süjelerinin yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gereklidir. Somut olayda davacı tarafa delillerinin bildirilmesi için süre ve olanak verilmeden, yerel ve teknik bilirkişilerle yapılan keşif sonrasında, teknik bilirkişi raporları dahi beklenilmeden davanın reddine karar verilmesi, hukuki dinlenilme hakkı ile adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir.
Mahkemece yapılacak iş; taraflara delillerinin bildirilmesi için süre verilmesi, bildirildiği takdirde taraf delillerinin toplanılması, uyuşmazlığın taşınmazın aynına yönelik olduğu gözönüne alınarak mahallinde keşif icrasıyla bildirildiği takdirde taraf tanıkları ve yerel bilirkişilerin HMK.nun 243-244.maddelerinde yazılı ( HUMK.nun 258, 259) yöntemine uygun şekilde çağrılarak iddia ve savunma doğrultusunda dinlenilmesi, gerektiği takdirde dava şartı üzerinde durulması, beyanlar arasında çelişki olduğu takdirde giderilmeye çalışılması, dava konusu taşınmazı gösterir ölçekli krokinin teknik bilirkişiye düzenletilmesi, niteliğinin belirlenmesine esas olmak üzere uzman ziraatçı bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınması, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ve niteliğine ilişkin belirlemelerin denetlenmesi bakımından hava fotoğrafları ile uygulama yapılmasının düşünülmesi, tarafların açıklamalarının tam olarak dikkate alınması ve uyuşmazlığın niteliğine göre gerekli incelemeler yapıldıktan sonra tüm dosya kapsamı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesidir. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine. istek halinde 21,15 TL peşin harcın temyiz eden davacıya iadesine10.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.