YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/1786
KARAR NO : 2012/7377
KARAR TARİHİ : 13.09.2012
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
… ile Hazine ve … aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne dair Midyat Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 17.01.2012 gün ve 250/25 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde; mevki ve sınırlarını bildirdiği bir parça taşınmazın davacı tarafından imar-ihya edilerek bağ haline getirildiğini ve 25 yıldan beri davacının zilyetliğinde bulunduğunu açıklayarak davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu yerin kıraç, kayalık vasfında olup Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuş, davalı … usulüne uygun tebligata rağmen cevap vermediği gibi yargılamaya da iştirak etmemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacı ve kardeşlerine babalarından intikal eden taşınmaza ilişkin kardeşler arasında taksim bulunmadığından davacı adına miras payı oranında tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, imar-ihya, kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Dosyada bulunan 11.10.2010 tarihli teknik bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmaz Acırlı beldesi sınırları içinde bulunan tescil harici yerlerden olup, mahkemece taşınmazın hangi nedenle tescil harici bırakıldığı, tapulu yerlerden olup olmadığı, imar planı kapsamında ise, imar planının hangi tarihte kesinleştiği araştırılmamıştır. Mahallinde 08.10.2010 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, dava konusu taşınmazın davacıya babasından kaldığını bildirmiş iken, hangi nedenle tescil harici bırakıldığını, taşınmazın kadastrodan sonra kim tarafından ne şekilde ve hangi tarihler arasında imar ihya edildiğini açıklamamışlardır. Öte yandan davacı taşınmazın kendisine babasından kaldığını ileri sürmüş, keşif mahallinde dinlenen yerel bilirkişi ile tanıklar aksime ilişkin herhangi bir beyanda bulunmamış ancak, 22.03.2011 tarihli yargılama oturumuna iştirak ederek taşınmazın davacının babasına ait iken babasının ölümünden sonra mirasçılar arasında taksim yapıldığını duyduklarını bildirmişlerdir.
Hal böyle iken mahkemece taşınmazın babadan kaldığı, davacı lehine imar-ihya ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinme şartlarının gerçekleştiği kabul edilmiş ancak hüküm kurulurken taksim bulunmadığının kabulü ile taşınmazın davacının babasına ait veraset ilamındaki payı oranında davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
TMK.nun 640/2 ve 702/2 maddelerine göre, mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Tasarruf işlemleri için ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerekir. Tereke murisin ölüm tarihi itibariyle elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğuna göre öncelikle taksimin üzerinde durulmalıdır. Bu halde mahkemece yapılacak iş; yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklar …nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı, aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, dava konusu taşınmazın kim tarafından hangi tarihte imar ve ihyasına başlandığı, imar ve ihyanın ne şekilde sürdürüldüğü, hangi tarihte tamamlandığı ve tarımsal amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığı hususları ile kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulları ve babadan kalan taşınmazın mirasçılar arasında taksim edilip edilmediği yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmalı, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde …nun 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılmalı, tanık ve bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmelidir.
Taksimin varlığı halinde diğer kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmalıdır. Taksimin davacı tarafından ispatlanmaması halinde; Yukarıda açıklandığı üzere miras bırakan Yusuf Boşal’ın ölüm tarihine göre mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Murisin terekesi üzerinde mirasçıların TMK.nun 701 ve 702. maddelerine göre, belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı, taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK.nun 702. maddesi uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Dava da bir tasarrufi işlem olduğundan tüm mirasçıların üçüncü kişi durumunda bulunan Hazineye karşı birlikte dava açmaları zorunludur. Davacı, dava konusu tescil harici taşınmazın sadece kendi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Bu haliyle davacının tek başına davalı … karşı dava açma sıfatı ve yetkisi bulunmamaktadır. Dava dışı kalan mirasçıların, böyle bir davada 11.10.1982 gün ve 3/2 sayılı YİBK’na göre, sonradan muvafakatlarının alınması ya da miras şirketine mümessil tayini suretiyle dava koşulunun yerine getirilmesi de mümkün bulunmadığından dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmelidir.
Ayrıca imar planı kapsamında kalan taşınmazların zilyetlikle kazanılabilmesi için 3402 sayılı Yasanın 17. maddesinin son fıkrası uyarınca, taşınmazın imar planı kapsamına alındığı tarihe kadar, davacı lehine zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleşmesi gerektiğinden taşınmazın sınırları içinde bulunduğu Acırlı Belediye Başkanlığından imar planı kapsamında olup olmadığı, imar planı kapsamında ise, imar planının niteliği ve kesinleşme tarihi sorulmalı, tescil davasının konusunu ancak tapusuz taşınmazlar oluşturacağından ve çifte tapunun önlenmesi bakımından teknik bilirkişi tarafından düzenlenen krokide eklenmek suretiyle taşınmazın tapulu yerlerden olup olmadığı Midyat Tapu sicil Müdürlüğünden sorulmalı, aynı şekilde kroki eklenmek suretiyle taşınmazın hangi tarihte ve hangi nedenle tescil harici bırakıldığı kadastro müdürlüğünden sorularak, zilyetlikle edinilebilecek yerlerden olup olmadığı ve kazanmayı sağlamaya yeterli zilyetlik
süresinin geçip geçmediği göz önünde bulundurulmalı ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşılması gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün 6100 sayılı …nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 440/III-2 bendi gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 13.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.