Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/1246 E. 2012/8478 K. 03.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/1246
KARAR NO : 2012/8478
KARAR TARİHİ : 03.10.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil

… ile Hazine, dahili davalılar … ve Evren Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Mut Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.10.2011 gün ve 492/537 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili mevki ve sınırları dava dilekçesinde belirtilen ve kadastro çalışmaları sırasında tapulama harici bırakılan tarım arazisi niteliğindeki taşınmaza vekil edenin nizasız fasılasız yirmi yıldan fazla bir zamandan beri malik sıfatıyla zilyet olduğunu, taşınmazda meyve ağaçlarının bulunduğunu açıklayarak taşınmazın adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve özel mülkiyete konu olmayan yerlerden olduğunu zilyetlik iktisabının mümkün olmadığını açıklayarak davanın reddine, taşınmazın MK.nun 713/6.maddesi gereğince Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Köy Temsilcisine usulüne uygun tebligat yapılmış, davalı köy temsilcisi keşif sırasında taşınmazın davacının murisi İbrahim’e ait olduğunu, ondan da miras yoluyla davacıya intikal ettiğini, taşınmazın Ermenek Çayına sınır olduğunu, davacı tarafından ekildiğini, taşınmazın davacıdan başka hak sahibi bulunmadığını açıklamıştır.
Mahkemece, davacı yararına zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu benimsenerek davanın kabulü ile 04.02.2010 tarihli kroki ve raporda A harfiyle mavi renkli kalemle boyalı olarak gösterilen toplam 1840,57 m2’lik taşınmazın davacının mülkiyetinde bulunduğunun tespitine, Hazinenin talebinin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve imar ihya sebeplerine dayanarak MK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17 maddeleri gereğince açılan tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu benimsenerek davacının mülkiyetinin aidiyetine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.
Davaya konu taşınmaz Evren Köyünde 22.11.1976 tarihinde başlayan ve 11.01.1980 tarihinde bitirilerek 16.05.1980 tarihinde kesinleşen kadastro çalışmaları sırasında Ermenek Çayı yatağı altında kalmış olabileceğinden tespit ve tescil harici bırakılmıştır. 13.12.2010 tarihli bilirkişi raporunda, 1840,57 m2’lik yüzölçümlü taşınmazın tapu kadastro çalışmaları sırasında tapulama harici bırakıldığı orman sayılmayan yerlerden olduğu en eski tarihli memleket haritası ve stereoskopik olarak incelenen 1956 yılı hava fotoğraflarına göre öncesinin orman olmadığı 1987 yılı hava fotoğraflarından üretilmiş ve 1990 yılında baskısı yapılmış olan memleket haritasında, yaklaşık 1/3 nün meyve bahçesi simgeli alanda, geriye kalan kısmının “ kumluk” olarak gösterilen alanda ve Ermenek Çayı içerisinde kaldığı, 1988 tarihli hava fotoğraflarının incelenmesinde üzerinde orman ağaç ve ağaççıklarının bulunmadığı belirtilmiştir. 30.12.2010 tarihli ziraat bilirkişisi Hakan Yüksel tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda taşınmazın 613,52 m2’lik kısmının Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmadığı kadim tarım arazisi olduğu, geriye kalan kısmının Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu, emek ve masraf sarfedilerek imar ve ihya edildiğine dair herhangi bir bulguya rastlanılmadığı belirtilmiştir. Bilirkişi Mehmet Akpınar tarafından düzenlenen 11.10.2011 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın Ermenek Çayına sınır olduğu belirtilmiştir. Mut Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/40 değişik iş sayılı iş dosyasına rapor ibraz eden bilirkişi Mehmet Sivas tarafından düzenlenen 18.08.2010 sayılı rapora göre taşınmaz içerisinde kırk adet onbeş yaşında kayısı ağacı, altı adet üç yaşında kayısı ağacı, iki adet onbeş yaşında erik, altı adet iki yaşında nar ağacı, onyedi adet on beş yaşında asma ağacı, iki adet beş yaşında incir ağacı bulunduğu belirtilmiştir. Yargılama sırasında dinlenen tanık ve mahalli bilirkişiler, taşınmazın davacının murisi İbrahim’e kaldığı, tarımsal amaçlı ürünler ekilip biçildiği, babasından davacıya bağış suretiyle intikal ettiğini beyan etmişler ise de, delil tespiti dosyasındaki ziraat bilirkişi raporuna göre taşınmazda bulunan ağaçların yaşının 2-15 olduğu, memleket harita ve hava fotoğrafı gibi belgelere dayalı olarak düzenlenen 13.12.2010 tarihli bilirkişi raporu ile ziraat bilirkişisi Hakan Yüksel tarafından düzenlenen rapora göre taşınmazın 2/3 nün kumluk niteliğinde Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu, imar-ihya edilmediği anlaşıldığından belgelere dayalı olarak hazırlanan bilimsel nitelikli bu bilirkişi raporlarına değer verilerek taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu kabulü gerekirken takdiri niteliğindeki yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına değer verilerek davanın kabulüne karar verilmesi dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.
Kadastro Kanununun 16/c ve MK.nun 715 ve 999. maddelerine göre Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler gibi tarıma elverişli olmayan yerler ile deniz, göl, nehir gibi genel sular tescil ve sınırlandırmaya tabi olmadığı gibi bu yerlerin tapu kütüğüne tescili ve özel mülkiyete konu olmaları olanaklı değildir. Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1992 tarihli ve 1992/14-395 Esas, 1992/559 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunun yerin tapuya tescili mümkün bulunmamaktadır. Somut olayda davaya konu taşınmazda Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kumluk niteliğinde olduğundan niteliği itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilmesi mümkün olmayan yerlerden olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Davalı Hazinenin temyiz itirazları tüm bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 03.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.