Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2012/10833 E. 2013/6981 K. 13.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/10833
KARAR NO : 2013/6981
KARAR TARİHİ : 13.05.2013

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma alacağı

… ile … aralarındaki katılma alacağı davasının kabulüne dair … 4. Aile Mahkemesi’nden verilen 01.02.2010 gün ve 107/900 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, evlilik birliği içerisinde vekil edenine babasından miras yoluyla intikal eden 2418 ada 340 parselde kayıtlı taşınmazı satmak suretiyle elde edilen para ve çalışmaları karşılığındaki birikimlerini ekleyerek 27.12.2002 tarihinde 8622 parselde bulunan 16 numaralı bağımsız bölümü satın aldıklarını, davacı eşin ticaretle uğraştığı bu nedenle işlerinin yoğun bulunması sebebiyle tapu işlemlerinin davalı eş tarafından yürütülerek adına tapuya tescil edilmiş olduğunu, davalı eşin katkısının bulunmadığını açıklayarak fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak 40.000 TL katılma alacağının faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, vekil edeninin evliliğin başından beri çalıştığını, miras yoluyla kalan evin diğer paylarının alınmasında katkısı bulunduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 40.000 TL’nin dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 14.8.1997 tarihinde evlenmişler, 15.11.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 15.09.2008 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK’nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM’nin 170.maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejimi, 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 15.11.2005 tarihine kadar 4722 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince, eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden TMK’nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.
Dava dilekçesinin içeriği, davacının talebi ve dava konusu taşınmazın edinme tarihine göre davacının talebi yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma alacağı ile değer artış payı isteğine ilişkindir.
Dava konusu 8622 parselde kayıtlı 16 numaralı bağımsız bölüm 20/500 arsa paylı olarak 27.12.2002 tarihinde satın alınarak davalı … … adına tescil edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde, miras bırakan babasından 8/87 payı miras yoluyla intikal eden 2418 ada 340 parselde kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmazın, diğer 3/87 oranındaki payını da mirasçılardan satın almak suretiyle 11/87 paya malik olduğunu, ardından bu payını 26.12.2002 tarihinde sattığını, çalışmaları sonucu birikimlerini de eklemek suretiyle dava konusu 8622 parseldeki 16 nolu daireyi 27.12.2002 tarihinde satın aldığını, ne var ki tapu işlemlerini işlerinin yoğunluğu sebebiyle davalı eşinin yürüterek adına tescil edilmiş bulunduğunu, eşi olması sebebiyle adına tescilinde bir sakınca görmediğini ileri sürerek alacak isteğinde bulunmuştur.
Davalı ise evliliğin başından beri tekstil işinde çalıştığını, davacı eşine babasından kalan arsanın, daha sonra mirasçılardan satın alınan 3/87 oranındaki payına, çalışması karşılığı elde ettiği geliri ile katkıda bulunduğunu, bu şekilde taşınmaza ortak olduğunu, daha sonra bu taşınmazın satıldığını elde edilen bedele ailesinin de katkı sağlayarak dava konusu taşınmazın edinildiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının 21.10.2010 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği gibi 59.374 TL katılma alacağı hakkına sahip bulunduğu hükmün gerekçesinde açıklanmış, ancak taleple bağlı kalınarak 40.000 TL’nin dava tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmuştur. Dosya arasında yer alan 2418 ada 340 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydında 8/87 payın 25.5.1992 tarihinde davacı adına tescil edilmiş olduğu, 13.11.2001 tarihinde aynı taşınmazın 3/87 payının 3. Kişiden satın alınarak toplam 11/87 payının davacı adına tescilinin sağlandığı, ardından bu payın dava konusu taşınmazın edinilmesinden bir gün önce 26.12.2002 tarihinde 3. Kişiye satılmak suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır. Şu halde 8/87 payının davacı adına evlenmeden önce kayıtlı bulunduğu anlaşılan taşınmazın bu orandaki bölümünün davacının kişisel malı (TMK.nun 220/2 md) olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Öte yandan dava konusu taşınmazın edinildiği tarihten bir gün önce satılıp devredilmiş bulunması da göz önünde bulundurulduğunda, satım bedelinin dava konusu taşınmaza ilave edilmiş olduğunun kabulü gerekir. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, dava konusu taşınmazın edinilme tarihi itibariyle yasal edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olup, TMK’nun 219. maddesi uyarınca edinilmiş mal olarak kabulü ile taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki belirlenen sürüm değeri üzerinden davacının kişisel malı niteliğindeki taşınmazın satım bedeli ile yapılan katkı sebebiyle belirlenen değer artış payı alacağının ve TMK’nun 236. maddesi uyarınca, artık değerin yarısı oranındaki miktarın davacıya ait olduğunun kabulü ile fazlaya ilişkin hakların talep edildiğinde 2418 ada 340 parsel sayılı taşınmazdaki 3/87 paya yönelik değerlendirme de gözetileceğinden, Mahkemece taleple bağlı kalınarak 40.000 TL’nin tahsiline karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Her ne kadar 4721 sayılı TMK’nun 239/3 maddesi uyarınca asıl alacağa işletilecek faize karar tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren hükmedilmiş olması doğru değil ise de, davalı vekilinin bu hususta açık temyizi bulunmadığından bu husus bozma nedeni yapılmamıştır. Sadece hataya değinilmekle yetinilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan Yerel Mahkeme hükmünün ONANMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay
Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve aşağıda dökümü yazılı 594,00 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 2.138,40 TL’nin temyiz eden davalıdan alınmasına 13.05.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davacı vekili, evlilik birliği içerisinde vekil edenine babasından miras yoluyla intikal eden 2418 ada 340 parselde kayıtlı taşınmazı satmak suretiyle elde edilen para ile ve çalışmaları karşılığındaki birikimleri de ekleyerek 27.12.2002 tarihinde 8622 parselde bulunan 16 numaralı bağımsız bölümün satın alındığını, davacının ticaretle iştikal etmesi ve işlerinin yoğunluğu nedeniyle tapu işlemlerinin davalı eş tarafından yürütülerek adına tescil edildiğini bu taşınmazın satın alınmasında davalı eşin herhangi bir katkısının bulunmadığını izah ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla şimdilik 40.000 TL katılma alacağının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf evliliğin başından beri çalıştığını, miras yoluyla kalan evin diğer paylarının satın alınmasında katkısının olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 40.000 TL’nin dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmiştir. Hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından dilekçesinde yazılı nedenlerle temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; dava konusu 8622 nolu parseldeki binanın 16 nolu bağımsız bölümünün tapu memuru huzurunda yapılan satışla 27.12.2002 tarihinde davalı adına tescil edildiği belirlenmiştir. Davacının ticaretle iştigal etmesi, tapudaki alım satım sırasında bizzat kendisinin hazır bulunmasına veya bu konuda yetkili olarak noter vasıtasıyla atayacağı vekili vasıtasıyla kendi adına işlem yaptırmasına engel teşkil eden herhangi bir hüküm söz konusu değildir. Bir başka anlatımla, davacı, bedelini kendisi ödeyerek üçüncü bir kişiden satın aldığı taşınmazın tapusunun davalı eş üzerine oluşturulmasına muvafakat etmiş ise, bu işlem gizli bağıştır. Somut olayda gizli bağışın unsurları oluşmuştur. Davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır. Davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Bu sebeplerle Dairenin çoğunluğunun mahalli mahkemenin kabul kararının onanması yönündeki tecelli eden çoğunluk görüşüne katılmak mümkün olmamıştır. Belirttiğim nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmalıdır kanatindeyim. 13.05.2013