Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2011/7111 E. 2012/5177 K. 04.06.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/7111
KARAR NO : 2012/5177
KARAR TARİHİ : 04.06.2012

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma alacağı

… ile ……ve … aralarındaki katılma alacağı davasının reddine dair …Aile Mahkemesinden verilen 26.01.2011 gün ve 598/23 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR

Davacı … vekili, dava konusu 576 ada 854 parsel sayılı taşınmazın evlilik birliği içinde satın alınarak ½ payının davalı eş …adına, ½ payın ise diğer davalı … adına tescil edildiğini, davalı eş adına tescil edilen ½ payın ortak gelirleriyle, ortak olacak şekilde ve eşine duyduğu güven nedeniyle eşi adına satın alındığını ileri sürerek, tapunun ½ payının yarısının (tamamının ¼’ünün) tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline, bunun mümkün olmaması durumunda paya karşılık gelen 30.000 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, tasfiyeye konu taşınmazın davalılardan …’un ödemesi ile satın alındığı, davacının ve davalı eş …’in hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mal rejimi sona erdiğinde, eşlerin birbirlerinin mal varlıkları üzerinde karşılıklı katılma, değer artış payı ya da katkı payı alacak hakları vardır. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında diğer eşin mülkiyet veya diğer bir ayni hak talebi söz konusu olamaz. Edinilmiş mallara katılma rejiminde, alacaklı eşe tanınan hak, ayni bir hak olmayıp, şahsi bir haktır (07.10.1953 gün, 8/7 YİBK, 4721 sayılı TMK.nun 227/1, 231, 236/1). Ancak, borçlu eş isterse borcunu ayın olarak ödeme hakkına sahiptir (TMK. 239/1). Başka bir anlatımla, borcun ayın olarak ödeme hakkı borçlu eşe tanınmıştır. Somut olayda, davalı eş ayın ödeme tercihinde bulunmadığından, davacının iptal ve tescile ilişkin isteğinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediğinden, hükmün iptal ve tescile ilişkin bölümünün ONANMASINA,
Davacı vekilinin alacak isteğine yönelik temyiz itirazlarına gelince: Davacı ile davalı … 07.10.2001 tarihinde evlenmişler, 03.08.2006 tarihinde açılan davanın kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir (TMK.nun 225/2). Taraflar sözleşmeyle başka mal rejimi seçmediklerinden evlenme tarihinden 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM.nin 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, yasal edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler (4722 s.Y.10/1, TMK.nun 202). Dava konusu 576 ada 854 parsel, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 25.08.2003 tarihinde satın alınarak ½’şer oranda davalılar adına tescil edilmiş, 13.03.2006 tarihinde davalı … Berdibek kendi ½ payını kardeşi olan diğer davalı …’a satmıştır. İddianın ileri sürülüş şekline göre, dava, katılma alacağına ilişkindir.
Katılma alacağı; varsa eklenecek değerlerden (TMK.nun 229) ve denkleştirmeden (TMK.nun 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK.nun 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK.nun 231) yarısı üzerindeki (TMK.nun 236/1) diğer eşin alacak hakkıdır. Bu hakkın elde edilebilmesi için, söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Davacı vekili, dava dilekçesinde ve yargılama sırasındaki beyanlarında, davalı eşi adına tescil edilen ½ payın ortak gelirleriyle satın alındığını, duyduğu güven nedeniyle eşinin adına tescil edildiğini açıklamıştır. Hayatın olağan akışı, ortak yaşam içinde oluşan karşılıklı güven ve duygular ile kullanılan cümlede yer alan ibareler birlikte değerlendirildiğinde davacıda bağış iradesi ve kastının bulunmadığının kabulü gerekkir. Çünkü sarf edilen ibarelerden bağış anlamını ve kastını çıkarmak oldukça güçtür. 576 ada 854 sayılı parselde ½ pay 25.08.2003 tarihinde satın alındığına göre kural olarak edinilmiş mal olduğu kabul edilmelidir. Bu kuralın aksinin kanıtlanması mümkündür.
Davalı tanığı … beyanında, dava konusu meskeni davalılardan …’un satın aldığını, ancak adı geçen davalının ödeme sıkıntısı çekme ihtimali nedeniyle, kardeşi olan diğer davalı … ve davacı …’in aracı olduklarını, bu şekilde güven ortamı sağlandıktan sonra daireyi her iki davalıya verdiğini bildirmiştir. Diğer davacı ve davalı tanıklarının beyanları, duymaya dayalı olup, uyuşmazlığın çözümü bakımından yeterli bulunmamaktadır. Davacı vekilinin dava dilekçesinde, diğer deliller yanında “ve sair her türlü delil” demek suretiyle yemin deliline de dayandığının kabulü gerekir. Taraf yemini, ispat yükü kendine düşen tarafın davanın halline etkili bir vakıanın ispatı için diğer tarafa teklif ettiği yemindir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesine göre, herkes meşru vasıta ve yollarla mahkemelerde iddia ve savunma hakkına sahiptir. Yine TMK.nun 6. maddesine göre, iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Davacının iddiasını ispat bakımından yemin deliline de dayandığı anlaşıldığına göre, öncelikle davacı tarafın yemin teklif hakkını kullanmak isteyip istemediğinin sorulması, kullanmak istediği taktirde usulüne uygun bir biçimde davalı … Berdibek’in 6100 sayılı HMK.nun 225 ve devamı maddeleri (HUMK.nun 337 v.d.) gereğince davet edilip yeminli beyanına başvurulması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, HUMK. nun 388/4 (HMK.m.297/ç) ve HUMK. nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğince bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek hailnde temyiz eden davacıya iadesine 04.06.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Davacı vekili, davacı ile davalılardan Şaduman’ın karı-koca olduklarını, davalılar Şaduman ile Ümran’ın kardeş olduklarını, dava konusu 576 ada 854 parsel sayılı taşınmazı yarı hisse olarak davalı … ile birlikte satın aldıklarını, ancak, davalı eşine duyduğu güven nedeniyle ½ payı eşi Şaduman adına tapuya tescil ettirdiğini, dolayısıyla Şaduman adına tescilli olan ½ payda yarı yarıya paydaş olduklarını, ne var ki, davalı eş Şaduman’ın kendi üzerindeki payı 13.3.2006 tarihinde davacı eşe danışmadan tapuda satış göstererek muvazaalı bir şekilde diğer davalı …’a (kardeşine) temlik ettiğini açıklayarak bu taşınmazın piyasa değerinin 120.000 YTL olduğunu bunda ¼ hissenin davacıya ait olması nedeniyle karşılığı olan 30.000 YTL’nin davalılar arasındaki devir tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, taşınmaz kaydı üzerine tedbir konulmasına, öncelikle temliki işlemle ilgili tasarrufun iptaline ve davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …; davacı ile diğer davalı arasındaki boşanma davasının derdest olduğunu, iş bu davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, tedbir kararının haksız bulunduğunu açıklayarak öncelikle davanın usulden reddini, ayrıca kendisinin iyi niyetli olduğunu, davacı tarafa sürekli maddi yardımda bulunduğunu, muvazaalı bir iş yapmadığını, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … vekili, davacının davasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, tarafların 2001 yılında evlendiklerini, davacının davalının ailesinin maddi ve manevi desteği ile geçindiklerini, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, özetle; tarafların 7.10.2001 tarihinde evlendikleri, dava konusu taşınmazın 25.8.2003 tarihinde davalı eş tarafından satın alınarak 13.3.2006 tarihinde diğer davalıya tapuda temlik edildiği, taşınmazın edinme tarihine göre edinilmiş mal sayılması gerektiği, davacının davasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; taraflar, 7.10.2001 tarihinde evlenmişlerdir. Dosya ekinde mevcut … Aile Mahkemesinin 2006/524 Esas, 2007/636 Karar sayılı yargı yolundan geçmeksizin kesinleşen ilamıyla TMK.nun 166/1-2. maddeleri uyarınca boşanmışlardır. Dava konusu 576 ada 854 nolu parsele ilişkin tapu kaydı getirilmiştir. 18/2000 payının…adına kayıtlı iken, 13.3.2006 tarihinde …’a 14.000 YTL’ye satıldığı, …’un kendi hissesiyle tevhit edilerek 36/2000 pay olarak tescil olduğu görülmüştür. Mahallinde keşif yapılmıştır. Bilirkişiler raporu ve krokisi dosya içerisindedir. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık, iddiaya göre bedeli davacı tarafından ödenerek üçüncü kişiden davalı eş adına satın alınan ve onun tarafından da daha sonra diğer davalıya tapuda temlik edilen pay devri nedeniyle öncelikle iptal tescil, olmadığı taktirde tazminat isteğinden kaynaklanmaktadır.
Bilindiği üzere ve kural olarak; bir kişinin bedelini kendi gelirinden ya da parasından ödeyerek üçüncü kişiden eşi ya da aile efradı veya bir yakını adına taşınmaz mal veya trafikte tescilli bir otomobil vs. satın alınması hallerinde bu işlemin gizli bağış olduğu dolayısıyla bağış yapan kişinin bundan rücu edemeyeceği ve böyle bir davanın dinlenemeyeceği yargısal kararlar gereğidir. Nitekim, Dairenin 22.12.2009 tarih, 2009/3298 – 6346 Esas –Karar, 11.07.2011 tarih, 2011/3320-4095 Esas ve Karar sayılı ilamı, 25.01.2011 tarih, 2010/3907 Esas – 2011/364 Karar sayılı ilamı, 04.07.2011 tarih, 2010/6243 Esas -2011/ 3931 Karar sayılı ilamları da bu yoldadır. Somut olayda, davacı çok net bir şekilde evlilik birliği içerisinde eşine duyduğu güven nedeniyle bedelini kendisi ödeyerek üçüncü şahıstan nikahlı eşi adına satın almış olduğu bu işlem gizli bağıştır. Dolayısıyla yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesinde sonucu itibariyle bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Daire çoğunluğunca benimsenen delil listesindeki yemin deliline başvurulmaması nedeniyle bozma yapılmasının doğru olmadığı düşüncesindeyiz. Bu sebeplerle, Dairenin Sayın çoğunluğunun bozma neden ve gerekçelerine açıkladığımız kural (ilke) ve Dairenin yerleşmiş uygulamaları nedeniyle katılmamız mümkün olmamıştır. Değindiğimiz nedenlerle ve temyiz edenin sıfatı dikkate alınarak sonuç itibariyle doğru olan mahalli mahkeme kararının onanması düşüncesindeyiz. 04.06.2012