YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/4889
KARAR NO : 2012/1259
KARAR TARİHİ : 28.02.2012
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
… ile Hazine ve Akmağara Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Bozova Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.02.2011 gün ve 135/49 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı … vekili, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki nedenlerine dayanarak bir parça tapusuz taşınmazın müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Diğer davalı … temsilcisi yargılama oturumlarına katılmadığı gibi davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davacı lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüyle teknik bilirkişilerin 26.01.2011 tarihli krokilerinde A harfi ile gösterilen 92.498,56 m2’lik taşınmazın tarla niteliğiyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Şöyle ki, dava konusu taşınmaz, 1976 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu gerekçesiyle tespit dışı bırakılan bir yerdir. Mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişilerin beyanlarından anlaşıldığı üzere nizalı yerin, genelde “taşlık” niteliğiyle gösterildiği anlaşılmaktadır. Böyle bir yerin emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli bir hale getirilmesine müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre kazanılması mümkündür.
Mahallinde yapılan keşifte hazır bulunan jeoloji mühendisi ve ziraat mühendisi bilirkişileri birlikte hazırladıkları raporlarında, dava konusu taşınmazın 6. sınıf arazi olduğunu, toprak örtüsünün 35-40 cm kalınlığında ve % 6-7 eğimli olduğunu, % 10-15 arasında taşlılık problemi bulunduğunu açıkladıktan sonra bu yeri tarım arazisi olarak nitelendirmişlerdir. Bu şekilde jeoloji ve ziraat mühendislerinin raporları kendi içinde çelişkilidir. Şöyle ki, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve bilirkişilerin vasıflandırdığı sınıflandırmaya göre 6. sınıf arazilerin, taşlılık niteliği ağır basmakta olup, bu tür yerlerin zilyetlikle kazanılabilmesi için imar ihyası; uygun amenajman, gübreleme, yüzey akış kontrolü, tohum aşılaması yapılarak sağlanabilir ve ancak çayır ve mera olarak kullanılabilirler. (Prof. Dr. …., Toprak Etüd ve Haritalama, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları). Bundan ayrı, davacının davada imar-ihya hukuksal nedenine dayandığı gözönüne alındığında, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları soyut nitelikte olup, olaylara dayalı olarak imar-ihya hususunu açıklamaktan uzaktır.
Her ne kadar kadastro teknisyeni Recep Sürücü ve harita mühendisi …26.01.2011, jeoloji mühendisi … ve ziraat mühendisi… 05.02.2011 tarihli raporlarında dava konusu taşınmaz bölümünün 7195-7196 numaralı 1985 tarihli hava fotoğrafında sınırları oluşmuş tarım arazisi niteliğinde olduğunu bildirmişlerse de, her iki bilirkişinin raporu karar vermeye yeterli görülmemiştir.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; dava tarihi olan 2010 tarihine göre 20-30 yıl (1980-1990) öncesine ait iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının bulunup bulunmadığının usulüne uygun ve tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Komutanlığından sorularak getirtilmesi, yapılacak keşifte üniversite öğretim görevlileri arasından 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişisi, kadastro fen bilirkişisi, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak uzman bilirkişi kurulu marifetiyle stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak, maddi bulgular ve bilimsel gerekçeler ile taşınmazın sınıfı ve niteliği ile kullanım süresinin, ne zaman kullanmaya başladığının belirlenmesine çalışılması ve belirlenen yerel bilirkişi listesinde yer alan kişiler ile taraf tanıklarının HMK.nun 240, 243 ve 259. maddeleri uyarınca davetiye ile keşif yerine çağrılarak, aynı Kanunun 259/2 ve 290/2. (HUMK m. 258 ve 259) maddeleri hükümleri uyarınca ve mümkün olduğunca taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenilerek imar-ihyanın başlangıç tarihi, sürdürülüş şekli ve bitiriliş tarihinin sorulup belirlenmesi, beyanları arasında aykırılık çıktığı takdirde aynı Kanunun 261/1. (HUMK 265) maddesi hükmü gözönünde tutularak çelişkinin giderilmesine çalışılması, bundan ayrı nizalı yere komşu 57 ve 262 parsellere revizyon gören sırasıyla Temmuz/1969 tarih, Sıra:6 Cilt:36 Sayfa:89 ve Kasım/1967 tarih, Sıra:1 Cilt:35 Sayfa:36 sayılı tapu kayıtlarının geldi ve gittileri ile birlikte bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, yukarıda açıklandığı biçimde teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, komşu kayıt ve belgelerin dava konusu tescili istenen yeri ne gösterdikleri üzerinde durulması, teknik bilirkişiye krokisi üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm tesisi gerekir. Bu açıklamalar kapsamında değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bunlardan başka, kabule göre de; kural olarak, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/1. maddesine göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisiyle ispatı yoluna gidilmemesi halinde aynı çalışma alanında zilyetlikle kazanılabilecek miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyeceği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu, 5403 sayılı Kanunun 26. maddesi ile Değişik 14/2.maddesi uyarınca sulu ve kuru arazi ayrımının Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa göre yapılacağı ve bu kapsamda dava dilekçesinde açıkça tescile konu nizalı yerin sulandığının bildirildiği halde, 3402 sayılı
Kadastro Kanununun 14. maddesine aykırı olarak 40 dönümden fazla yerin davacının adına tesciline karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28/02/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.