Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2011/4072 E. 2011/4797 K. 03.10.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/4072
KARAR NO : 2011/4797
KARAR TARİHİ : 03.10.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil

… ile Hazine ve Kemalpaşa Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının …Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.05.2010 gün ve 96/145 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıkladığı yaklaşık 3700 m2 miktarındaki taşınmazın vekil edeni ve öncesinde de babası tarafından 25-30 yıldan beri malik sıfatıyla zilyet ve tasarrufları altında bulunduğunu açıklayarak, dava konusu taşınmazın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, kazanma koşullarının davacı lehine oluşmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … Başkanlığına usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilmiş, yargılamaya gelen olmadığı gibi bir cevap da verilmemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 1.12.2009 tarihli teknik bilirkişi raporunda kırmızıya boyalı A harfi ile gösterilen 3811,80 m2 miktarındaki taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14, TMK’nun 713/1 ve 996.maddelerine dayalı eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik iddiasıyla açılan tescil isteğine ilişkindir
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde, taşınmazın 25-30 yıldan beri vekil edeni ve öncesinde babasının zilyet ve tasarrufunda olduğunu bildirmiştir. Keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklar da dava konusu yerin 40 yılın üzerinde bir zamandan beri davacının dedesi …, daha sonra oğlu İrfan ve sonrasında 10 yıldır davacının ekip biçmek suretiyle kullandığını bildirmişler, ancak; babadan davacıya intikal şekli konusunda bir bilgi vermedikleri gibi paylaşımdan da söz etmemişlerdir. Görüldüğü gibi olay yerinde 19.11.2009 tarihinde yapılan keşifte, davacı tanığı İbrahim Bilğin’in beyanında; “Yaklaşık 10 yıldan beridir İrfan’ın hastalanması üzerine oğlu … tarafından zilyetliğin sürdürüldüğünü… ” açıklamıştır. Bu somut olgu; davacının taşınmaz üzerinde bağımsız 20 yıllık ve malik sıfatıyla zilyetliğinin olmadığını, daha ötesi,taşınmazın malikinin ve zilyedinin davacı olmadığını babası İrfan olduğunu göstermektedir. Dava açma sıfat ve ehliyeti ile hukuki yarar ilkesi davanın başlangıcında mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulur. Saptanan bu durum karşısında davacının malik ve zilyet olup olmadığı konusunda güçlü bir duraksama söz konusudur. Bu hususlar üzerinde durulması zorunludur. Mahkemece, taşınmazın davacıya babasından intikal şekli de araştırılmamıştır. Şu halde mahkemece, eksikten dosya arasına getirtilen nüfus aile kayıt tablosundan davacının babası İrfan …’ın halen sağ olduğu anlaşıldığına göre, taşınmazın satış, bağış ya da başka şekilde babasından davacıya intikal edip etmediğinin usulüne uygun şekilde araştırılması, yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak belirlenmesi, bu şekilde davacıya intikal ettiğinin saptanması halinde davanın kabulüne karar verilmesi, babası tarafından davacıya intikal yapılmadığının belirlenmesi halinde davacının, babası sağ iken dava açma sıfatının bulunmadığının, babasının zilyetliğini kendi zilyetliğine ekleyemeyeceğinin gözetilmesi, (TMK’nun 996.m) ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.