Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2011/4029 E. 2011/6164 K. 24.11.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/4029
KARAR NO : 2011/6164
KARAR TARİHİ : 24.11.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma alacağı

… ile … aralarındaki dava hakkında …2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinden verilen 13.11.2009 tarih ve 434/760 sayılı hükmün Dairenin 24.03.2011 gün ve 1239/1650 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Davacı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı … vekili, evlilik birliği içinde 30.4.2003 tarihinde edinilerek davalı eş adına tapuya kayıt edilen 1478 ada 13 parselde bulunan 1. kat 2, 2. kat 4, 3. kat 6, zemin kat 8 ve 9 nolu meskenlerin iktisap tarihleri itibariyle edinilmiş mal olduklarını açıklayarak söz konusu edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olan taşınmazların tasfiyesiyle vekil edenine ait bulunan payın verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili ise, 16.5.2008 havale tarihli cevap dilekçesinde, davacı tarafın dava dilekçesinde gösterdiği adresin vekil edeninin adresi olmadığını, belirtilen bu adresin tarafların boşanma davası öncesi birlikte yaşadıkları adres olduğunu ve vekil edeninin boşanma davası ile birlikte adresini değiştirerek şimdiki adresine taşındığını, …, … yolu no:… …adresi olduğunu, davacı tarafın bu adresi bilmesine karşın dava dilekçesinde artık oturulmayan adresi gösterdiğini, tebligatın usulsüz olduğunu açıklayarak bir yıllık zamanaşımı nedeniyle açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “..davanın kabulüne, 80.000 TL katkı payı alacağının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” karar verilmesi ve hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 24.3.2011 tarih, 2011/1239 Esas ve 2011/1650 Karar sayılı bozma ilamında; “…davalı vekili tarafından zamanaşımı definin süresinde yapıldığını, boşanma kararının kesinleşmesi tarihinden dava tarihine kadar TMK.nun 178. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini…” gerekçe göstermek suretiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozma sevk edilmiştir.
Davacı vekili, bu sefer 19.5.2010 tarihli karar düzeltme dilekçesiyle; zamanaşımı definin süresinde yapılmadığını 2. Hukuk Dairesinin örnek kararları ile somut olayda uygulanması gereken zamanaşımının 10 yıl olduğunu gerekçe göstermek suretiyle bozma ilamının kaldırılmasıyla yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesini istemiştir.
Karar düzeltme dilekçesi üzerine yapılan incelemede, dava dilekçesinin davalıya 8.8.2007 tarihinde 7201 sayılı TK.nun 21. maddesi gereğince tebliğ edildiği, davalı vekilinin 16.5.2008 havale tarihli cevap dilekçesiyle, dava dilekçesinin tebliğine ilişkin yapılan tebliğin usulsüz ve davadan yeni haberleri olduğunu açıklamış, bununla birlikte aynı dilekçeyle zamanaşımı definde bulunmuştur. Daire bu tarihler esas alınarak zamanaşımı definin süresinde olduğunu kabul etmiş ve TMK.nun 178. maddesi uyarınca, bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilerek bozma yapılmıştır. Ne var ki, karar düzeltme isteği üzerine yenilen yapılan incelemede, davalı vekilinin 30.4.2008 havale tarihli ve harçlı vekaletnameyi dosyaya sunduğu belirlenmiştir. O halde, davalı vekili harçlı vekaletnamesini 30.4.2008 tarihinde dosyaya sunduğuna göre, davayı da bu tarihte öğrendiğinin ve zamanaşımı definin bu tarihten itibaren 10 gün içerisinde yapılmadığının kabulü gerekmektedir. Dairenin 16.5.2008 havale tarihli cevap dilekçesiyle davayı öğrendiği şeklindeki kabulü yapılan bu açıklamalar karşısında maddi yanılgıya dayalıdır. Saptanan bu durum karşısında Dairenin maddi hataya dayalı 24.3.2011 tarih 2011/1239 Esas ve 2011/1650 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına karar verilip işin esasının incelemesine geçildi.
Taraflar 08.06.1995 tarihinde evlenmiş, 02.06.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulle sonuçlanması ve hükmün 05.06.2006 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre, evlenme tarihinden 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, (743 TKM. m.170) bu tarihten boşanma davasının açıldığı 02.06.2004 tarihine kadar ise eşler arasında yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TMK.nun m.202 – 225/2)
Dava, yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma alacağından kaynaklanan TMK.nun 231, 235 ve 236. maddeleri gereğince açılan katılma payı alacağına ilişkindir.
Uyuşmazlık konusu 1478 ada 13 parselde bulunan 2, 4 ve 6 nolu meskenler ile 8 ve 9 nolu depoların edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 30.4.2003 tarihinde alındıkları ve davalı adına tapuda kayıtlı bulundukları belirlenmiştir. Davalı dava dilekçesinde, babasına ait 777 ada 15 ve 16 sayılı bağ niteliğindeki taşınmazlarda bulunan diğer mirasçılara ait payları evlilikten önce aldığını, bunları satıp paralarını bankaya yatırdığını, annesinin de kendisine 5.000 Euro verdiğini, bu parayı da ekleyerek dava konusu bağımsız bölümleri satın aldığını, bu nedenle uyuşmazlık konusu yapılan bağımsız bölümlerin kişisel malı olduğunu açıklayarak davanın reddi isteğinde bulunmuştur. Dosya kapsamına göre, söz konusu bağ niteliğindeki parsellerin davalının babasından davalıya intikal ettiği, diğer mirasçıların paylarını da evlilik öncesi satın aldığı ve söz konusu 15 ve 16 parsel sayılı taşınmazları 19.12.2002 tarihinde üçüncü kişilere sattığı sabit bulunmaktadır. Uyuşmazlık konusu bağımsız bölümlerin de, anılan taşınmazların satıldığı 19.12.2002 tarihinden yaklaşık 5 ay sonra satın alması da kural olarak davalının iddiasını doğrulamaktadır. Ancak, bağ nitelikli taşınmazların satışıyla elde edilen paraların bankaya yatırılıp yatırılmadığı, yatırılmış ise hangi tarihte çekildiği, gerçekten annesinden aldığı 5.000 Euro ile bu bağımsız bölümlerin alımına harcayıp harcamadığı konusunda dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmamaktadır. Bu nedenle mahkemece bu hususlar üzerinde durulması, gerekli araştırma ve incelemenin yapılması zorunluluğu vardır.
Bu bakımdan mahkemece yapılacak araştırma ve inceleme sonucu, davalının annesinden aldığı 5.000 Euro ile birlikte 15 ve 16 sayılı parsellerin satışından elde edilen paranın satın alınan bağımsız bölümlerin alımında kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise söz konusu taşınmazların bedelini karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi, kısmen karşılanmış ise, eklenen kısmın aksi kanıtlanmadıkça edinilmiş mal olduğunun kabul edilmesi, bedellerin tamamının açıklanan Euro ve satış bedelleriyle karşılanmış ise, davalının kişisel malı olduğunun düşünülmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Kabul şekline göre de, hüküm altına alınan 80.000 liranın 70.000 lirası için eksik ¼ peşin harcın 492 sayılı Harçlar Kanununun 28, 30 ve 32. maddeleri gereğince yargılama sırasında alınması gerekirken, tamamının hükümle birlikte alınması anılan kanun hükümlerine aykırıdır.
Davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK. 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 38,20 TL peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyen davacıya iadesine 24.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.